VAZGEÇTİM

97 69 4
                                    

Hiç vakit kaybetmeden hastanenin yolunu tuttuk.

Melih Görgün'ü o halde bırakamazdım.

Ne kadar kırgın olsam da içimde onu bağışlayan tarafım hep ağır basıyordu.

Geçmişte yaptığı hataları vardı fakat o hatalar kalbimin boyunu aşmadı, beni sular altında bırakanlar hep başkalarıydı!

Hastaneye vardığımızda azımsanmayacak kadar yoğun olan duygularım etrafımı sardı, bu karşılaşma ya da bekleyiş benim için kolay olmayacaktı!

Ezgi ve Arzum gözlerimdeki bu endişeyi görmüş olacak ki; "Biz seni burada bekleyeceğiz." dediler.

Dudaklarım tebessümle aralandı ve hastaneye giriş yapmak için adımlarım hızlandı.

Vezneye vardığım sırada, arkamdan; "Derin!" diye bir ses yükseldi.

Aşina olduğum bu sese kafamı çevirip baktığımda karşımda olan kişi, Berk Soyak'tı!

İkimizin de şaşkınlığı bizi olduğumuz yere adeta çiviledi.

Bir süre sonra, dikkat çekmemek adına eliyle işaret yaptı ve hastanenin dışına çıktık.

Beni baştan aşağı tiksintiyle süzdükten sonra, dudakları aralandı; "Senin burada ne işin var?"

"Ben... Ben, Melih Görgün için geldim."

"Melih'in burada olduğu nereden biliyorsun?"

"Hissettim."

"Hissettin öyle mi, ölümle burun buruna geldiğini de hissettin mi?

"Berk..."

"Ölüm yatağında bile senin adını sayıklıyordu o adam, bunları da hissettin mi?"

"Berk!"

"Bunca şeyin sorumlusu sensin. Dur, tahmin edeyim... Buraya gelme sebebin de vicdanını rahatlatmak için!"

"Hayır, ben... Ben sadece onun iyi olduğunu bilmek istiyorum."

"Gayet iyi, şimdi gidebilirsin!"

"Neden bana bu kadar kötü davranıyorsun?"

"Nedenini gerçekten öğrenmek istiyor musun?"

"Evet."

"Ecrin o gece senin peşine silahlı adamları takmıştı, Melih Görgün bunu fark edince o adamların karşısına çıkıp mücadele etti ve kurşun kalbini sıyırdı!"

"Kurşun kalbini mi sıyırdı?"

"Dahası da var... Şans eseri Melih'i aramasaydım ve yoldan geçen bir kadın o telefonu açmasaydı her şey için çok geç olacaktı!"

"Ben Melih'in nerede olduğunu bilmiyordum, yine de pes etmedim ona kavuşmak için her şeyi yaptım. Bana bunları neden  söylemedin, iki elim kanda olsa dahi gelmez miydim?"

"Sana haber vermeme konusunda Melih beni bizzat tembihledi, senin üzülmeni istemedi."

"Ben de ölümle burun buruna geldim, buna rağmen onu hastane hastane aradım çünkü tüm gerçekleri yolun sonuna geldiğimde öğrendim... Bakışlarındaki nefret o kadar keskin ki sana ne söylesem anlamsız gelecek değil mi?"

"Evet anlamsız gelecek çünkü Melih Görgün'ü yıkan o kör kurşun değildi, senin ona inanmayışındı!"

"Haince kurulan tuzaklar vardı, şeytanice yapılan planlar kalbimi rehin aldı ama bir şekilde ait olduğumuz yere, birbirimize geri döndük ve ben artık onun hep yanındayım."

"Şu saatten sonra onun yanında olmana izin vermeyeceğim."

"Bu ne demek oluyor?"

"Melih Görgün'den uzak duracaksın!"

"Onu bu denli deli gibi severken benden bunu nasıl istersin?"

"Eğer ki gerçekten seviyorsan Melih Görgün'le bağlantını koparıp atacaksın çünkü senin başına bir şey gelse, saçının teline dahi zarar gelse gözünü kırpmadan kendini ateşe atar, o gece olduğu gibi canının değerini görmezden gelir ama benim için onun hayatı bu kadar ucuz değil!"

"Benden her şeyi iste ama bunu isteme."

"Onun ölmesini mi istiyorsun?"

"Hayır!"

"Cansız bedenini mi görmek istiyorsun?"

"Hayır diyorum sana!"

"O adam ölmek üzereydi ve birkaç dakika geç kalsaydım cansız bedeniyle karşı karşıya kalacaktım, ben senin yüzünden kardeşimin cenazesini taşıyacaktım!"

"Hayır... Hayır, böyle konuşma..."

"Konuşursam ne olur? sen onu sevmiyorsun bile sadece kendini kandırıyorsun!"

"Bana karşı olan öfkeni anlıyorum ama benim sevgimi bir daha sakın sorgulama."

"Gerçekten seviyorsan o adamın iyiliği için ondan vazgeçersin!"

"Melih Görgün iyi olacaksa eğer değil ondan gerekirse kendimden vazgeçerim."

"Sana yakışan da bu olur."

"Peki onu son kez görebilir miyim? sadece bir kaç dakika, bir daha söz veriyorum karşısına çıkmam."

"Hayır, işleri daha fazla zorlaştırma."

"Ama..."

"Aması yok, sen ona merhem değil sadece yara olursun!"

Berk Soyak kurduğu öfke dolu cümlelerden sonra arkasına bakmadan gitti.

Bana yara olursun dediğinde kanayan yaramı benden başkası bilemezdi.

Dönülmez yollara girdim ve peşimden gelmeyi düşleyen aşk imkansızın da ötesindeydi.

Keşke kötü kalpli insanlar pisliklerinde boğulsa ve birbirlerini seven iyi kalpli insanların yolları hiçbir zaman ayrılmasa.

Keşke, keşke diyecek kadar geç kalmışlık hissi olmasa.

Kafamı kaldırdığımda bana doğru koşmakta olan Ezgi'yi ve Arzum'u gördüm.

Ezgi koşmaktan sıkışan kalbini eliyle dizginlemeye çalıştı, ardından şu cümleyi kurdu; "Melih Görgün! Melih Görgün'ü gördüm!"

Arzum ise kesik kesik aldığı nefesiyle, konuştu; "Melih Görgün'ü ben de gördüm, arabanın içindeydi ama galiba uyuyordu!"

Gözlerimde aydınlanan parıltı yerini bir süre sonra karanlığa bıraktı.

Ezgi; "Hadi Derin çok geçmeden peşinden gidelim."

Arzum; "Melih Görgün'ü bir an önce görmen lazım."

Ruhsuz bedenimle ayağa kalktım ve donuk bakışlarımla gözlerinin içine baktım, kelimelerin ağırlığıyla yavaşça konuşmaya başladım; "Melih Görgün'ün peşinden gitmeyeceğim ve onu bir daha görmeyeceğim."

Ezgi ve Arzum afalladı, fikrimi neyin değiştirdiğini merak ediyorlardı.

Benim ise bir şeyleri açıklayacak kadar gücüm yoktu.

Tökezleyen kalbim acıyla bağırdı;

Senin çok sevdiğin bir deniz var fakat bedenini yosun kapladı, bu yüzden o denizden vaz mı geçmen lazım?

Beynim haykırdı ve kalbime ket vurdu;

Bedenini kaplayan yosunlar sadece seni değil o çok sevdiğin denizi de kirletti, bu yüzden o denizden vazgeçmen lazım!

Vazgeçtim...

Senin için senden vazgeçtim...

Ölüm Meleği ve Gül Güzeli Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin