17

231 37 7
                                    

Haechan'ın ani itirafından sonra Mark hiçbir şey söylememiş karşısındakine bakmakla yetinmişti.

Geçen sürenin ardından Haechan söylediği için pişman olmaya başlamıştı. Onu sevdiğini söylemek aklından geçmemişti ancak içinde yıllardır tutuyordu ve onun için endişelendiğini söylediğinde bir an ağzından kaçırıvermişti. Bu zamana kadar Mark'dan bir kere bile umut verici hiçbir işaret almamıştı o yüzden hep içinde tutmuştu onu sevdiğini. Arkadaşlıkları bozulur bir daha hiç onu göremez diye korkmuştu fakat birkaç dakika önce yaşadıkları o an Haechan için fazlasıyla eşsiz ve umut vericiydi. Bu yüzden kendini tutamamıştı. Söylerkende oldukça heyecanlıydı aslında Mark'ın vereceği tepkiyi çok merak ediyordu ama hâlâ hiçbir tepki vermeyen Mark heyecanını söndürmüş yerini pişmanlığa bırakmıştı.

Mark da ise durumlar biraz farklıydı. Bunca yıl onu hep kardeşi olarak görmüştü. Ona hiç o gözle bakmamıştı. Haechan'ı asla kırmak veya üzmek istemiyordu fakat onunla aynı hislere sahip olduğundan emin değildi. Ne kadar üzmek istemese de onu üzeceğine emindi. Sonuçta herkes sevdiği kişiden karşılık almak isterdi o karşılığı alamadığında da üzülürdü elbette.

Haechan her hangi olumlu bir cevap beklerken Mark onu kırmadan nasıl reddedeceğini düşünüyordu.

"Hyuck b-ben şey ne demem gerek bilmiyorum. Seni üzmek istemiyorum ama şey... şey be-"

"Tamam hyung önemli değil. Ben özür dilerim beni kardeşin olarak gördüğünü biliyorum. Önemli değil gerçekten." Ayağa kalkıp ona bakmadan devam etti. "Diğerlerinin yanına gidelim Jaemin'e ne olduğunu konuşmalıyız." Dolan gözlerini saklamak için arkasına bakmadan diğerlerinin yanına adımladı. Kimseye fark ettirmeden eliyle gözlerini silip Renjun'in yanına oturdu. Mark da beş karış suratıyla yanlarına gelip Haechan'dan gözlerini kaçırarak Jisung'un yanına oturdu.

...

"T-tutamıyorum yardım e-edin!"

"Yuta o senin sorumluluğundaydı bu hale gelmesine ne neden oldu!? Çıldıracağım bir işi de düzgün halledin! Nerede bu Jaehyun."

Şuan bodrum katta kaos ortamı vardı. O günden sonra Jaemin'e yapılan testler daha çok arttırılmış daha farklı haplar verilmeye başlanmıştı. Bugünün yine diğer günler gibi sakince geçeceğini sanıyorlardı ancak Jaemin birden delirmişti. Önce iğne vurulmak istemediğini söylemiş daha sonra kabul edilmediği için sinirlenip doktora saldırmıştı. Çok güçlüydü ve kimse onu tutamıyordu. Şimdiden üç kişi ölmüştü bile. Normalde üst üste iki gücü aynı anda kullanamıyordu ancak yeni çıkardıkları hapta bunun üzerine de çalışılmıştı ve işe yaradığını böyle öğrenmek istemeseler de sonuçta başarmışlardı. Bir canavar yaratmışlardı. Kontrol etmesi zor bir canavar...

"Size dedim ki Jaehyun nerede?"

"Buradayım Taeyong."

"Hah bir de pişkin pişkin buradayım diyorsun öyle mi? Hani bana söz vermiştin, hallediyordun bu işi! Hallolmuş gibi duruyor mu?"

"Bebeğim hâlâ üzerinde uğraşıyoruz neden böyle oldu kimse bilmiyor."

"Belki de artık testleri kaldıramamıştır. Belki de verdiğimiz bu güç sayesinde bizi öldürme fırsatı vermişizdir ona ve o da bunu kullanıyordur?"

"Sen sus Lucas! Git de Yuta'ya yardım et." Taeyong aslında Lucas'ın mantıklı söylemlerine karşı doğru olmasını istemedeği için susturmuştu onu. Lucas haklı olabilir miydi? 'Olamaz' diyerek kafasını iki yana salladı. O kadar testi boşuna yapmıyorlardı herhalde.

"Şey Taeyong bir şey denememize izin verir misin?" Doyoung utana sıkıla liderine sormuş azar işitmeden cevap almayı beklemişti. "Ne deneyeceksiniz!? Daha ne kadar berbat edebileceğinizi mi ölçeceksiniz?" Tabii ki beklediğini bulamamıştı. Taeyong sinirliyken gıcık bir adama dönüşüyordu.

"Biz düşündük ki... Şey... Belki arkadaşlarından biri onu sakinleştirebilir."

"Saçmalamayın! Ya anlaşıp kaçmalarına yardım ederse ya bu sinirle onları da öldür-" Sözünü yarıda kesip suratına yandan bir gülüş yerleştirip devam etti. "Hmm... Peki o zaman Jeno'yu getirin. Bir dakikan var hadi hızlı ol."

...

"Bugün fazla durgun değil mi sizce de?"

"Evet. Demin bağırma sesi geldi ama başka bir şey duymadım. Kesin yine Taeyong aptalı bağırıyordur."

"Şşş öyle söyleme duyar muyar hiç belli olmaz. Yerin kulağı var. Bunun için dövülmeyi göze alamam." Hepsi Jisung'un ciddi fakat ironi dolu cümlesine kahkaha atıyordu. Daha sonra Renjun ayağa kalkıp kendi yatağına doğru ilerledi diğerleri de onu takip etmişti. Jeno konuşmanın bitmesine üzülüyordu, kafasını dağıtmanın en kolay yoluydu çünkü.

Haechan daha uyumak için erken bir saat olmasına rağmen uyumayı seçmişti. Zaten sabah mı akşam mı olduğunu anlayamıyordu uykusu geliyorsa onun için akşam olmuş sayılırdı. Mark da kendi yatağına yatmış ellerini başının altına yaslayarak karşısında sırtı ona dönük olan çocuğu izliyordu. Sanırım artık arkadaşlıkları bitmişti. Mark bunu istemiyordu, 'keşke' diyordu 'hiç itiraf etmeseydi. Sonsuza kadar arkadaş kalsaydık.' bencilce davrandığının farkında değildi.

"Jeno! Kalk kalk kalk!" Odaya gürültüyle bir anda dalan Doyoung ile hepsi yerinden sıçramıştı. Jeno, Doyoung kendisine doğru geldiği için korkmuş sırtı duvara değene kadar gerilemişti. Doyoung ise hiç umursamadan ona daha çok yaklaşıp bileğinden tutup hiç açıklama yapmadan odadan çıkardı. Oda da kalan beşli ise şaşırmış gözlerle birbirine bakmaktan başka bir şey yapmıyorlardı.

...

"N-nereye götürüyorsun?" Jeno tabii ki sorusuna cevap alamamıştı. Zaten bunu bilerek sormuştu.

Daha önce getirilmediği bir yere gelmişlerdi. İki kat aşağıda bodrumdan bozma bir zindana benziyordu. İndikleri ilk kattan beri gelen bağırışma sesleri şimdi daha net duyuluyordu. Yanlış duymuyorsa arada Jaemin'in sesleri de vardı. İşte Jeno şimdi endişelenmeye başlamıştı.

Doyoung en sonunda bir odaya girdiğinde Jeno'yu Taeyongun yanına kadar götürüp onu orada bırakıp odadan çıkmıştı. Oda oldukça genişti ve Taeyong'un hemen arkasındaki Jaemin'i görebiliyordu. Delirmiş gibi etrafa saldırıyor görevliler ise onu tutmaya çalışıyordu. Yerdeki ölü bedenleri gördüğünde yutkunup gözlerini Taeyong'a geri çevirdi.

"Merhaba Jeno. Şimdi sana çok seveceğin bir görev veriyorum. Gidip o Jaemin'i sakinleştir."

"Ben bunu yapamam. Nasıl yapacağımı bilmiyorum. Neden bu hale geldi?"

"Bu seni ilgilendirmez. Nasıl yapacağını bilmemende beni ilgilendirmez. Git bir yöntemini bulursun."

Sırtından iteklenmeye başlayan Jeno soğuk terler döküyordu. Gözlerini ölü bedenlere değdirmemeye çalışarak sadece Jaemin'e bakıyordu. Jaemin'e iyice yaklaştıktan sonra Taeyong ardından da görevliler odadan çıkmıştı. Jeno etrafına bakıp bir adım geriledi. Jaemin'den korktuğuna inanamıyordu. Normalde olsa Jaemin'in ona asla zarar vermeyeceğini biliyordu ancak şuan buna hiç emin değildi. Her an Jaemin tarafından öldürülebilirdi.

Jeno kapana sıkılmışken Jaemin neredeyse gözlerinden ateş saçarak Jeno'ya yaklaşmaya başlamıştı.

"Siktir..."

...

Bıktık artık kurtulun

Haechan'a yakıyoruz bu arada 🚬🚬🚬





Fantasy DreamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin