16. Bölüm

71.5K 3.7K 533
                                    


Akşam yedi buçuk gibi kırsal bir yola saptılar, geçtikleri demir kapıdan sonra dikenli tellerle çevrili bir alanın içine girdiler. Bir kaç dakika sonra uzaktan büyük bir ev göründü. Etrafında irili ufaklı başka binalarda vardı.

Geldiklerini anladı. Saçını, kıyafetini kontrol etti. Endişe vardı evet... ama daha çok heyecanlı ve meraklı hissediyordu kendini.

Kazım Nigar'ın üstünü başını düzelttiğini fark etmişti, göz ucuyla bakınca ellerinin hafiften titrediğini gördü. Demek korkuyordu kızcağız. Karısına iyi sahip çıkmalıydı, hassas biriydi. İncinmesini istemezdi.

Onların gelmesiyle karşılamak için hazırlanan insan topluluğuna baktı Nigar. Yeni ailesi! Çocuklar neredeydi?! Gözleri alanı taradı ama seçemedi.

Orta yaşlı bir adam aracın Kazım'ın tarafındaki kapısını açarak "Hoş geldiniz beyim" dedi. Kıza göz ucuyla bile bakmadı. Merak etse de beyinin huysuzluğunu biliyordu. Hiç işkillendirmemek daha iyiydi.

"Hoş bulduk Hasan efendi."

Nigar beklemek istemediğinden kendi tarafındaki kapıyı hemen açtı. Yüksek araçtan zıplayarak indi. Nikahtan sonra üzerini değiştirmemişti. Gittiği yerde düzgün görünmek istediği ve aynı zamanda onlarında çok beğendiği nikah kıyafetini görmelerini istediğinden üzerindekilerle gelmişti.

Ancak toprak yol topuklu ayakkabılar için uygun değildi. Araçtan inerken sendeledi.

Kazım kızın korku ve telaştan sendelediğini düşündü. "Nigar, buraya gel."

Hemen kocasının yanına gitti kız. Düzgün yürüyebilmek için adamın bileğiyle dirseği arasında bir noktadan koluna tutundu.

Kazım kızın korkudan kendine sığındığını düşününce içini büyük bir koruma içgüdüsü bürüdü. Kolay değildi tabi. Kocası olarak ürkmüş eşine destek olmalıydı. Kızın kolunu tutan elinin üzerine diğer elini koydu. İlerlediler.

Herkes merak ve hayranlıkla Nigar'ı izliyordu. Kız çok güzeldi. Hal böyle olunca Beylerinin iki haftada evlenip gelmiş olmasına şaşırmadı kimse. Lakin biraz fazla şehirli duruyordu.

Kazım Bey'le baş edebilir miydi bu çıtkırıldım hatun?

Kazım önce annesinin yanına götürdü "Anne, bu Nigar. Karım. Nigar annem Hacer"

"Hoş geldin kızım"

Nigar hemen elini öptü kayınvalidesinin. Yanında duran kadın "Ben Sevim, Kazım'ın kız kardeşi hoş geldin" dedi gülümseyerek. Onla da öpüştüler.

Kazım tanıştırılmak için bekleyen kardeşini gördü, bıyık altından pis pis gülerek "Bu da kardeşim... Şuayip"

Nigar gülecekti, zor tuttu kendini. Doğrusu genç gürbüz ve modern delikanlıda hiç "Şuayip" tipi yoktu. Gerçi şuayip lerin bir tipi var mıydı onu da bilemedi. Delikanlı ters ters abisine baktı "Şuayip ikinci adım. Akif dersen sevinirim Yenge"

Hacer Hanım kısaca çalışanları tanıttı. "Ayakta kaldık, acıkmışsınızdır buyurun sofra hazır."

Kız aceleyle kocasına döndü. Çocukları görememişti. Kazım ilk başta ne istediğini anlayamasa da sonunda yalvaran bakışların anlamını çözdü.

"Çocuklar nerede?"

"Bugün pikniğe gitmişlerdi, yorulunca erken uyudular."

Nigar'ın yüzü düştü, Kazım dayanamadı "Biz çocuklara bakıp geliyoruz. Hasan efendi, arabada eşyalar var. Odaya göndertirsin."

Kanlı NigarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin