Gidecek bir yerimin olmadığı gibi artık kalacak bir evim de yoktu.
Ezgi, öfke dolu ses tonuyla; "Ev sahibi nerede şimdi?" diye sordu.
"Az ileride, beni göz hapsine aldı. Derin için çok endişeleniyorum."
"Derin benim yanımda, Semih'te burada. Biz birazdan oraya geleceğiz."
"Derin'in sizinle olmasına çok sevindim. İyisiniz değil mi?"
"Biz iyiyiz merak etme."
"Sinirden elim ayağım titriyor Ezgi."
"Senden isteğim sakin olman ve biz oraya gelene kadar ev sahibini alttan alman."
Arzum'dan bir süre cevap gelmedi, herkes olayın şaşkınlığını üzerinde taşıyordu.
Ben de ise "daha kötü ne olabilir ki?" dedikçe, çok daha beterini yaşamanın alışkanlığı vardı.
"Bana bak be adam, seni alttan aldıkça tepeme çıkıyorsun!"
"Arzum?"
"Sen benim arkadaşım hakkında bu şekilde konuşamazsın!"
"Arzum beni duyuyor musun?"
"Benim içimdeki kezbanı ortaya çıkarma!"
"Arzum biz gelene kadar içindeki kezbana sahip ol!"
"Senin o kafanı soğan cücüğü gibi ortadan ikiye yararım!"
Ezgi, telefonu kapattı ve; "Arzum kavga etmeye çoktan başladı." dedi.
Panikle; "Vakit kaybetmeden bir an önce gidelim." dedim.
Semih ise bizi yatıştırmaya çalışan tavrıyla şu cümleyi kurdu; "Dert etmeyin, bunu da halledeceğiz."
Ezgi; "Biz gidene kadar adamın kafasını umarım yarmış olur!"
Semih; "Az önce telefon da sakin ol diyen sen değil miydin?"
"Suratına smaç bastığım, Derin'i tek sandı!"
"Eyvahlar olsun, adamın kezbanlarla başı dertte!"
Ezgi arabasını çalıştırdı ve hızlıca yola koyulduk.
Kısa bir süre sonra eve vardığımızda ev sahibi eşyaları dışarıya çıkarıyor, Arzum ise buna engel olmaya çalışıyordu.
Arzum beni görünce bana doğru adımlar attı ve beni sıkıca kucakladı.
Ezgi kulağıma eğildi ve; "Adamın adı ne?" diye sordu.
Fısıltıyla; "Tayfun." dedim.
Bize döndü ve; "Siz karışmayın." dedi.
Ardından kibar ses tonuyla; "Öncelikle merhaba Tayfun Bey..." diye de ekledi.
"Çete misiniz lan siz?"
Bozuntuya vermeden şu cümleyi kurdu; "Sizin gibi bir beyefendiye böyle bir üslup hiç yakışıyor mu?"
Tayfun'un mahcubiyeti suratına yansımıştı.
"Şu arkadaş demediğini bırakmadı bana, haliyle gerildim."
"Biz Derin'in arkadaşıyız, tam olarak sorun nedir öğrenebilir miyim?"
"Derin'in dili yok mu, o konuşamıyor mu?"
Arzum kendini tutamadı ve; "Yapılan şerefsizlikler karşısında dilini yuttu!" dedi.
Bu çıkışı tebessüm etmeme sebep oldu.
Ezgi ise "bir şeyi de mahvetmeyin" der gibi, gözlerimize kenetlendi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüm Meleği ve Gül Güzeli
Ficción GeneralKaranlık bir caddede havaya sıkılan iki el ateş sesi, kalbime saplanan tarifi olmayan acı ve dudaklarımdan yere dökülen küflenmiş kan tadı, kulaklarımda çınlayan ne olduğu belirsiz haykırış sesleri... Rüya olamayacak kadar gerçek, gerçek olamayacak...