《7》

25.2K 1.4K 590
                                    

MERHABAAA. NASILSINIZ BEBİŞLERİMMM?

Evet yine bir gece vakti bölümü paylaşıyorum. Ne yapayım, geceleri daha kolay adapte olabiliyorum♤

Sizi fazla tutmayayım ama oylarınızı ve yorumlarınız eksik etmeyin, hepsini okuyorum hepsiniiii ❤

KEYİFLEE OKUYUN💖

🌙

"Allah'ın cezası! Yüzsüz, yemin ederim yüzsüz."

Kendi kendine söylenen Dilara'yı dinlerken bir yandan da hem düşünüyor hem de içeride, televizyon izleyen babam kahve yapıyordum. Telefonuma gelen mesaja cevap vermediğim gibi karşımdaki kayıtlı olmayan numaranın da kim olduğunu bilmiyordum.

Aslında bir tahminim vardı ama... Emin olamıyordum. 

Cezvedeki kahvenin köpüğünün hafifçe yükselmesiyle ocağı kapattım. Evin sıcaklığı bedenimi hafifçe uyuşturmuştu. Bir şeyleri düşünmeden odama geçmek istiyordum ama olmuyordu. Mesaj aklımı karıştırıyor, Özge ise canımı yakıyordu. Dilara ne kadar kinini dile getirerek kusabilse de ben öyle değildim, yapamıyordum. Bir şeyleri dile getirebiliyor olsaydım zaten bu kadar salak yerine konulmazdım.

Dört fincana cezvedeki kahveyi boşaltırken tekrar dikkatimi Dilara'ya vermeye çalıştım. Benden daha çok sinirlenmiş gözüküyordu.

"Siz şimdi bununla çocukluk arkadaşıydınız değil mi Zehra? Beraber büyüdünüz..."

"Evet, öyleydik." Keşke öyle kalabilseydik ama kalamamıştık.  Özge beni çoktan gözden çıkarmıştı. Dilara'nın ters bakışlarına karşın buruk bir şekilde konuşmaya başladım. "Bakma öyle, hiç şüphelenmedim. Kırk yıl düşünsem Gürkan ve Özge'nin isminin yan yana geleceği aklımın ucundan geçmezdi. Biri sevdiğim, diğeri en yakın arkadaşımdı... Kim şüphelenir böyle bir şeyden?"

Dilara oturduğu sandalyeden kalkıp yanıma geldi ve hiç beklemediğim bir anda kafama bir tane geçirdi. Şaşkınlıkla ona bakarken ayak üstü beni azarlamaya başladı. "Kızım ne demişler? Bu devirde babana bile güvenmeyeceksin demişler... Sen şimdi gelmişsin bana güvenden falan bahsediyorsun... Boynuzların Uludağ Üniversitesine kadar uzanmış yani! Bak nereden baksan otuz kilometre var aramızda, düşün uzunluklarını..."

İstemsizce güldüğümde Dilara'nın yüzündeki öfkeli ifade de çatlamıştı. Fincanları tek tek tepsiye koyarken "Onları gerimde bırakmaya çalışıyorum. Kendi hayatıma odaklanırsam her şey daha kolay olacak gibi geliyor ama sürekli böyle karşıma çıkarlarsa... Bir de gelmiş, Gürkan'la barışmamı istiyor..." Gerçekten bu isteğine inanamıyordum. Özge her zaman yanımızda aklı başında olan kişi olarak durmuştu. Burnu yere düşse eğilip almazdı ama şimdi görüyordum ki bazı şeyleri baya yanlış anlamıştım. O benden daha beter bir haldeydi. "Onlara bu fırsatı ben verdim."

"Gerçekten Zehracığım, senin üzerinde bu kadar etkilerinin olduklarını bilmeleri iyi değil. Seni yönetmek istiyorlar ve bunu yapabileceklerinden çok eminler... Bugün Özge'nin o yüzündeki kararlılığı görmedin mi? Resmen dediklerini yaptırmaya gelmişti."

Dilara gerçekten doğru diyordu. Özür dilemek bir yana, Gürkan'ı benden daha çok sevdiğini iddia ediyordu. Sevebilirdi, artık tepe tepe kullanabilirdi. Ben bu zor günleri bir gün atlatacaktım ve kendime güvenen biri olacaktım. Buna inanmak istiyordum. Ama onlar birbirlerinin boklarında boğulacaklardı.

"Kızlar kahve hazır değil mi hala?" diyen Serap ablanın sesiyle beraber Dilara tepsiyi kavradı. Çıkmasına müsaade vermeden fincanların yanına birer bardak da su koydum. 

"Sunum da yapacak mıyız?" dedi Dilara sırıtarak.

"Dur o zaman, içerideki kurdeleleri getireyim." Karşılığımla beraber sesli bir şekilde gülmeye başlarken kahveler dökülecek gibi oldu ama neyse ki az biraz dengesini koruyabilmişti. 

BİR ATEŞE ATTIN BENİ (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin