12

267 38 21
                                    

Gerçekten de tam iki saat sonra Mark'ın yanına ulaşmışlardı ve yarım saattir de içeri nasıl gireceklerini düşünüyorlardı. Geldikleri yerin nüfusu nereden baksanız 100'ü geçmeyecek bir kasabaydı. Kasabanın girişinde el yapımı bir tabela vardı. Burayı harita üstünde bulamazdınız çünkü belli ki birileri gelip kendi imkanlarıyla yapmıştı. Eh zaten Mark konum attığında bomboş bir arazi görünüyordu kasaba olduğunu geldiklerinde görmüşlerdi.

Jaemin'in olduğu yer de kasabadaki en büyük evdi. Evet bu oldukça belli oluyordu. Diğer evler ne kadar yıkık dökük ve tek odalı gibi gözüküyorsa bu ev de bir o kadar şatafatlı ve onların yanında saray gibi gözüküyordu.

Bu kasabada hâlâ krallık sürüyordu ve Taeyong ile Lucas'ın krallık içinden olduğunu anlamak oldukça kolaydı.

"İçeri nasıl gireceğiz?" Yaklaşık elli seferde olduğu gibi tekrar aynı soruyu sordu Jisung. Evin önünde görevliler vardı. Koruma diyemezdiniz ama öyle görünmeye çalıştıkları açıktı. Aslında onlar sorun değildi Mark onları tek eliyle bile etkisiz hale getirebilirdi. Ancak içeri girdiklerinde neyle karşı karşıya olacaklarını bilmiyorlardı. "Bence içeri direkt girelim eğer kalabalık bir orduyla falan karşılaşırsak ki sanmıyorum, o zaman Chenle ve Jisung zamanı dondururlar ve bize bir şey yapamadan kaçarız ya da plan düşünürüz."

"Haechan şaka mı yapıyorsun? Bu bir oyun değil! Sen önce bir otur planının saçmalığını düşün!" Mark'ın bir anda yükselmesi ne kadar gergin olduğunu belli ediyordu. "Hyung sakin ol bağırmana gerek yok. Eğer aklına daha zekice bir plan geliyorsa şimdi söyleyebilirsin. Çünkü bence Haechan'ın planı gayet iyi." Mark kocaman gözleriyle ne diyeceğini şaşırmış 'siz aklınızı kaçırmışsınız' demekle yetinmişti. Doğru onun daha zekice bir planı yoktu ancak Haechan'ın planının da çok güzel olduğu söylenemezdi. Her zamanki gibi arkadaşlarına söz geçirememiş onların peşine takılmıştı. Evin önündeki adamları kolayca halledip içeri girdiler.

Dört katlı evde ilk girdikleri yerde kimse yoktu. Yavaş yavaş tek sıra halinde sağ tarafa doğru yürüyorlardı. Evin içi çok sessizdi bu yüzden kendi ayak seslerini çok kolay duyabiliyorlardı. O sırada en öndeki Jeno kulağının yanından hızla bir şeyin geçtiğini hissetti. Diğerlerinin şok olmuş gözlerle kapıya baktığını gördüğünde o da kafasını yavaşça önündeki kapalı kapıya çevirdi. Kapıya dik bir şekilde meyve bıçağı saplanmıştı. Daha sonra da arkalarındaki sesi duydular.

"Nereye gidiyorsunuz? Bir meyve zevkim vardı onu da yiyemedim."

Hepsi hemen yanyana gelmiş birbirlerini koruma içgüdüsüyle el ele tutuşmuşlardı. Karşılarındaki ise onların bu hallerine gülümsemişti.

"Sen kimsin? Senin olayın ne?" Aslında sordukları 'senin gücün ne?' idi. Karşılarındakinin gücünü bilmek nasıl davranmaları gerektiği hakkında küçük bir ipucuydu. "Bunu benim sormam gerekmez mi sonuçta buraya gelen sizsiniz." Tabii ki kim olduklarını biliyordu ancak oyun oynamaktan zarar gelmezdi. "Ama yine de kendimi tanıtayım. Yuta Nakamoto. Hmm... Olayım da... Göstermemi ister misiniz?" Hemen ardından ceketinin iç tarafındaki çakıyı çıkarıp onlara doğru fırlatmıştı. Kendilerine doğru hızla gelen çakıyla ne yapacaklarını şaşıran altılı gözlerini kapatıp eğilmişlerdi. Onlar eğildikleri için çakıdan kurtulduklarını sanıyorlardı ancak yan tarafa saplanan çakı öyle olmadığını belli ediyordu. Chenle kısıkca mırıldandı: "Ne yani havada yön mü değiştirdi?"

"Hahaha çok komiksiniz hiç güleceğim yoktu. Neyse bu kadar eğlence yeter siz bizim misafirimizsiniz ayakta durmak olmaz üst kata geçelim."

Tabii ki de üst kata falan geçmek istemiyorlardı. Ancak şuan zorla götürülüyorlardı.

Fantasy DreamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin