Jaemin artık delirdiğini düşünmeye başlamıştı. Hafızasını yavaş yavaş kaybediyor gibiydi. En son arkadaşlarını burada gördükten sonra geldiğinden beri kaldığı zindana tekrar kapatılmıştı. O günden beri de zindandan çıkmadığına emindi ancak her uyandığında üzerinde başka bir kan lekesi görmesini açıklayamıyordu. Uyurken kendine istemeden zarar verdiğini bile düşünmüş vücudunda herhangi bir iz aramıştı ama hiçbir iz bulamamıştı.
Son zamanlarda çokça yaptığı gibi yine üzerindeki her şeyi çıkarıp odanın köşesinde bulunan küvete girdi. Önce kendini yıkadı daha sonra kıyafetlerini. Kan lekeleri çıkmıyordu ancak en azından koku biraz da olsa gidiyordu. Buraya gelmeden önce kan kokusuna dayanamazdı, midesi bulanırdı ama artık alışmıştı.
Üstünü giyinirken kapı açılmıştı. Uzun zaman sonra kim gelebilir tahmin edemediğinden çıplak görünmemek için kıyafetlerini en hızlı şekilde giyindi.
Bir görevli gelip onu odadan çıkarmaya çalıştığında direnmemeyi seçti. Artık ne olacaksa olsun kafasındaydı. Kolundaki elin titrediğini hissettiğinde kafasını görevliye çevirdi. Suratında korktuğunu belirten bir ifade vardı. Belki de endişeli sonuçta ikisi de aynı şeydi değil mi? Başka zindanımsı bir odaya girdiğinde içeride Yuta'yı gördü. Görevli ondan korkuyor olabilirdi.
Yuta gelen kişinin her zamanki gibi meraklı olduğunu biliyordu. Artık şu sorunu halletmeleri gerekiyordu, yaptıklarını unutması onlara hiç yardımcı olmuyordu.
"Jaemin tekrardan hoş geldin." Yuta bir ihtimal hatırlıyordur diye konuşmuştu ancak Jaemin'in suratındaki anlamsız ifade hatırlamadığını belli ediyordu. Bu hapta o sorunu çözdüklerini ümit ediyordu. Bir grup gereksizin bu işi halledemeyeceği belliydi zaten.
"Bak bu sefereki pembe. Hoşuna gideceğine eminim. Bugün bir farklılık yapıp hemen içmeye ne dersin?"
Jaemin konuşulanlardan hiçbir şey anlamıyordu. Sanki daha önce de aynı şeyler yaşanmış gibi hep bir 'bu sefer' sözü geçiyordu.
"Aramızda kalsın şu lider odaya kamera taktırmayı akıl edebildiği için çok mutluyum. Nasıl lider o anlamıyorum. Artık ne yaptığını görebileceğiz." Jaemin'in kulağına yaklaşıp sır verirmiş gibi fısıltıyla konuştu. Daha sonra ne olduğunu anlayamadan önündeki hapı zorla ağzına sokup yutturmuşlardı. Hemen ardından Yuta odadan çıkıp kapıyı kilitledi.
Beş dakika kadar neler döndüğünü anlamadı Jaemin. Şimdi ise başının döndüğünü hissediyordu. Yanındaki görevliye kafasını çevirdiğinde görevli ne yapacağını bilemez şekilde sağa sola bakınıp arkasındaki duvara sindi. Jaemin anlamaz bakışlarını etrafa atmaya devam ediyordu. Görevlinin ondan korktuğunu anlamıştı ancak neden korktuğunu anlamamıştı. Elleri bağlı ve güçsüz biri ona ne yapabilirdi ki. Hem görevlinin güçleri olduğuna emindi asıl korkması gereken kendisi olmalıydı. Ancak korkmuyordu. Belki de alışmıştı artık.
"Burada böyle bekleyecek miyiz?" Görevli onun konuşmasını beklemediği için ani sorusuyla yerinden sıçradı. Jaemin içinden 'bu korkağa neden görev verdiler' tarzında söyleniyordu.
Neredeyse yarım saat geçmişti ve hâlâ bir şey olmamıştı. Sandalyesine iyice yaslanıp iç geçirdi Yuta. En fazla yarım saat daha beklerdi yine hiçbir halt olmazsa hesap vermesi gereken birileri olacaktı.
O sırada Jaemin vücudundaki karıncalanmayı hissetmeye başlamıştı. Sıcak basıyordu. Sanki on kilometre koşmuş gibi kalbi hızla atıyor ve terliyordu. Kendini iyi hissetmiyordu. Gözleri kapanıyordu ancak kapatmamak için de elinden geleni yapıyordu. Aklını dağıtmak iyi olur diye düşündüğünden tekrar görevliye soru yöneltti. Konuşmak aklını dağıtabilirdi değil mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fantasy Dream
Fanfiction"Chenle ve Jisung'un kavga etmesi Mark hyungun iki tane olmasından daha tuhaf aynen." Belirli bir başrol yoktur fakat minicik Jaemin ağırlıklıdır. Konusu: Fantastik güçleri olduğunu daha yeni keşfeden arkadaş grubu güçlerle beraber gelen kötülerden...