Jimin, Busanlıydı ve ailesi ile birlikte Busan'da yaşıyordu. Jimin'in sınıf öğretmeni, sosyal medyanın ilişkileri yozlaştırdığından şikayetçiydi. Bir gün öğrencilerine, kendisinin küçükken bir mektup arkadaşı olduğundan ve kendisiyle hala görüştüğünden bahsetti. Jimin ve onun gibi bir kaç meraklı arkadaşı, bizde mektup arkadaşı edinebilir miyiz diye sordular. Öğretmen, tabi ki diyerek onlara nasıl mektup arkadaşı edineceklerini anlattı. Jimin, mektup arkadaşı edineceği için çok heyecanlıydı. Acaba, mektup arkadaşı nasıl birisi olacaktı.
Jimin, eve gider gitmez, odasına geçip, üzerini değiştirdikten sonra, salonda oturan hyunguna mektup arkadaşı edinmek istediğinden bahsetti. hyungu,"Jimin, e-mail diye bir şey var minik kardeşim, bundan haberin var mı? Mektup nedir ya?" diyerek gülmeye başladı. "Sana ne hyung, zaten sana anlatanda kabahat. Her şeyin kolayına alışmışsınız. Ben, bu akşam güzel bir mektup yazacağım ve mektup arkadaşıma ulaştırmak üzere, öğretmenime vereceğim." "Aman canım ne yaparsan yap, eski kafalı sende." "Seokjin, oğlum saçmalamasana, geri kafalılıkla ne alakası var, ne güzel düşünmüş kardeşin. Desteklemek yerine neden dalga geçiyorsun." "Teşekkür ederim anneciğim, kendime harika bir mektup arkadaşı bulacağım. Çok gıcık birisisin hyung." "Jiminah, abartmasana tamam nasıl istiyorsan öyle olsun."
Jimin, hyungunun söylediklerini umursamamaya karar verdi. Hemen, çalışma masasına geçip, bir A4 kağıdı çıkarıp yazmaya başlayacaktı. Ama mektuba nasıl başlayacağını bilmiyordu. Okulda öğrendiği kadarıyla, bir şeyler yazmaya başladı. Öncelikle kendinden bahsediyordu ilk mektubunda.
........................................................................
Merhaba,
Seni tanımadığım için nasıl hitap edeceğimi bilmiyorum. Öncelikle, kendimden bahsetmeliyim sanırım. Ben Park Jimin. 11 yaşındayım ve 6. sınıftayım. Annem, babam ve gıcık hyungumla aynı evde yaşıyorum. Küçük olduğum için ailemden ayrı yaşayamazdım zaten dimi :) Neyse, babam doktor, annem ise öğretmen, benden 2 yaş büyük gıcık bir hyungum var. Her ne kadar onu çok seviyor olsam da pek anlaştığımız söylenemez. Mektup arkadaşlığı konusuna bile geri kafalılık olarak bakıyor ama bence harika bir şey. Uzaklardan tanımadığın biriyle mektuplar aracılığıyla tanışmak, ona kendi ellerinle mektuplar yazmak, ondan gelecek cevapları beklemek, çok heyecanlı. Ayrıca, ailem ya da okuldaki ve mahalledeki arkadaşlarımla paylaşamadığım şeyleri sana anlatmak istiyorum.
Sende bütün dertlerini, mutluluklarını benimle paylaş olur mu? İlk mektubumu kısa tutmak istiyorum, bana yazarsan, çok mutlu olacağım. Sana hemen cevap yazacağım yeni arkadaşım. Umarım uzun yıllar mektup arkadaşım olursun.
Park Jimin/Busan
..........................................................................
Jimin, yazdığı mektubu güzelce katladıktan sonra zarfın içine koydu. Gönderen kısmına adını soyadını ve adresini yazdı. Alıcı kısmını ise öğretmeni yazacaktı. Çünkü, öğretmeni, bu mektupları başka şehirlerde öğretmenlik yapan arkadaşlarına gönderecek ve o öğretmenlerde mektupları, mektup arkadaşlığı yapmak isteyen öğrencilerine verecekti.
Okula gider gitmez, ders başlamadan öğretmenler odasına koşturdu Park Jimin. Hızlı koştuğu için nefes nefese kalmıştı. Öğretmeni ders için Jimin'in sınıfına gitmek üzere, öğretmenler odasından çıktığında, Jimin, "Öğretmenim" diye seslendi. Öğretmeni, karşısında nefes nefese kendisine seslenen minik çocuğu görünce, "Hey bu ne hal Jimin?" "Öğretmenim mektubumu vermek istedim." diyerek mektubu öğretmenine uzattı. "Neden bu kadar koştun tatlım, sınıfta verebilirdin. Neyse, hadi bakalım, umarım sana iyi bir mektup arkadaşı buluruz." öğretmeni, Jimin'in uzattığı zarfı aldığında, Jimin hala nefesini düzene sokmaya çalışıyordu.
Tüm gün derslere girdi Jimin, nasıl bir arkadaş edineceğini çok merak ediyordu. Son dersten sonra, öğretmeninin yanına gitti. "Öğretmenim, mektupları postaya verdiniz mi?" Hayır tatlım, çıkışta postaneye gideceğim." Jimin anladığını belirten şekilde kafasını salladı ve çantasını alıp sınıftan çıktı. O gece, zar zor uyudu. Ertesi gün okula gelir gelmez yine öğretmeninin yanına koşturdu. Öğretmeni o daha bir şey demeden "mektupları dün postaya verdim Jimin." dedi.
Jimin için artık mektup arkadaşının ilk mektubunu bekleme zamanıydı. Günler günler kovalıyordu. Tam 1 hafta olmuştu, henüz cevap gelmemişti. İkinci haftanın sonunda, sınıf arkadaşı Taehyung'a Jungkook diye bir çocuktan cevap gelmişti. Jimin heyecanla beklemeye devam ediyordu ama ona hala cevap gelmemişti. Üçüncü hafta sonunda Jimin, iyice umudunu yitirmişti. Neden cevap yazmamıştı ki! Belki de o da Tae gibi mektubun yanına fotoğrafını da eklemeliydi. Eve gittiğinde hyungu pis pis sırıtıyordu. "Hey minik civciv, sana bu saçmalıklarla uğraşmamanı söylemiştim." Jimin, bir şey demeden odasına girip, sinirle kapıyı kapattı. Bana neden yazmıyor ki, halbuki kötü bir şey yazmadım diye düşünmeye başladı. 2 gün daha bekleyecekti ve hala mektup gelmezse, bu konuyu unutacaktı. Galiba, hyungu haklıydı, tanımadığı birisiyle mektuplaşma fikri saçmalıktı.
Tae, Jungkook'a ikinci mektubunu göndermiş, Jungkook'un ikinci mektubu da gelmişti çoktan. Sinirleri iyice bozuldu, beklemeyecekti artık. Tam, 25 gün olmuştu ama mektup falan gelmemişti. Tae ile kantindelerdi. Hoseok'da oturdukları masaya gelerek," bende mektup arkadaşımdan ikinci mektubumu aldım, birde resmini eklemiş, çok güzel bir kız" dedi. "Adı ne?" dedi Tae, "Seulgi. İsmi de çok güzel dimi?" Jimin iyice sinirlenmeye başlamıştı. "Sana hala cevap gelmedi mi" diye sordu Hoseok. Olumsuz anlamda kafasını iki yana salladı Jimin. "Üzülme Jimin, yazacaktır. Yazmamasının bir sebebi vardır elbette." "Tabi Tae. Kim olduğunu bilmediğim birisi, belki de umursamamıştır. Neyse, benimde umurumda değil artık. Ben eve gidiyorum."
Jimin, üzgün bir şekilde salona girdiğinde, hyungunun elindeki zarfı gördü ve Seokjin, "gelip sarılırsan, bu mektubu sana verebilirim." diyerek elindeki mektubu sallamaya başladı. Jimin, koşarak hyunguna yaklaştı ve kocaman sarıldı. "Bu mektup bu kadar mı önemli senin için civciv?" "Evet hyung, "herkese mektupları geldi, hatta ikinci mektuplarına karşılık ikinci mektupları da geldi." "Pekala, artık üzülmek yok tamam mı? Hem bu konuda çok üzerine geldim, özür dilerim miniğim." "Sorun değil hyung, mektubumu alabilir miyim artık." dedikten sonra mektubu hyungunun elinden alarak, odasına girip kapısını kapattıktan sonra yatağına oturdu ve zarfın üzerindeki isme baktı. Gönderen kısmında Min Yoongi/Daegu yazıyordu. Jimin, ismi defalarca tekrarladı, "mektup arkadaşım Min Yoongi. Daegu'dan Min Yoongi."
Minik, Park Jimin
Daegulu tatlı Suga
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Letters that cannot be sent/Yoonmin
RomanceJimin, Busanlıydı ve ailesi ile birlikte Busan'da yaşıyordu. Jimin'in sınıf öğretmeni, sosyal medyanın ilişkileri yozlaştırdığından şikayetçiydi. Bir gün öğrencilerine, kendisinin küçükken bir mektup arkadaşı olduğundan ve kendisiyle hala görüştüğün...