21. Bölüm

83.1K 4.2K 525
                                    


Nigar yatak odasına, camın önüne eklettiği ikili koltuğun sırt kısmına dayadığı kollarına çenesini yerleştirmiş camdan dışarıyı izlerken düşünüyordu.

İlk iki ay boyunca çocukları ürkütmeden yaklaşmak için epey çaba sarf etmişti. Sabahları uyanınca onların yanına gitmiş, gece yatınca iyi geceler deyip öpüp üstlerini örtmüş, giyinmelerine soyunmalarına yardım etmiş, yemeklerini yedirmiş, sevdikleri şeyleri özenle hazırlamıştı.

Ancak üzüntüyle görüyordu ki pek bir yol kat edememişti. Çocuklar ikizdi ve en çok birbirlerine düşkünlerdi. Babalarını seviyor ama diğer herkese karşı ilgisiz bir tavır sergiliyorlardı. Halaları Sevim'e bir derece yakın olsalar da onunla da mesafeliydiler. Hele babaannelerine hemen hemen hiç yanaşmıyorlardı.

Ona anne demiyor, herhangi bir hitap kullanmadan konuşuyorlardı. Saygısız ya da düşmanca davranmıyor ama diğer yandan hiç umursamıyorlardı. Babalarının karısıydı işte. Ötesi yoktu. Kazım'ın başta söylediği gibi uslu duruyor, asabi davranışlar göstermiyorlardı.

Önceden ailesinin içindeki çocuklarla iyi anlaşıyor olmasına rağmen bu çocukların içlerinden neler geçirdiklerini anlayamıyordu. Sık sık kendi aralarında baş başa verip fısır fısır konuşuyorlardı. İşte o anları dinleyebilmek isterdi Nigar.

Bakıcıları Dürdane Hanım kaynanasının yaşlarında akıllı uslu bir kadıncağızdı. İşini yapıyor etliye sütlüye karışmıyor olsa da Nigar'ın çabasına sevindiğini belli ediyordu. Nigar'da kadını sevmişti, o yüzden çocukların bakımını paylaşmaktan rahatsız olmuyordu.

Derin bir iç çekti, anne olmak düşündüğünden farklı bir şeydi. Geldikten bir süre sonra kendisini kabul ederler severler diye beklemişti galiba. Ancak düşününce kendisi gerçek annesinden başkasını kabul eder miydi? Zordu.

Şimdilik düşmanlık etmemeleriyle avunacak, elinden geleni yapacak, yapmaya devam edecekti. 

*

Ara sıra çocukları okula bırakan araçla onlara eşlik ediyor bazen de akşamları almaya geliyordu. Ama içeriye hiç girmemişti.

O gün çocukları almaya gittiğinde okulun müdür yardımcısı görüşmek istediğine dair haber gönderdi, arabadan inip önündeki hademeyi takip etti. Meraklanmıştı.

Kapıyı çalıp içeri girdiğinde içerideki vaziyete incelerce baktı. İçeride saçları yapılı, üstünde bir etek ceket takımla makyajlı bir şekilde oturan bir kadın ve yanında kilolu bir çocuk vardı. Müdür yardımcısı kadının yanında oturuyordu. Karşılarındaki üçlü deri koltukta üzgün bir yüz ifadesiyle kendi çocukları vardı.

"Ben Nigar Karamolla, görüşmek istemişsiniz." Diyerek içeri girdi. Çocuklarının yanına geçip oturdu.

Karşısında kalan sosyetik kadın şöyle küçümsercesine bir baktı Nigar'a, burun kıvırarak devam etmesi için Müdür yardımcısına döndü.

Adam "Hoş geldiniz Nigar Hanım. Ben Necip, Müdür yardımcısıyım. Bugün ufak bir sorun yaşadık. "Dediğinde yanında ki yadın "Ufak mı?" diye araya girdi. Benim oğluma zorbalık yapılması ufak bir sorun değil. Önemli bir durum."

"Elbette, o açıdan söylemedim Hale Hanım." Diyerek kadını sakinleştirmeye çalıştı. Ardından Nigar'a döndü "Yavuz ve Yağız arkadaşlarına şiddet uygulamış. Ufuk Can'ı dövmüşler" diyerek kilolu çocuğun dizini sıyırdı, dizdeki berelenmeyi gösterdi.

Nigar "Geçmiş olsun" dedi. Sonra ikizlere döndü, ellerini tuttu. "Neler oldu? Anlatır mısınız?" Yavuz ve Yağız hep yaptıkları gibi ardarda konuşmaya başladı.

Kanlı NigarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin