Bu bölümün çoğu Jungkook ve Jimin'in ağzından.
Geçmişe dönüşe benzer bir bölüm oldu. Umarım beğenirsiniz.
Hatalarım varsa affola.
İyi okumalar.
-
Henüz bir kaç saat önce gelen ölüm haberinden dolayı uyumakta zorlanıyordum. Ölüm haberi yetmezmiş gibi bir de üstüne Jeongyeon noonanın bebeğini kaybetmesi uykusuzluğumu arttırmıştı. İnsanlar en yakınlarını kaybettikleri zaman gerçekten hissiz bir insana dönüşüyordu. Bunu bugün yaşadığım acı deneyimler sayesinde anlamıştım.
Hayatım boyunca gerçekten çok sevdiğim birisini kaybetmemiştim. O yüzden Jungkook ve Jeongyeon'u anlayamasam da kendimi onların yerine koyuyordum. Babamı kaybetme hissi bile vücudumun titremesine neden olurken üstümde ki battaniyeyi kenara atmış ve yatakta doğrulmuştum. Taehyung yatağında değildi. Büyük ihtimal Jungkook'a destek olmak amacıyla onun yanında kalıyordu. Yoongi ise battaniyesini kafasına kadar çekmişti. Derin bir uykuda gibi görünüyordu. Adımlarım benden bağımsız bir şekilde o tarafa ilerlerken yatağın yanına gelmiş ve biraz eğilip yüzüne kadar çektiği battaniyeyi boynunum altına indirmiştim. Yan yattığından dolayı öne doğru büzülen dudaklarına bakıp kıkırdarken parmak uçlarımı dudaklarına değdirmiştim. Biraz kıpırdansa da uyanmamıştı. Aniden gelen cesaretle eğilirken sıcak nefesimi dudaklarına doğru vermiştim. Anın verdiği duyguyla daha da yaklaşırken dudaklarımı yavaşça Yoongi'nin dudaklarına bastırıp geri çekilmiştim. Battaniyesini düzeltirken uyuyamamanın verdiği sıkıntı hissiyle kapıyı aralarken kendimi odalara göre daha soğuk olan koridora atmıştım. Soğuk havadan dolayı hırka alma ihtiyacı hissetmiş ve hırka almak için odaya döneceğim sırada merdivenlerin orada ki bedeni fark etmiştim. Biraz daha yakından baktığım bedenin kim olduğunu anlamam ile kaşlarımı çatmıştım.
Jeongyeon bilinci gayet açık bir şekilde merdivenlerden çıkıyordu.
Uyumadığı belliydi. Beni fark etmemiş olacak ki merdivenleri hızını kesmeden tırmanmaya devam etmişti. Hırka ihtiyacımı boş verip yavaş adımlarla merdivenleri çıkarken nereye gittiğine dair merakım artıyordu. Lanetli bir yerde olmamız ve bu saatlerde paranormal olayların yaşanması umurunda değil gibiydi. Yüz ifadesini hiç bozmadan merdivenleri tırmanmaya devam ediyordu. Çıkan her seste irkilmeme engel olamazken Jeongyeon'un hiç tepki vermemesi garip gelmemişti.
Aynı saatler içinde hem bebeğini, hem sevdiği adamı kaybetmenin acısı sanırım tamamen hissiz birisi olmasını sağlamıştı.
En sonunda merdivenleri çıkmayı bitirirken çatıya açılan kapıyı zorlayarak kilidini kırmıştı ve hızlı adımlarla dışarı çıkmıştı. Yapacağı şeyi anlamanın verdiği şokla hemen peşinden koşarken açık kapıdan çatıya çıkmıştım.
Esen sert rüzgardan dolayı saçlarımın birbirine girmesi kaçınılmaz olmuştu. Fazla hızlı açtığımdan dolayı arkada ki duvara çarpan kapı büyük bir gürültü çıkartırken Jeongyeon anında bana dönmüştü. Gözlerinde ki hissizliği anlamak zor değildi. Çatının hemen kenarında duruyordu ve gülümseyerek bana bakıyordu.
"Jimin burada olmamalısın. Hasta olacaksın." kurduğu cümleye karşılık gözlerimin dolmasına engel olamamıştım. Ona doğru bir adım atarken Jeongyeon kendini geri çekmişti.
"Noona yapma bak bu çözüm değil. Kendine bunu yapamazsın." dolan gözlerimi salamaya çalışmayarak karşımda ki bedene bakıyordum. Kurduğum cümleye karşılık gülümsemesi büyümüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Madhouse\BTS
Aktuelle LiteraturÖzel olarak seçilip bir araya toplanmış zeki gençler ve bir akıl hastanesi... Zeka,çeviklik,dayanıklılık ve cesaret... Ya ölürsün ya da buradan sağ kurtulursun... Hepinizin hayatı benim elimde ayağınızı denk alın gençler yoksa işiniz biter... Şimdi...