22. Bölüm

82.1K 4.5K 499
                                    


Kazım karısının güvenini nasıl kazanabileceğine dair epey kafa yordu ama bu tür konulara hiç aklı ermiyordu. Düz bir adamdı. Dolaylı anlatımlar ona göre değildi.

O düşünürken Nigar'ın ondan bir isteği oldu. Yaklaşık iki buçuk aylık evliydiler. Her gün çalışan adamın haftanın en az bir gününü çocuklarına ve kendisine ayırmasını, birlikte bir şeyler yapmayı talep etti.

Adama ilk başta tuhaf geldi bu istek, yıllardır bu düzende çalışıyordu. Ancak düşününce koca ve baba olarak görevleri olduğuna hükmetti. Hem paraları da vardı çok şükür. Batmazlardı. Tamam dedi.

O Pazar günü Seyhan Baraj Gölüne gitmeye karar verildi. Kahvaltıdan sonra Nigar ve Kazım hazırlanmış, çocuklar için gerekecek şeyler arabaya yüklenmiş ancak o şeyleri kullanacak çocuklar ortadan kaybolmuştu.

Nigar pes etmedi. Bu Pazar aile olarak gezeceklerdi. Bir arada zaman geçirip bu aile olma duygusuna hepsinin alışması lazımdı. Ellerine birer çay tutuşladığı kayınını ve kocasını avludaki sedire oturttu.

Akif tesbihini döndüren abisiyle oturdukları yerden yengesinin çocukları arayışını izliyordu.

"Yengemdeki azme şapka çıkarıyorum. Hani uzaya çıksalar taş atıp düşürecek sanki, o derece."

Bir zaman sonra Nigar çocukları ilerideki ahırın kapısının ardından buldu, çıkardı. İşi oyun bellemiş çocuklar kahkahalar atarak kaçıştı ama Nigar'ın elinden kurtulamadılar.

Birini bir koltuğunun altında diğerini diğer koltuğunun altında bel hizalarından çevrelemiş şekilde söylene söylene geri dönerken ikizler halen zevkle gülüşüyordu.

Kazım hallerini görünce hafif yandan gülümsemesine mani olmadı. İçi sıcacık olarak "Kurban olduklarım." diye düşündü.

Nigar'ı izlemeyi seviyordu. Güzelliğinden dolayı değil, o da vardı elbette ama asıl çabasından dolayı. Oğullarının kalbini kazanmaya uğraştığını görüyor, evini düzene soktuğunu, ailesini toparladığını hissedebiliyordu. Hayat dolu biriydi ve etrafına da hayat veriyordu sanki.

Akif'te yengesini seviyordu, o geldikten sonra bu ev yaşamaya başlamıştı sanki. Üzerlerindeki donukluk gitmişti. Herkes daha hareketli, daha canlıydı.

Hem abisi mutluydu, onun mutlu olmasına seviniyordu. "Çok çekti gariban" diye hayıflandı.

Kazım abisi bir nevi babası gibiydi. Gerçek babası o bir yaşındayken ölünce ağabeyi babalık etmişti. Sonra o kadınla evlenince belki ciddi suratı düzelir sanmıştı ama ikizlerin anası memnun olmayan bir kadındı. Bir şeyden değil, hiç bir şeyden memnun değildi. İnsanın yaşama hevesini kaçırırdı be öylesi!

Kendisi akıllı bir adam olduğundan müstakbel karısını seçerken bunları hep hesap etmişti. Kara kızı da yengesi gibi cıvıl cıvıldı. Özlemle bir iç çekti. Daha dün görmüştü aslında. Şunları postalayınca gene ilçeye inip görecekti sevgilisini.

*

İkizleri arkaya oturtup yola çıktılar. Çocuklar kendi kendilerine konuşup kıkırdarken Nigar Kazım'a döndü. "Çiftlikte benim kullanabileceğim bir araç var mı?"

"Araba kullanmayı biliyor musun?"

"Elbette. Bizim ailenin işi malum, nakliyeciler. Haliyle bütün çocuklar çekirdekten eğitilir. Erkek çocuklarına ağırlık veriyorlar ama kızlardan da istekli olan olursa öğretiyorlar. Ehliyetimi on sekiz yaşımda aldım."

"Çiftlikteki araçlar arazi aracı, zorlanırsın. Sana başka araba alalım madem."

Nigar hevesle zıpladı "Kırmızı?"

Kanlı NigarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin