İyi okumalar dilerim.
Hatta varsa affola.
-
Karşımda gördüğüm tanıdık bedenle kaşlarımı olabilirmiş gibi daha çok havaya kaldırmıştım.
"Yongbok?" karşımda ki beden elindeki silahı beline takarken sinirle kaşlarını çatmıştı.
"Sana bin kez Yongbok değil Felix dedim. Amma kalın kafalı çıktın." dediği şeye karşılık dudak büzerken yerde hareketsiz yatan bedenin üstünden atlamış ve karşısında dikilmiştim.
"İngilizce ismini kullanmayı tercih etmiyorum." baygın bakışlarla bana bakmaya devam ederken onu umursamadan yanından geçmiştim.
"Buraya nasıl geldin? Ve bizi nasıl buldun?" arkamdan gelen adım sesleri ile peşimden geldiğini anlamıştım.
"Sen harbi aptalsın. Dış dünyada olan bitenlerden haberdar değil misin gerçekten?" adımlarım anında dururken çatık kaşlarımla Felix'e bakmıştım.
"Bence sen daha aptalsın. Aylardır buradayım ben. İnternet yok, haberleşme yok, burada kimse yok ve sen bana gelmiş dış dünyada olan bitenleri bilmiyorsun mu diyorsun?" dudaklarımın arasından çıkan alaycı 'hah' sesiyle Felix'in bakışları yumuşamıştı.
"Ne yani buradan çıkış yok mu?" şaşkınca karşımdaki bedene bakarken sesimi hafif yükselterek konuşmaya devam etmiştim.
"Tabiki yok! Yoksa neden aylardır birileri ölüp yaralanırken burada duralım aptal mıyız biz?"
"Biz derken? Başkaları da mı var?" yüzümü sertçe sıvazlarken derin bir iç çekmiştim.
"Buraya nasıl girdin?"
Hatırlamıyorum sadece Kore'de yaşanan kaybolma vakalarını araştırıyordum. Sonra kendimi burada buldum. Beş dakika için kestirecektim halbuki."
"Ve seni buraya getiren kişi silahını almadı öyle mi?"
"Tüm kişisel eşyalarım alınmıştı. Yanımda sadece bu kaldı." anladığımı belli etmek için kafa sallarken bileğini kavramış ve az önce geldiğim koridordan geri dönmeye başlamıştım.
"O vurduğum adam ne olacak?"
"Şu an önemli değil. Daha önemli işlerimiz var. Yoongi hyung ve Jisoo noona ile konuşmalısın. Onlar ne yapacağını bilir. Başından geçen her bir olayı atlamadan anlatacaksın." Felix anlayışla kafa sallarken koridorda yürümeye devam etmiştim.
İçimde kalan son özgürlük kırıntıları ile.
-
"Bak şimdi Jiminah. Bu hastanenin haritası. Biz şu an bu bölgedeyiz." Yoongi parmağı ile bir noktayı işaret ederken mırıldanarak onu onaylamıştım.
"Araştırmalarımız sonucunda burada bizim bilmediğimiz yetmiş iki tane daha gizli kapı ve geçidin olduğunu öğrendik." Namjoon hyung konuşmaya devam ederken şaşkınca ona bakmıştım. Sabahın erken saatlerinde Namjoon hyungun odasında oturmuş önceden bulduğumuz haritayı inceliyorduk. Öncesinde korku ve stresten dolayı gözden kaçırdığımız şeyleri şimdi fark ediyorduk ve bunun bilincinde de olarak ekstra özen göstererek kaçış planlarımızı kuruyorduk.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Madhouse\BTS
Ficção GeralÖzel olarak seçilip bir araya toplanmış zeki gençler ve bir akıl hastanesi... Zeka,çeviklik,dayanıklılık ve cesaret... Ya ölürsün ya da buradan sağ kurtulursun... Hepinizin hayatı benim elimde ayağınızı denk alın gençler yoksa işiniz biter... Şimdi...