1. Bölüm

93.7K 3.2K 696
                                    


Genç kadın akmaya çalışan gözyaşlarını büyük bir iradeyle durdurarak oturduğu yerden etrafına baktı. İki yıldır evi olan bu ağa konağını, ailem dediği insanları izledi. Gözlerinden kaçırılan gözlere baktı durdu inatla...

Yalan mıydı her şey? Tüm o sohbetler, muhabbetler, sözde sevgiler... Bir fincan kahvenin bile kırk yıl hatırı varken iyisiyle kötüsüyle yaşanmış iki yılın, onca kahvenin hiç hatırı yok muydu?

Elinden geleni yapmıştı halbuki, aksi tabiatını baskılamış, herkese güler yüzlü saygılı davranmış, eşine ilgisini sevgisini eksik etmemişti.

İki yıldır çocuğu olmamış olması suç muydu ki herkes böyle kınayan bakışlar atıyordu ardından? Takdiri ilahi diye bir şey yok muydu? Kısmet denen şeyden haber yok muydu?

Neden kimse onu savunmuyordu? Neden bir kişide çıkıp bari kızı bir doktora götürseydiniz demiyordu? Belki olurdu çocuğu...

Kocasına kaydı gözleri, Demir'e baktı... İki yıllık eşi... Ondan öncesinde lise birden bu yana sevdiği olan adama baktı... Baktı...

Gözlerini kırpıştırdı yaş akmasın diye, derin bir nefesle çekti ihaneti içine... Geçtiği yerleri yaktı o nefes, kalbini sıktı sanki, ciğerlerinde damarlarında acısı dolandı... Yandı içi...

Yakınlardaki bekar görümcesi Nazlı "Yengem, biricik yengem" diye peşinde gezindiğini unuttu, sözde fısıldayarak "Kısır işte, mecbur gelecek o kuma" dedi.

"Baba" dediği adam yönünü ona çevirdi "Yarın kız istemeye gidiyoruz, sende huysuzluk edip oğlumun canını sıkma." Dedi otoriter bir tavırla.

"Ana" dediği kadın yerinde kurum kurum kurularak "Hangi cesaretle sıkacakmış Ağa oğlumun canını? Doğuraydı madem bir oğlan!"

Nigar'ın kendisine dikili bakışlarına kendi üstten bakışlarıyla karşılık vererek "Hiç öyle gözlerini belerterek bakma bana! Götüne baka baka babanın evine gitmek istemiyorsan sesini kesip oturacaksın! " dedi.

Dedi ama o sözlerin yaşattığı kahrı, acıyı göremedi. Muhtemelen görse de umursamazdı. Sözde evladına sahip çıkıyordu ama başka birinin evladına bu yangını yaşatmak reva mıydı?

İki yıl boyunca iyi bir gelin olmak, saygıda kusur edip sevdiğini üzmemek için alttan alan Nigar, gelin geldiği konakta ilk kez baş eğmeden dimdik ayağa kalktı 

"Ev üzerine evi ben kabul etmeyeceğim. Madem Ağa oğlunuz evlenecek, boşasın beni alsın yeni karısını. Babamın evinde bana verecek bir lokma ekmek bir göz oda vardır elbet." Dedi.

Demir bir hışım ayağa kalktı, zaten canı burnundaydı. Sevdiği kadın "Beni boşasın" deyince "Kes sesini!" Diye kükreyerek daha geçen hafta, bu mevzular açığa çıkmadan önce koynuna aldığı karısına elinin tersiyle sert bir tokat atıp yere yapıştırdı.

Kendine hakim olamadı, olmakta istemedi. Boşanma fikrini kimsenin aklına koymadan vazgeçmesini susmasını sağlamalıydı.

Kuma gelecek kadın umurunda değildi, ama çocuk lazımdı. Çocuk önemliydi. Çocuğu olduktan sonra yüzüne bile bakmazdı diğer kadının. Yıllarca peşinde divane olduğu Nigar... Çocuk olmadan olmayacağı gibi Nigar olmadan da olmazdı.

Attığı o tokatla gemileri yaktığını o çok önemli dediği kadını yıktığını fark edemedi. Düştüğü yerden kalktı kadın, daha dik durdu adamın karşısında. "Beni boşayacaksın!" dedi kendinden emin kararlı bir sesle.

Genelde yumuşak başlı olan Demir Ağa'nın Nigar'a attığı tokadı şaşkınlıkla izlemiş olan konak halkının önünde yediği ikinci tokatla yine yerden kalktı, kanayan dudağını umursamadan konuştu;

"Gerekirse bu konağı yakarım, cesedim çıksa umurumda olmaz, kuma gelecekse ben giderim!"

Kolundan sımsıkı tuttuğu karısını sürükleyerek odalarına götürdü Demir, kapıyı ardından kapattı içinde tutamadığı hırsıyla "Derdin ne senin? Ha? Ayrılalım mı istiyorsun? Bırakmayacağımı biliyorsun!"

Duyduklarıyla sinirleri boşalan kadın kahkahalarla gülmeye başladı. Bir zaman güldü... sakinleşti, derin bir nefes aldı... İçi daha da soğudu... İlk karşılaşmaları, ilk bakış... İlk öpüş... Konuşmaya devam eden adamın sözleriyle bir bir gözlerinin önünden geçti.

"Senin sevgin bu kadar mıydı? Beni savaşmadan başka kadına vermek miydi? Başka kadın olsa bile kalbimde tek olduğunu bilerek teselli olamaz mısın? Yanımda duramaz mısın?" dedi genç adam.

"Ağa olduğumu biliyorsun! Varisim olması gerektiğini biliyorsun! Sevdiği katil olsa bile ardında duran kadınlar var!"

"Seni köpek gibi sevdiğim halde sen yanımda duramıyor musun!!" diye haykırdı.

Gözlerini kaldırıp sevdiğinin masmavi gözlerine baktı 

"Beni köpek gibi sevmeyecektin! Beni adam gibi, insan gibi sevecektin!"

"Kalbinin bende olduğunu iddia ederken başka kadının koynuna girmeyi miden almayacaktı anlıyor musun?! Nasıl benim midem senin yan odada başka kadınla olman ihtimalini kabul etmiyorsa senin midende bunu kabul etmeyecekti!

Ben senin için yıllarca bekledim! Okumaktan vazgeçtim! Adım Kanlı Nigar'ken kanımı kuruttum! İki yıldır hanım hanımcık oturuyorum, bir yirmi yıl kırk yıl daha otururdum! 

Ya sen? Sen benim üzerime kuma getireceksin öyle mi? Sen benim üstüme gül koklayacaksın öyle mi? Bende bir kenarda elim böğrümde senin öbür karının işini görmeni bekleyeceğim öyle mi!!"

Kahkaha attı, buz gibi bir sesle ve ona bazen Kanlı Nigar bazen Delikanlı Nigar denmesinin sebebi olan yandan pis gülüşü ve alaycı psikopat bakışlarıyla  

 "Halt etmişsin sen Ağa!" dedi.

Kanlı NigarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin