On Sekizinci Bölüm

3.4K 222 49
                                    

Merhabaaaa

Satır arası yorum yapmanızı bekliyorum.

Başlayalım....

----------

Kerem'den

Havaalanında yolcuların geldiği kapının önünde Teo'nun gelmesini bekliyordum. Uçak inmişti yolcular yavaş yavaş çıkıyordu. Her kapı açıldığında, kalbim saniyelik duruyordu sanki onu göreceğimi bilme hissi çok tuhaf bir şeydi. Karnıma ağrılar giriyordu, kusma hissi oluyordu.

Sıkıntılı nefes verip duruşumu düzelttim, ceketin önünü iliklesemiydim acaba...
Yok ya gerek yok çok resmi olur öyle, alt tarafı sevgilim geliyor.
Geldiğinde sarılsa mıydım yoksa tokalaşsa mıydım ya da direk baş selamı mı verseydim...
Of uzak mesafe ilişkisi ne zormuş ya.

Kapı tekrar açılınca, Teo çıktı, orta boyluydu üzerinde beyaz tişört altında kot şort vardı, beni görünce ilk başta yerinde durdu gülümseyecek gibi oldu fakat birden ciddileşti, büyük ihtimalle o da utanıyordu benim gibi...

Durduğu yerde kalınca, yanıma gelmeye niyeti olmadığı için ben gittim yanına bir şey demeden direk sarıldım, kokusunu içime çektim...

Hemen karşılık verince, Kalbim yerinden çıkacak sandım şimdi, bu kadar heycanlanmam normal değildi, böyle durmak daha fazla iyi değildi hem kalbim için hemde etraftaki insanlar için. Ayrıldığımda yüzüme bakmıyordu, "Teoman..." dedim, kafasını kaldırıp yüzüme baktığında yanakları domates gibi kızarmıştı.

"Ay ben bu anı hiç böyle hayal etmemiştim." Dedi yere bakarak, ben de hiç böyle düşünmemiştim, zaten aniden gelişmişti her şey. Kolumu omzuna atıp, yön verdim. "Ben daha hayal bile etmemiştim." Dedim, evet tabiki yalan söylemiştim.

"Sen rahat geldin mi?" Dedim konuyu değiştirmek için, "Çok rahat geldim, her şey için teşekk-" cümlesini tamamlamadan kestim kelimesini. "Ne teşekkürü Teo daha burada sana ev açıp bir akşam sana bir akşam kumanın evine gidecem." Dedim, kıkırdayıp, "Küserim şimdi..." dedi yalancı bir sinirle. Suratı bunu söylerken çok tatlı olmuştu, biran suratına vurma isteği doğdu içime...

Belli etmemeye çalışıyordu ama moralinin bozuk olduğu çok belliydi. Yüzü bir anlık düzelip hemen düşüyordu. Havaalanından çıkıp arabanın yanına geldik. Bavulu olmadığı için direk bindik. Direk eve sürmeyecektim hem daha erkendi hemde Teoyla konuşmam lazımdı.

Ben sustuğunda o da susuyordu, kafasını çevirmiş camdan dışarı bakıyordu, bende bu ortamı bozma adını, sağ elimle dizine vurup "Teooo" diye bağırdım. Sanırım gücümü ayarlayamadım çünkü yerinden sıçramıştı, yüzüme bakıp "Ödümü kopardın" Dedi, yanağından makas alıp, "Alış bunlara yavrum." Dedim, tam bir şey söyleyecekken, "Ve evet yavrumsun." Dedim.

Kıkırdayıp, "Onu sormayacaktım, biz nereye gidiyoruz?" Dedi, "Yemek yemeğe ciğer seviyor musun?" Dedim daha önce yediğinden şüpheliyim. "Sen açıktıysan gidelim de ben aç değilim." Dedi, kaşlarımı çatıp "Nasıl değilsin en son üç saat önce yedin, boşuna aç değilim deme yiyecez." Dedim, yüzümü çevirip vücudunu baktım, nıçh nıçhlayarak "Spor yapmaktan bir deri bir kemik kalmışsın." Dedim.

Bir şey demedi, tekrar kafasını cama çevirdi. Bende bir şey demedim. Elimi uzatıp elini tuttum, Yol boyunca bir yolu bir onu izledim.

Bize ait olan yere varınca, arabayı durdurdum. Beraber inip içeri girdik, garsonlar görür görmez, yanımıza gelip, "Hoşgeldiniz ağam dediler, içlerinden birisi müdüre haber vermişti sanırım, müdür merdivenlerden inip yanımıza geldi direk. "Hoşgelmişsiniz ağam nereye masa kuralım?" Dedi normalde fark etmezdi de şimdi Teoyla yalnız kalmak istiyordum.

"Üst kat boş mu?" Dedim alt katta bir kaç masa tek boş vardı, "Boştur agam." Dedi, "İyi üst kata müşteri almayın yemek olarakta her şeyden getirin." Dedim, Teoman'ın ne seveceğini bilmiyordum.

"Emredersin ağam." Söyleyip yanımızdan ayrıldı, bende kolumu Teo'nun omzuna atıp yol gösterdim. Üst kata çıktığımızda cam kenarı bir masaya geçtik. Teoman hala konuşmuyordu onun bu hali içimi parçalıyordu resmen. Babasıyla neler geçmişti aralarında bilmiyordum daha sormamıştım, her ne geçmişse onu derinden etkilediği kesindi.

Garsonlar masayı doldurduktan sonra, "Rahatsız etmeyin." Dedim. Kafalarıyla onaylayıp aşağı indiler. Teoman'a baktığımda etrafa bakıyordu. Boğazımı temizleyip,

"Teo anlatmak ister misin?" Dedim zorlamak istemiyordum. Kafasını öne eğdi elleriyle yüzünü kapattı ağlıyordu sanırım. Bardağa su doldurup önüne koydum, sessiz durmam daha iyidi sanırım.  İki üç dakika boyunca aynı pozisyonda durdu. Daha sonra ellerini yüzünden çekip, önüne koyduğum sudan yudum aldı. Peçeteyle gözyaşlarını silip, bana baktı.

"Ağlayınca çok çirkin oluyorum di mi?" Dedi, kıkırdanmıştım o da  benimle beraber gülmüştü. "Ağlayınca böyle olduğunu bilsem sevgili olmazdım." Dedim, eliyle gözlerini silip burnunu çekti, bu hali tam ısırmalıktı. "Ee hadi yemiyor muyuz?" Dedi, ne çabuk mood değiştiriyordu.

"Sen istediğinden başla ben önümdeki tatlıyı yicem." Dedim onu kastederek. Kaşlarını çatarak bakıp, "Sizin burada etten tatlıda mı yapıyorlar, tatlı nerede?" Dedi, bu kadar mal olamazsın adlı bakışımı atıp, "Seni kastetmiştim Teoman ama içine sıçtın ortamın." Dedim.

"İki aydır diyetteyim onun vermiş olduğu bir gerizekalılık var üstümde." Dedi, neden her konuştuğunda kafasını kalbime bastırmak istiyordum ki...

"Teo sen kürtçe biliyorum musun?" Dedim, ilk zamanlar öğreniyor demişti. Ağzındaki lokmayı bitirip "Bi piranî ez dizanim ( çoğunlukla biliyorum.)" Dedi, kürtçe konuşması çok tatlıydı, dili fazla dönmüyorum aksanının buraya özgü olmadığı çok belliydi.

"Nasıl öğrendin?" Dedim, "Kendi kendime, ilk başlarda çok zorlandım çünkü yazıldığı gibi okunmuyor ama sonra alıştım." Elini uzatıp "tu dikarî nanekî bidî min (bana biraz ekmek verir misin?) dedi ekmeği uzatıp onu izledim, yemek yeme şekli bile çok güzeldi.

Bir saattir fazladır buradaydık Teoman'ın tatlısını bitirmesini bekliyordum, bir saat önce tatlı bulduğum çocuk şimdi sinirlenmeme sebeb oluyordu, bir insan bu kadar mı yavaş yerdi.
Benim maksimum yemek yemeğe harcadığım vakit 10 dakikaydı.
Daha fazla dayanamayıp "Teomancım biraz daha hızlı olur musun?" Dedim, geviş getire getire çiğniyordu resmen.

Hiçbir şeye bu kadar sabrım yoktu. "Tamam be kalkalım hadi,  hayır anlamıyorum hamile kalabilsen dokuz ay ne yapacaksın."
"O ne biçim soru öyle ya, iyiki kalamıyorum o zaman." Gülmüştü ama bu gülme basit bir gülme değildi altında çok mana vardı.

Yine kızarmamak için, "Hadi kalkalım." Dedim, beraber kalkıp tekrardan arabaya geçtik, şimdi morali biraz daha iyidi, "Nereye gidiyoruz?" Dedi, aklımda bir yer yoktu. "Bilmem sen nereye gitmek istersin?" Dedim, "Seni okşaya bileceğim bir yer var mı?" Dedi, gözlerim sonuna kadar açıldı. Yok bu eski haline dönmüştü.

"Saçmalama Teo ben kendimi hazır hissetmiyorum." Dedim, şuan oynaşamazdım, bunu dememle kahkaha attı, denemek için sorduğunu anladım. Elimle yanağını büktüm elimi tutup parmaklarımı öptü, içim bir hoş olmuştu.

"Beyim benim giyecek bir şeyim yok." Dedi dudaklarını büzüp, "Arabanın bagajında iki bavul hatırlattım, yetmezse alırız yavrum." Dedim. Zaten morali bozuktu birde bunlarla uğraşmasın diye hazırlamıştım.

"Ya keremm teşekkür ederim aşkım." Dedi, sağ elimle kafasından tutup kendi bacaklarına  bastırdım vura vura sevmek istiyordum. "Aşkım dur ya napıyorsun?" Dedi sesinden zorlandığı belliydi kafasına iki üç tane vurup bıraktım. aşkım kelimesini duymak için on bavul daha hazırlayabilirdim. Ben bu çocuğa ne ara bu kadar tutulmuştum böyle...

----------

Arkadaşlar siz de Kerem gibi sevgilinizi hayvancıl sevmeyin.

Bölüm uzun oldu umarım sıkılmamışsınızdır.

Umarım beğenmişsinizdir, Kendinize mümkünse iyi bakın.

Yıldızınızı parlatmayı unutmayın.

Anahtar  -GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin