Tanrı'yı oynayan insanlar var.
Tapınma duygusuydu onları yumuşatan.
Yıkım insanların doğasında.
Hata yapıp cennetten kovuldu ilk insan.
Dünya; hata yapanların eviydi.
-
Yeni bir gün, yeni bir ben demek isterdim fakat her yeni bir gün de değişen bir ben vardım.Kapı çalıyordu, yavaş adımlarla gidip açtığımda karşımda Hakan vardı.
Beni almaya gelmişti; her an yanımda olmak, beni yalnız bırakmamak istiyordu.İçimdeki umuda sarılmamı sağlayan sen...
Sen iyi ki...İçimi ısıtan gülüşüyle; "Hoş geldin demek yok mu?" diye sordu.
Tüm masumluğumu gülüşüme katarak; ''Hoş geldin." dedim.
Hakan'ın sevgisini hissetmek gözlerimi doldurmuştu.
Başkası tarafından sevilmeyeli uzun zaman olmuştu.
Sevgisizliğin yerini sevgi alsa bile tam anlamıyla mutlu olunamıyor, alışılmadık bir duyguydu çünkü bu.
Farkında olmak, canımı yakıyor çoğu zaman."Sen iyi değilsin."
"Seninle iyiyim."
Bu cümleyi beklemiyordu benden.
Suratındaki şaşkın ifadenin silinmesini beklemeden bana sarıldı.Ağlamaktan nefret eden ben ağlıyordum.
Güçlük olmak zorunda olmanın vermiş olduğu çaresizliği yaşıyordum.
Hakan'ı eve geçip oturması için buyur ettim.
Annem kıyafet dikimi için erkenden işe gitmişti.
Birden beklemediğim bir soruyla karşı karşıya kaldım; "Senin hikayen ne Derin?" dedi. "Sen hangi güzel masala aitsin?" diye de ekledi.
Hakan'ın söylediği her şey kalbime dokunuyordu.
Kalbimde kapanmayan yara vardı, nasıl olur da ağlamazdım?
Hakan göz yaşlarımı eliyle sildi, o sildikçe bir yenisi daha eklendi.
"Benim hikayemde hüzün ve gözyaşı var. Benim ait olduğum masal da kötü kalpli adamlar, büyü yapan cadılar var."
Hakan'ın da gözleri doldu.
"Derin, senin yarana merhem olmak istiyorum izin ver yaralarını sarayım."
Ağlamamak için kendini zor tutuyordu.
"Nasıl olacak o Hakan?"
"Anlat bana her şeyi. İçinde kalıp batmasın, o güzel yüreğini kanatmasın."
Çok doluydum ve Hakan'ın samimiyetine inanıp anlatmaya başladım.
"Annem ve babam ayrı ama babam benden boşanmış gibi. Hiçbir zaman yanımızda olmadı yüzünü dahi hatırlayamıyorum artık. Hatırladığım tek şey bize yapmış olduğu eziyeti ve dilinden düşürmediği küfürleri. Bütün olarak gözüküyorum fakat ben yarım insandan farksızım. Dört duvar arasında tıkılıp kaldım, çocukluğumu yaşayamadım ve çektiğim her acıda büyümek zorunda kaldım. Benim şımaracağım kimsem yoktu, benim annemden başka kimsem yoktu.
Annemin gece gündüz çalışması, cebindeki beş kuruş parayı da çıkartıp bana vermesi, acıtıyor...''"Şş..." diyerek beni göğsüne yatırdı ve saçlarımı okşadı.
"Benim annem kötü kadınlardan değil! Çok utanıyorum, Hakan. Babamdan çok utanıyorum... Ona karşı olan sevgimi nefretim ele geçirdi!"
"Benim annem ve babam da ayrı. Nefret de bir duygudur, Derin.
Ben babamdan nefret bile etmiyorum! Bu şatafatlı hayatımda tek istediğim sadelik. Özgürlüğümün ipleri başkasına ait olan, baskıyla yönetilen bir adamım."
![](https://img.wattpad.com/cover/192236960-288-k573971.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüm Meleği ve Gül Güzeli
General FictionKaranlık bir caddede havaya sıkılan iki el ateş sesi, kalbime saplanan tarifi olmayan acı ve dudaklarımdan yere dökülen küflenmiş kan tadı, kulaklarımda çınlayan ne olduğu belirsiz haykırış sesleri... Rüya olamayacak kadar gerçek, gerçek olamayacak...