6. Bölüm

50.6K 3.1K 583
                                    


Saçlarına kadar tüm tüyleri dimdik olmuş adam hırsla arkasını döndü... karşısında başı öne eğik, çökük duran kızına uzun uzun baktı. "Kaldır başını"

Kız büzülmüş çenesi, bükülmüş dudaklarıyla başını kaldırdı ağır ağır. Adamın gözlerine bakamadı, utandı. İnceleyen bakışlar altında ufaldı sanki.

"Aç mısın?"

Başını onaylayıp kafasını yine öne eğdi.

"Gel"

Ocağın üstündeki tencereyi aldı mutfak masasına sığışmış olan kızın önüne koyup tencerenin kapağını açtı. "Ye."

Nigar'ın ağzından istemsizce "Anam anam!" nidası fırladı. Sabah yediği simitlerden bu yana açtı. Midesi sırtına yapışmış gibi hissediyordu ve birden karşısında gördüğü yarım tencere yaprak sarmasıyla gözü dönmüştü.

On parmağıyla tencereye dalıp peş peşe ağzına tıkmaya başladığı dolmalarla adam kıkırdadı.

"Yavaş ye yavaş, boğulacaksın."

Çaktırmasa da içi sinirle kaynıyordu. Ağa konağına gelin verdiği kızı dayak yemiş ve aç bir şekilde evine dönmüştü.

Damadı olacak o haysiyetsiz birde kızını geri alacam diyordu. Babayı alırdı o. Kız yemek yerken içeri geçti, kardeşine gitmiş karısını aradı.

"Nigar'ı bıraktılar. Eve gel" dedi uzatmadan.

Belki bir gece Nigar'ı rahat bırakmak lazımdı... Yok yok diye düşündü. Yarın Mardin kaynayacaktı. Ailenin haberi olmalıydı ve ona göre davranmalıydılar.

Kızın yanına geçip o yemek yerken telefonu açtı, kardeşlerinin olduğu whatsapp grubundan –evet onlarında whatsapp grubu vardı- "Nigar'ı geri getirdiler. Bize gelin." Yazdı.

Bir beş dakika sonra Nigar'ın kısa boylu topalak anası koştur koştur içeri girdi.

"Yavrum!" Diye ateşle sarıldı, lakin o an dolmayı güpletmekte olan Nigar'ın lokması boğazına kaçtı. Sıkı sıkı sarılmakta olan anasıda eklenince yüzü gözü iyice morardı. Babası araya gidip sırtına bir şaplak attı da kurtuldu.

"Yavaş Hatun, ölecek kız."

Annesi meraktan çatlamak üzere olduğundan eşi Ali'yi duymazdan geldi.

"Ne oldu kızım? Anlat hele?"

Nigar elindeki dolmasını yedi önce sonra içine kaçmış bir sesle.

"Boşandık." Dedi.

"Orasını anladım, ne oldu ne bitti? Bu sıfatının hali ne?"

"Dövdüler"

"Elleri kırılsın inşallah! Boyları devrilsin! Taş olsunlar da yerlerinden kalkamasınlar! Ne diye dövdüler benim gülümü?!"

"Evi yaktım diye."

"Yanan ev olsun yavrum benim! Sana bir şey olm..." Duraksadı "Kızım... adamların evini niye yaktın?"

"Kuma getireceğiz dediler. Kabul etmem dedim dinlemediler. Bende yaktım gitti."

"Ohhh iyi yapmışsın o zaman! Bu çağda ne kumasıymış? Hele hele... bak hele sen götleklere!"

*

Ali bey çalan kapıyı açmaya gitti, karşısında duran ağabeyleri Ahmet ve Mehmet'i içeri alırken kardeşleri Veli, Hasan ve Hüseyin geldi.

Onlar büyük salona geçip konuşmaya başlayacakken kapı tekrar çaldı. Erkekli kadınlı on iki on üç kişi daha girdi içeriye. Bir yarım saatin sonunda ev düğün evi gibi tıklım tıklımdı.

Eh, onlar kalabalık bir aileydi. Babaları vaktinde Adana'dan iş için Mardin'e gelmiş, buraya yerleşmişti. Altısı erkek ikisi kız sekiz kardeşlerdi. Her kardeşin en az dört en çok yedi çocuğu vardı ve hemen hemen hepsi aynı çıkmaz sokakta otururdu. Bulundukları uzun çıkmaz sokağa sığamayınca bir üst sokağa yerleşenlerde olmuştu.

En büyük kardeş olan Ahmet, "Ali, çağırın Nigar'ı gelsin." Deyince kadınlarla dolu olan mutfaktan Nigar'ı "Ahmet amcan çağırıyor" diye aldı, salona götürdü.

Nigar tüm aile büyüklerini görünce utandı. Utangaç biri olduğundan değil, boşanmış istenmeyen bir kadın olarak görüleceğinin düşüncesiyle. Beş amcasının ellerini öptü. Sonra evin en büyüğü olması nedeniyle Ahmet amcasının yanına oturtuldu.

Verecekleri tepkiden endişeliydi, daha önce ailenin kızlarından boşanan olmamıştı.

"Kızım, anlat hele bir. Ne oldu ne bitti? Neden boşandınız?"

"Amca'm... ben özür dilerim. Ben... benim çocuğum olmadı. Biliyorsunuz... Kuma dediler. Yok dedim. Kabul edemezdim Amca'm." Gözlerini amcasının gözlerine kaldırdı.

"Vallahi kabul edemezdim. Boşa dedim Demir'e olmaz dedi. Ailesi de olmaz dedi. Bende... onları ikna ettim bir şekilde."

İçini çekerek ağlamaya başladı. "Sizleri utandırmak istemezdim... yemin ederim. Ama kumayla olmazdı. Kısırda olsam olmazdı ki... Vallahide billahi de olmazdı..."

"Şhhh... ağlama güzel kızım. Biz niye utanalım? Arınla namusunla boşanmışsın. Evlenmek Allah'ın emriyle olur, boşanmak onun izniyle. Bunda utanacak bir şey yok. Hem bir daha kendine kısır dediğini duymayayım. Bir de ben döverim bak. Zaten suratın çıfıtçı çarşısına dönmüş."

Adamında gözleri doldu, nasırlı parmaklarıyla morarmış yanağını okşadı iyileştirmek istercesine. Nigar... her zaman cesur, hayat dolu ve asi olan yeğeni Nigar ezilmişti.

Kardeşi Ali'den duymuş olsa da bir de Nigar'a sordu. "Nasıl ikna ettin bakayım?"

"Kızı istemeden geldiler dün gece. O zamana kadar içten içe kuma gelmesini engellerim sanıyordum. Baktım olmayacak, bari boşasınlar diye işte... Bizim odayı benzin döküp yakıverdim."

Amcasının oğulları memnun memnun mırıldandı, "İyi yapmışsın" "Eline Sağlık"

Amcası susturdu oğlanları.

"A benim akılsız kızım ne diye evi yakıyorsun? Ya sana bir şey olsaydı?"

"Çaresiz kaldım amca, boşanamazsın dediler."

"Niye çaresiz kalasın? Bu olaylar ilk çıkınca edecektin bir telefon, dayanacaktık kapılarına. Ya kuma işinden vaz geçeceklerdi ya da seni sessiz sedasız alıp çıkacaktık."

İki numara olan Mehmet amcası araya girdi "Biz bizden olanı hiç çaresiz bırakır mıyız? Aklın alıyor mu?"

Dört numara olan Veli amcası; "Baban bir şeyler dedi, emanet memanet zırvalamış Demir, o ne demek?"

Nigar sinirle söylendi "Saçmalıyor işte! Neymiş karıyı alacakmış ta erkek çocuk doğunca onu bırakıp beni geri alacakmış."

Amcasının oğlu Cengaver "O sümsüğe sumsuğu bir koyarım aklı uçar lan!" diye bağırdı. Her kafadan bir ses çıkmaya başladı.

"Ne dangalakça laf o!"

"Boşasın diye öyle kandırmışlar belli ki"

"Ben size dediydim, evlenmeden önce bir dövecektik o Demir denen iti."

"Geç kalmış sayılmayız, şimdi dövelim!"

Ayaklanan aile halkını zor oturttu Nigar yerlerine.

"Ben olaylar büyümesin istiyorum. Ne halleri varsa görsünler. Zaten millet ardımdan konuşacak, daha fazla laf vermeyin ağızlarına."

"Milleti hiç dert etme kızım, konuşur konuşur susarlar. Senden tek isteğim başını dik tutman." Dedi babası.

Sonra yeğenlerine döndü, "Kimse onlara kasten bulaşmayacak. Selam vermeyecek, konuşmayacak. Şimdilik onlar dalaşmadıkça elleşmeyin."

Kanlı NigarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin