20. Bölüm

260 24 1
                                    

Zhan'ın içini huzursuzluk kaplamıştı. Vicdanın sesi yükseliyordu ve Zhan'dan başka kimse duymuyordu.

Zhan sağ tarafından arkasına doğru baktı. Bunca yol gelmişken vicdanı ne diye şimdi konuşuyordu ki? Yoksa karşısındaki yaşlı biri olacağı için mi? Oysa yeğenini öldürmüş bir katildi. Yaşlı olması ne fark ederdi ki? Ne diye vicdanı Zhan'ı oyalıyordu? Neyi yanlış yapıyordu?

Zhan bir türlü vicdanını susturamadı. Arkasından gelenleri eli ile durdurdu. Herkes Zhan'a baktı. Bir plan ile ilgili konuşacağını düşündüler. Çünkü Bulut Sektinin kapısına varmışlardı.

Zhan derin nefes aldı. Vicdanın kalbini sıkıştırmasına izin vermiyordu.

Zhan, "Tek gideceğim." dedi.

Yang, "Ne demek istiyorsun? Bunca yol boşuna gelmedik ya?" dedi.

Cheng, "Zhan tek başına Bulut Ustasını yenemezsin. Senin neredeyse üç katın." dedi.

Zhan arkasını döndü.

Zhan'ın gözlerinden intikam okunamıyordu. Hüzün vardı gözlerinde. Ne düşünüyordu ki?

Zhan, "Bulut Sektinde kan dökemem." dedi.

Xu, "Ne demek kan dökemem? Açık konuş A-Zhan. Yüksek sesle söyle de vicdanın sussun! Bulut Ustası seni diğer yarını öldürdü. Vicdanını sustur. Vicdanının konuşma sırası değil. Kendine gel." dedi.

Zhan, "A-Xu, evet. Yibo'yu öldürdü. Ancak-" dedi.

Zhan Bulut Sektinin yüksek dağlarındaki yeşilliklere baktı. Şelalenin hızına baktı. İç çekerek tekrar Xu'ya döndü.

Zhan, "Eğer Bulut Sektinde kan dökersem, Yibo'nun yaşadığı yere zarar vermiş olmaz mıyım? Yibo'nun çocukluğuna, gençliğine zarar vermez miyim? İntikamımı Yibo'yu öldürenle yüzleşerek almak istiyorum. Yibo'ya zarar vermeyenleri öldürmek benim felsefemde yok. Bu yüzden sadece ona zarar vereceğim. Yibo'nun bedenine zarar verdiği için onun da bedenine zarar vereceğim. Kana kan, dişe diş." dedi.

Kimse yorum yapmadı. Sonuna kadar haklı olduğunu biliyorlardı. Zhan onlara arkasında bırakarak Bulut Sektinin kapısına geldi.

Tabi ki de içeri almadılar.

Haikuan arkadan gelerek öğrencilerin kenara çekilmesini istedi. Öğrenciler Haikuan'ın sözünü ikiletmeden kenara çekildiler.

Zhan'ın gözlerinde vicdan seziliyordu. Ne yapacaktı? Gerçekten öldürecek miydi Bulut Ustasını?

Öğrencileri sollayan Zhan ve Haikuan Bulut Ustasının odasının kapısına geldi.

Zhan Haikuan'a bakarak başıyla onay verdi. Ve Haikuan olacakları seyretmek üzere kenara çekildi.

Zhan derin bir nefes aldı. Kılıcını kınından hâlen çekmemişti.

Zhan kapıyı tıklattı. Ses çıkmadı.

Tekrar tıklattı. Tekrar ses çıkmadı.

Tekrar tıklattı. Tekrar ses çıkmadı.

Zhan artık dayanamadı ve kapıyı açarak içeriye girdi.

Bulut Ustası bir köşeye çekilmiş masası önünde elinde bir kitap ile duruyordu. Sadece gözleri kelimeleri takip ediyordu.

Zhan sessizce onun önüne geldi. Onu selamlamadı. Hak etmiyordu.

Zhan, "Sanırım huzurlusunuz." dedi.

Bulut Ustası kitabı kapatıp masaya indirdi. Gözlerini Zhan'ın gözlerine dikti.

Zhan Bulut Ustası'nın gözlerini gördüğü an beynine kanlar hucüm etmiş gözlerini intikam bürümüştü.

Bulut Ustası, "Tanrı'nın isteği idi." dedi çok sakin bir tavırla.

Zhan tüm sinirini kahkahasına yansıttı.

Zhan, "Tanrı'nın isteği üzerine miydi? Yoksa sizin bana olan kininiz yüzünden miydi?" dedi.

Zhan'ın tebessümü bu cümleleri dökerken sönmüştü. Gözleri neredeyse dolacaktı. Ama direndi.

Zhan, "Neden? Ne gerek vardı bu kadar direnmeye? Yibo bunu haketti mi gerçekten?" dedi.

Bulut Ustası elini yumruk yaparak sıktı.

Zhan, "NEDEN?! NİYE SUSUYORSUNUZ?!"

Bulut Ustası, "Yibo'yu öldürmek için yapmadım! Sana zarar verecektim sadece korku salmak için. Onun senin önüne geçeceği aklımın ucundan bile geçmedi." dedi.

Bulut Ustası Zhan'a zarar verip korku salmak istemesi doğruydu. Çünkü Zhan'ın sol tarafındaki kalbine değil sağ tarafına zarar vermek amacıyla doğrultmuştu kılıcını. Ancak Yibo kılıcı sağ tarafına gelip kalbine değecek şekilde önüne atlamıştı.

Bulut Ustası, "Onun bu kadar aşık olduğunu bilseydim... Bir bilseydim... Tekrar düşünmezdim." dedi.

Zhan, "Her şey olup bittikten sonra aklınızın başınıza gelmesi gülünç. Tanrı hâlen geri dönmeyi istiyorsa. Söyleyin o Tanrı'nıza Yibo'yu toprağın altından çıkarsın." dedi.

Bulut Ustası, "Tanrı'nın değil, benim isteğimdi." dedi. Sesi son anda titremişti.

Zhan, "Kendinizi Tanrı olarak görmenizi bekliyordum. Hayatınızda bu yüzden yanlızdınız. Her zaman kendiniz üst kademede idi. Herkes aşağıdaydı. Siz Tanrı, diğerleri ise Kul idi. Yibo'yu Kul olarak bile görmediniz. O bir esirdi. Sizin esirinizdi. Hapsolmuştu buraya. Hapsolmuştu sizin karanlığınıza. Sizin ucu bucağı olmayan kara deliğinizden çıkmak istiyordu. Ama siz ve körü körüne bağlandığınız Tanrılık sizi yanlızlaştırmıştı. Aynı zamanda Yibo'yu da yanlızlaştırdı. Farkına vardınız mı? Kabullendiniz mi? Memnun musunuz hâlen?" dedi.

Bir süre sustu ikisi de. Zhan kılıcına dokunmamak için diretiyordu. Eğer kılıcı çıkarsa kan dökülecekti. Kabullenmesini istiyordu. En azından Yibo gibi esirler için kabullensin istiyor onları rahat bırakmasını istiyordu. Aynı şeyler kimsenin başına gelmesin istiyordu.

Bulut Ustası yumruğunu masaya vurdu.

Bulut Ustası, "Kabulleniyorum." dedi.

Zhan gözlerini kapadı rahatlamıştı. Ama onun kabullenmesi geçmişi düzeltmiyordu.

Bulut Ustası, "Menekşe Sektinden, Xiao Zhan. Oysa beni öldürmek için gelmiştin. Ama şuanda bana ders veriyorsun. Bu geçmişi düzeltmiyor. Beni öldürmen lazım. Eğer kılıcın şimdi şuanda kınından çıkmayacaksa kılıcını bir daha kullanma." dedi.

Zhan gözlerindeki intikam artsa da kılıcına dokunmuyordu. Sakince durdu. Gözleri boş bir şekilde bakıyordu.

Kılıcını kana buluyacak mıydı?

Bambi (YiZhan)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin