5|İlk Şarapİnsanlar çoğu zaman sınırlarını bilmez. Her zaman bildiklerinden daha fazlasını isterler. Ne zaman durmaları gerektiklerini bilmez ve karşısında ki insanı zora sokarlar. İnsanın kendine çizdiği her zaman yıkarak ona ulaşmak isterler. Ama bu sınırlar onları zorlar. Ya da daha fazla meraklanmalarını sağlar. Bir insan kendine çizdiği sınırların aşılmasını istemez. Bunu olabildiğince engellemeye çalışır. Ama bir süre sonra kendi sınırları içinde yabancılar görür. Her ne kadar istemese de kendini karşısındaki kişiye açarak sınırlarını genişletir.
Veyahut genişletmeye çalışır.O kişi bir gün sınırlarını terk ettiğinde ise yalnız kalır. Güveni sarsılır. Belki de bazı sorunları baş gösterir. Kimsenin sınırları kendi merakları için aşılmaya çalışılmamalıdır. Bunu yapan kişiler karşısında ki kişinin sınırlarını daha da daraltmasına sebep olur. Başka hiçbir şeye yaramaz.
Tıpkı şu an ki gibi.
Herkes ortak salonda oturmuş birbiriyle bakışıyordu. Kimseden çıt çıkmıyordu. Son bir ay böyle sessiz ve olaysız geçmişti. Kimse ölmemiş ya da yaralanmamıştı. Yeni ipucular bulamasalar bile oldukça fazla kişisel eşya bulmuşlardı. Aynı zaman da yiyecek ve içecek de. En sonunda Jimin kıpırdanmış ve oldukça yüksek sesli bir şekilde boğazını temizleyip dikkati üstüne çekmişti.
Son zamanlarda giydiği taşlı ve renkli ceketlerle son derece dikkat çekse de hala dikkatin ona toplanması için böyle şeyler yapıyordu.
"Bazı araştırmalar yaptım," elinde ki dosyaları ortada bulunan masaya koyarken kısaca salonda bulunan kişilere göz gezdirmişti. "Kaybettiğimiz üç kişinin ölümü ile alakalı. Namjoon hyung da birazcık yardım etti ve ortak bir nokta bulduk." Jimin bulunduğu yerde gerilirken Namjoon devam etmişti.
"Ölen kişilerin yakınlarında ya da bulundukları odada Lavinia* adı verilen çiçeklerden varmış ve bu çiçekler kişinin geçici duyu kaybı yaşamasına neden olur. Ya da bilinç kaybına çünkü etrafa yaydığı koku insanı etkiler. Cesetleri de incelemek isterdim ama bu mümkün değil." herkes irice açtığı gözleri ile Namjoon'u dinlerken Yoongi uzanıp masanın üstünde ki dosyaları almıştı.
"Buraya geldiğimiz zaman sanki birisi çiçekler ile içli dışlı olduğunu söylemişti." başını kaldırıp bakışlarını Seokjin'e sabitlerken Seokjin'in tek kaşı havaya kalkmıştı.
"Ben mi yaptım yani?"
"Senin yaptığını söylemedim. Sadece şüphelendiğim kişiyi söyledim. Daha doğrusu o kişi henüz ismini duymadan üstüne alındı." Seokjin sert bir nefes bırakırken baygınca karşısında ki adama bakmıştı.
"Sence ben yapsam bu kadar çabuk belli eder miyim Yoongi. Aptalca davranıyorsun." Yoongi göz devirirken Seokjin cebinden çıkarttığı sarı renkli madalyonu masanın üstüne bırakmıştı. Madalyon eski olamayacak kadar güzel görünüyordu. Parlak ve pahalı görüntüsü de cabasıydı.
"Şu hayaleti araştırmaya gittiğimiz zaman koridorda bunu bulduk. Üstünde anlamsız bir dilde yazılar yazıyor ve arkasında bir amblem var." Yoongi kaşlarını daha çok çatarak Seokjin'e bakmıştı.
"Ve bunu bize şimdi söylüyorsun. Senden şüphelenmemem için bir sebep söyle." Yoongi hafif yükselttiği sesiyle konuşurken sessiz ortam bir anda gerilmişti. Yoongi her an çıldıracak gibiydi. Boynunda bulunan damar daha çok belli olurken kendini sıktığı belli oluyordu.
"Katil ben değilim. Neden böyle bir şey yapayım ki? Kimseyi öldürmek gibi bir amacım yok seni aptal. Ki öyle bir amacım olsa ilk ölecek kişi sen olurdun emin ol." Seokjin anın verdiği gerginlikle ayağa kalkarken Yoongi de ayağa kalkmış ve Seokjin'in üstüne yürümüştü. Onlarla birlikte bir kaç kişi daha ayağa kalkarken iki kişi Yoongiyi kollarından sıkıca tutup geriye çekmişti. Genç adam gittikçe yükselen sesiyle karşısında ki adama bağırıyor, hakaretler yağdırıyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Madhouse\BTS
Ficção GeralÖzel olarak seçilip bir araya toplanmış zeki gençler ve bir akıl hastanesi... Zeka,çeviklik,dayanıklılık ve cesaret... Ya ölürsün ya da buradan sağ kurtulursun... Hepinizin hayatı benim elimde ayağınızı denk alın gençler yoksa işiniz biter... Şimdi...