「26」Fin

490 60 15
                                    

4 sene sonra

Changbin ve Felix yeni taşınmış oldukları evlerinde ilk günlerine uyanmışlardı.

Artık evleri eskisi gibi küçük değildi, ve güzel meslekleri vardı. Bu yüzden işlerine uzak olmayan bir siteye taşınmışlardı. Hayatları oldukça mutlu ve huzurlu ilerliyordu.

Bu dört sene içinde Changbin'in ailesi onu bulmuş ve onunla görüşmek istemişti. Felix gibi o da ailesini yıllar sonra görmüştü. Fakat konuştukları söylenemezdi, Felix'in aksine. Eşcinsel olduğu için ailesi ona tonla laf söylemişti. Ve keşke senin gibi bir çocuk doğurmasaydım, seni buraya bırakmam doğru karardı demişti, annesi olacak kadın.

Felix arada annesi olan kadınla konuşuyor, bazen evine gidiyordu. Aralarında anne-oğul ilişkileri yoktu fakat ikisi böyle olmasından şikayetçi değildi. Memnunlardı, hatta zor zamanlarında Bayan Younhee onlara yardım bile etmişti. Ona ne kadar teşekkür etseler yetmeyecekmiş gibi geliyordu.

Felix, gözünü açtığında karşısında sevdiği adamı görmeyi beklerken yanının boş olması ile şaşırmıştı. Haftasonu olduğundan erken kalkacağını düşünmemişti.

Yatakta doğrulurmuş, tuvalete girmek için ayağına terliklerini geçirmişti.

Mutfağa girdiğinde yine Changbin'i görememişti ve endişelenmeye başlamıştı bile.

"Nerede bu adam?" Konuşarak odaya telefonu almak için geri dönmüştü. Nerede olduğunu öğrenmesi lazımdı.

Telefon çalmaya başladığında tezgaha telefonu bırakmış hoparlöre almıştı.

Buzdolabından kahvaltılıkları çıkarırken Changbin'in sesini duymuştu.

"Alo?"

"Changbin neredesin? İşin falan mı çıktı? Haftasonu bile rahat yok ya.."

"Hayır, meleğim. İşim yok. Fırına gitmiştim sadece." Felix'in sonlara doğru yükselen sesine gülmüştü.

"Keşke uyandığım zaman gitseydin. Seni yanımda göremeyince garip hissettim." demişti.

"Bayağı erken uyanmıştım. Uyandırmak istemedim, güze-." Arkadan gelen sesle lafı bölünmüştü. "Evet, iki tane simit ve ekmek."

"Geliyorsun?" Felix, konuşması için Changbin'i beklemişti.

Changbin kasiyere teşekkür etmiş ardından Felix'e cevap vermişti.

"Geliyorum güzelim. Sosis almamı ister misin?"

"Olabilir aslında. Oldu yemeyeli.." Felix dolabı kapatarak dirseklerini tezgaha koymuş telefonun başına geçmişti.

"Evde eksik bir şeyler var mı fark etmediğim?"

"Çilek reçeli ve sevdiğin peynir yok. Bu arada yumurta haşlayacağım, bebeğim."

"Tamam, sevgilim. Birazdan gelirim."

"Dikkatli ol."

"Tamaam."

Kapattığı dolabı açarak 2 tane yumurta çıkarmıştı, Felix. Kahvaltı olarak yumurta yemeyi fazlasıyla seviyorlardı, hele ki haşlanmış olanını.

-
Bu soğuk kış gününde pencereye yakın olan iki berjere oturmuş kahvelerini içiyorlardı.

Soğuk havalarda yapabilecekleri kısıtlıydı. Evde oturup yağmakta olan karı izlerken işlerini yapıyorlardı.

"Changbin!" Felix'in sesiyle ilkilerek ona döndü.

"Ne oldu? İyi misin?"

"İyiyim ama.." Aşağıda miniklerin karla oynadığını görmüştü. "Şuna bak, hayatım. Bizde inelim mi? Oynamak istiyorum."

Changbin çocukları gördüğü gibi yüzünde bir gülümseme oluşmuştu.

"Olur, meleğim. Kahveleri bitirelim, üzerimizi giyiniriz."

Changbin'in dediği üzerine Felix fincanın dibinde kalmış olan kahvesini içerek oturma odasından çıkmıştı.

Üzerine kazağını geçirirken bir yandan da Changbin için kıyafet çıkarıyordu. Eve geldiğinde pantolonu kayıp düştüğünden ıslanmıştı, Felix aklına geldikçe gülüyordu.

Üzerine giyinmiş aynalı dolaptan bir çift atkı, şapka ve eldiven çıkarmıştı.

Kapının açılma sesini duyunca beline sarılan kollar ile aynaya kaldırmıştı bakışlarını.

Changbin çenesini Felix'in omzuna yaslayarak gözleri kapalı şekilde kokusunu içine çekiyordu.

"Kendine has olan kokuna bayılıyorum." Boynuna öpücük bırakmıştı.

"Bugün bi' romantik misin acaba?"

"Bebeğim, ben hep romantik bir insandım. Sadece işlerimiz yüzünden gösteremiyorum." Felix'i kendine çevirerek sıkıştırmış, ardından burnunun ucuna ve dudağına öpücük vermişti.

"İşlerden nefret ediyorum.. çünkü birbirimize doğru düzgün zaman ayıramıyoruz."

"Şimdi ayırmamızı ister miydin?" diyerek diğerlerinden daha uzun olan bir öpücük başlatmıştı.

"Şuan yapıyoruz işte. Aşağı inip çocuklar ile oynayacağız ya." Aslında Felix, Changbin'in ne demek istediğini çok iyi anlamıştı fakat salağa yatmak en iyisiydi şuan için.

"Sen.. gerçekten."

"Hadi hayatım, üzerini giyinmelisin." Üstünde olan kıyafeti eteklerinden tutup çıkartarak, yatağa koyduğu kazağı alarak giydirmişti.

"Pantolonumu da sen giydirecek misin?"

"Onu da sen giyin." Şapkayı eline alarak sevgilisinin siyah saçlarını geriye atıp başına takmıştı. "Atkıyı unutma, eldivenlerini giy, gel. Çocuklar eve gitmemiştir umarım."

"Gitmemişlerdir. Gitmişlerse de seninle biraz gezeriz."

"Hasta oluruz Seo."

"İşten kaytarırız, meleğim."

"Hasta olmayı sevmiyorum ama bana bakman hoşuma gidiyor." Gülerek odadan çıkmıştı.






































































-
selam yillar sonra final yazabildim bozulmus turkcem ile,, cokkk beklettim sanki...okuyan az olsa bile 😔😔

nys aklima gecenin bilmem kacinda gelip unutmamak icin kalkip not almis olduğum fikimi okudunuz

cok hevesle yazmıştım sonradan sacma geldi ama yine de yaptığımdan memnunum

umarim bu boluma kadar keyifle okumussunuzdur ne dusundugunuzu bilmedigim icin bisi diyemiyorm :''

bu fiki de bitirdigime gore diger fikime taslak yazmay devm edebilirim
yehieheuh

kendinize cokkkk ii bakin
kendinizi sevin
sizi seviyorum 💘💘🥺😽😽

We have each other ∴ Changlix [✓]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin