Buluşmak için ayarladığımız yere yaklaştıkça heyecanımdan kalbim yerinden çıkıyor sandım.
Uzaktan; Arzum, Ezgi ve Semih'i görmemle küçük çocuklar gibi bir ileri iki geri hareket edip elimle anlamsızca işaretler yapıyordum, onlara sarılmak için sabırsızlanıyordum.
O birkaç dakika bana hiç geçmeyecekmiş gibi geldi...
Sonunda vardık ve Melih arabasını durdurdu.
Arabadan inmemle göz göze geldik ve bir hışımla bana doğru koştular.
Sımsıkı sarıldık birbirimize, hiç bırakmayacakmış gibi.
Hepimizin heyecanı ve mutluluğu yüzümüze yansımıştı.
Ezgi: "Derin!"
"Ezgi!"
Arzum: "Derin!"
"Arzum!"
Semih: "Birinizde benim adımı söylesin!"
Semih'in yanında getirdiği golden cinsi köpeğinin havlamasıyla gülmeden edemedik.
Semih: "Sana dememiştim ama teşekkür ederim Şila."
Dördümüz sevgi çemberi oluşturmuş,
"Çok özledim" lafı eşliğinde sarılmaya doyamıyorduk.Kendi aralarında tatlıca, "Çekilin, en çok ben sarılacağım Derin'e." diyerek atışmaları tüm kötü duygulardan arınmama sebep olmuştu.
Ezgi çekimser bir tavırla, arabasının önünde durup bizi izleyen Melih'e; "Merhaba." dedi.
Melih kafasını ağır bir şekilde sallayarak karşılık verdi.
Semih: "Ne oldu Ezgi hanım, bakıyorum da sesiniz bir bana gür çıkıyor?"
Ezgi: "Ne alaka Semih?"
Semih: "Çok alaka."
Ezgi: "Ne güzel Derin'ime kavuşmuşum, içim mutluluk dolu... Bu söyleyeceğim sana zor gelecek ama, bana bulaşma!"
Elimi Ezgi'nin sırtına koydum ve sıvazladım.
Arzum: "Semih ama sen de sürekli laf söylüyorsun Ezgi'ye, olmaz ki böyle."
Semih: "Ha yine suçlu ben oldum öyle mi?"
Arzum ve ben şakasına gözlerimizi kıstık ve kafamızı tik tak biçiminde salladık.
Semih: "Demek, Arzum'u ve Derin'i bana karşı kışkırtırsın ha... Bunu sen istedin!"
Semih, köpeği Şila'yı kucağına aldı.
Daha doğrusu almaya çalıştı, Şila'nın diğer köpeklerden farkı obez olmasıydı.
Ve de bu ona inanılmaz bir tatlılık katıyordu.Hemen Şila'ya karşı yöneldim ve başını okşamaya başladım.
"Çok mu tatlısın sen?"
Sorduğum sorunun ardından havlamıştı.
"Bu evet demek mi oluyor? Allah'ım eriyorum!"
Semih: "Hayır, sandığınız gibi tatlı değilim. Ürkütücülüğümü yüzüme yansıyan şirinliğimle gizliyorum. Sinirlenirsem eğer işte o zaman benden korkun, demek istedi."
Arzum: "Bu kadar cümleyi bir hav kelimesine mi sığdırdı?"
Büyük bir kahkaha kopardım.
Ezgi: "Senin psikolojin iyice bozulmuş Semih!"
Semih: "Bu benim ve Şila'nın sabrını taşıran son cümleydi!"
Semih: "Saldır kızım. Saldır!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüm Meleği ve Gül Güzeli
Ficción GeneralKaranlık bir caddede havaya sıkılan iki el ateş sesi, kalbime saplanan tarifi olmayan acı ve dudaklarımdan yere dökülen küflenmiş kan tadı, kulaklarımda çınlayan ne olduğu belirsiz haykırış sesleri... Rüya olamayacak kadar gerçek, gerçek olamayacak...