Dokuzuncu Bölüm

3.9K 260 68
                                    

Merhaba!!!!

Satır arası yorum yaparsanız çok sevinirim.

Başlayalım.
———

Kerem'den:

Sol kolumdaki saate baktığımda, saat daha 07.32'di. Kahvaltı masasında oturmuştuk. Kahvaltıya başlamak için babamın gelmesini bekliyorduk.

Üst kattaki merdivenlerden indiğini görünce tüm masa saygıdan ayağı kalktık, bu bir nevi babama olan saygımızın, küçük bir gösterimiydi.

Babam kendi oturduktan sonra konuşmadan eliyle oturun işareti yaptı. Hizmetliler çayları doldurduktan sonra aşağı kata indiler, sofrada yeme-içme sesleri dışında bir şey duyulmuyordu. Bu aralar babam bana sinirli olduğu için aramız kötüydü, sözde kendini benden mahrum ediyor diye diğerleriylede konuşmuyordu.

Sessizliği annem bozdu; "Civan ağam, Kerem için etrafa bakmamı söylemiştin, sende uygun görürsen sonunda münasip birini buldum." Dedi annem, bu kadın annem miydi düşman mıydı belli değildi. Elli defa evlenmeyi istemediğimi söylemiştim yine kendi bildiğini yapmıştı.

"Kimdir kimlerdendir?" Tüm ciddiyetini koruyarak sordu babam. Daha fazla dayanamayıp lafa karıştım.

"Boşuna kim olduğunu söyleme anne her kim olursa olsun ben evlenmeyecem." Dedim bağırarak, daha yaşım 23'dü benim yaşındakiler üniversitesi okuyordu ben evlendiriliyordum.

"O ne demek ulan." Dedi babam, o da sesini yükseltmişti, zaten kaç gündür bağırıp çağırmak için yer arıyordu. "Ben evlenmek istemiyorum demek evlilik için daha erken diyorum size niye uzatıyorsunuz."

Elini masaya vurmasıyla masanın üzerindekiler titredi. Ayağı kalkıp, bir şey diyecekti ki son anda durdurdu kendini. Susup gözleriyle öldürmek ister gibi baktı.

"wisa xuya neke bavo (Öyle bakma baba), Ez naxwazim bizewicim (Evlenmek istemiyorum)" dedim. Laflarını içinde tutamayıp "ma tu ne mêr î (Erkek değil misin? 'İktidarsız anlamında kullandı')"

Bu sabrımı taşıran son şey olmuştu. " Kendine gel baba lafını bil öyle konuş." Dedim, ayağı kalkıp gidecekken son kez ağzımı açıp "Şunu unutmayın ki kimse bana zorla bir şey yaptıramaz." Söyleyip yanlarından ayrıldım. Arabama binip kontağı çalıştırdım. Her zaman kafa dinlemeye gittiğim yere on gözlü köprüye gidecektim.

On dakika sonra her zaman gittiğim restoranda gittim tekrardan. Arabayı park edip indiğimde. Restoranın sahibiyle birlikte iki garson beni karşılamaya kapının önüne gelmişti. "Hoş gelmişsen ağam." Dedi sahibi, "Hoş bulduk Sabri." Dedim, eliyle içeriyi gösterip, çalışanlarına hitaben "Olum her zamanki masayı hazırlayın." Dedi.

Normalde burada çoğu zaman alkol alırdım. Her zamanki masa dediği oydu, saat daha sekiz bile olmamıştı. Buradan kalkıp tarlaların yanına gidecektim, alkol almam doğru olmazdı, laf söz çıkardı bir de babamdan bunun için laf yiyemezdim

"Masa falan hazırlamayın, sadece nargile getirin yeter." Dedim, başıyla onaylayıp yanımdan ayrıldı. Bende masaya ilerledim, mekanda kahvaltı yapmaya gelenler vardı, büyük çoğunluğu turisti. Saat sekize geliyordu fakat Köprünün üstü insan kaynıyordu.

Alışıldık bir görüntüydü. Telefonumu cebimden çıkarıp baktığımda birkaç bildirim vardı, fakat Teoman'dan yoktu. Şaşırmıştım normalde bu saatten erken saatte yazardı hep, kısa zamanda alışmıştım ona.

Anahtar  -GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin