Uzunca süre yürüdükten sonra, Melih'in; "Geldik." demesiyle olduğum yerde durup birkaç saniye soluklandım ardından onu takip etmeye devam ettim.
Dış kapıyı açıp ağaçlarla örülmüş gecekondu eve doğru ilerledik.
Eskimeye yüz tutmuş paspası Melih ayağıyla iteledi.
Anahtarı oradan alıp kapıyı sükutla açtı.Her yer oldukça karanlıktı...
Karanlıkta kasvetli hava alır yerini, boğulduğumu hissederim.
Karanlık ölümü çağrıştırıyor bana.
Ölümü ve hiçliğe sürüklenişi...Çok hafif bir loş ışığın kırık aynaya vurmasıyla kendimi görebildim.
Yüzüm kireç gibi bembeyaz olmuştu. Alnımdaki çizgiler yolu anımsatıyordu; karanlık, gittikçe uzayan, korkularımı barındıran çizgilerdi onlar.Aynada Melih Görgün'ün yansımasıyla ürperdim...
Ölüm meleğinin kanatlarının ardına sığınarak iyi mi yapmıştım yoksa kendi ellerimle mezarıma çukur mu kazmıştım?
Gözleri üzerimde beni inceliyordu; korkuyordum, hem de çok...
Bir an önce buradan gitmek istiyordum...Ürkek bir ses tonuyla; "Eve gitmek istiyorum." deme cesaretini kendimde bulmuştum.
Cevap alana kadar kalbim yerinden çıkıyor sandım.
Tepkisiz ses tonuyla; "Geç oldu, yarın okuluna kadar bırakırım." dedi.
"Okul mu?" diye şaşkınlıkla sordum.
Bu benim aklımdan tamamen çıkmıştı her şeye sil baştan başlamıştım, daha doğrusu başlamak zorunda kalmıştım.
Ecrin'in ve Alperen'in bana kurduğu tuzaklar sonucunda; Dekan beni okuldan atmıştı. Dekan, Ecrin'in annesi. Elbette bu işte de Ecrin'in parmağı vardı!
"Okulu bırakıyorum diyerek kötü kız triplerine girmeyeceksin değil mi?"
"Ha-hayır ama eve gitmem lazım."
"Sebep?" diye sordu.
Lakin benim verecek hiçbir cevabım yoktu.
"Sana zarar vermeyeceğim..." dedi.
İçimden geçirdiklerime karşılık vermesi beni şaşırtıyordu, gerçi korkumun göz bebeklerime dahi yansıdığı her halden anlaşılıyordu, o sebeple böyle bir cümle kurmuştu.
Tebessüm ettim...
"Şimdilik." diye de ekledi.
Bu lafı duymamla paramparça olmuş kalbimin cam kırıkları içimde geçmek bilmeyen yaraları kanattı.
Ağlamaya başladım, yüzümü ellerimle kapattım.
"Derin..." dedi.
Adımı duymamla elimi yüzümden aniden çektim ve gözlerimi boşluğa diktim.
"Kalbin oldukça hassas ve hassas kalpli insanlar için bu dünya cehennemdir."
"Ben... Ben böyle değildim. Yaşadığım acıların üzerini örtmüştüm fakat o örtüyü kaldırdılar ve acılarım tüm çıplaklığıyla apaçık ortaya çıktı."
"O örtü senin mutluluğundu, mutluluğun onlara mutsuzluk getirdi ve onlar da acılarını gün yüzüne çıkardı." dedi.
Sözüne şu cümlelerle devam etti;
"Güçlü yanını gösterdiğin için güçsüz yanını bulabilmek için çabaladılar.
Kendi mutsuzluklarını örtmek için senin acılarının üstüne örttüğün mutluluğuna ihtiyaç duydular... Beni anlıyor musun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüm Meleği ve Gül Güzeli
General FictionKaranlık bir caddede havaya sıkılan iki el ateş sesi, kalbime saplanan tarifi olmayan acı ve dudaklarımdan yere dökülen küflenmiş kan tadı, kulaklarımda çınlayan ne olduğu belirsiz haykırış sesleri... Rüya olamayacak kadar gerçek, gerçek olamayacak...