17. Bölüm

274 24 2
                                    

Zhan, "Wang Yibo! Wang Yibo!! Aynı teni paylaşmadan, aynı masada oturmadan, aynı gökyüzüne bakmadan üstüne toprak atamam. Yapamam Wang Yibo! Uyan! Ne olur uyan! Yapma bunu bana, yanlız kalamam! Yapamam ben bunu Yibo! Ne olur! Lütfen yapma bunu bana, tek gitme ne olur!" dedi.

Bulut Ustası geri çekilerek uzaklaştı Menekşe Sektinden.

Zayıf öğrenciler vefat etmişti. Güçlüler yaralanmıştı.

Zhan kollarında yatan Yibo'ya bakıyordu. Tüm gücünü ona aktarmasına rağmen uyumuştu.

Zhan yüzü bembeyaz olmuştu. Yaşayan ölü gibi duruyordu. Beden üzerinde ağırlaşırken öylece kalmıştı.

Onun ölmesi yerine ondan kilometrelerce uzak olmak isterdi. En azından o zaman yaşadığını bilirdi.

Zhan, "Bencillik ettim. Hep yanımda ol istedim. Benden kilometrelerce uzakta olmalıydın. EN AZINDAN YAŞARDIN. Benim yüzümden. Benim yüzümden." dedi.

Başını Yibo'nun göğüsüne koyarak ağladı. Kendisini suçluyordu. Bencillik ettiğini düşünüyordu.

Yang, Zhan'ın yanına geldiğinde Yibo'nun nabzını kontrol etti.

Zhan başını kaldırdı. Beyaz teni kırmızı gözleriyle korkunç görünüyordu.

Yang korkuyla Zhan'a baktı. Zhan'ın ölü bedenden tek farkı gözyaşlarının durmaması idi.

Yang Zhan'ı kaldırabilmek için Yibo'nun bedenini alacakken. Zhan Yibo kucağındayken ayağı kalktı.

Yağmur şiddetleniyordu. Şimşekler çakıyordu. Sanki Zhan'ın kızgınlığı, hüznü gökyüzüne yansıyordu.

Kızınca şimşekler çakıyor, ağlarken yağmur yağıyordu.

Kan gölünün içinden Zhan, Yibo'nun bedeniyle yürüdü.

Yavaş adımlar atıyordu. Tanrının yanına, diz çöktüğü yöne gidiyordu. Tanrıya verdiği ruh ile. Tanrıya gidiyordu.

Ve durdu Zhan, heyecan yoktu. Korku ve anılar kalmıştı Zhan'a.

Herkes Zhan'ı izliyordu. Birileri ağlıyordu. Birileri Zhan'a bakarak korkuyordu.

Zhan diz çöktü. Diz çöktü Tanrının Yibo'nun bedenine ruhunu geri vermesi için.

Zhan, "Yanına diz çökmeye gelmiştik. Sana onun ruhunu vermek için gelmedim! Ona ruhunu geri ver!" dedi gözyaşları durmadan akarken.

Ziyi Zhan'ın kolunu tuttu kalkması için. Eğer böyle devam ederse Zhan güçsüzlükten kendini koruyamazdı.

Zhan, "A-Ziyi görüyor musun? Tanrının adaletine hâlen inanıyor musun? İnanıyor musun?" dedi.

Ziyi'nin gözleri dolmuştu. Kolu yaralıydı.

Kafasını iki yana salladı.

Ziyi, "İnanmıyorum ama Yibo'nun bedenine zarar vermek istemiyorsan kalk burdan." dedi.

Zhan, "Tanrı bu bedene acı çektirdi. Fiziksel değildi, ruhuna acı çektirdi. Sadece benimle olmak için birlikte olmak için buraya kadar gelmişken Tanrı neden ben bencillik ettiğim için onu alıyor. Beni alsın! Tanrıya dua et A-Ziyi! Ona ruhunu versin. Ne olur!" dedi.

Zhan başını tekrar Yibo'nun göğsüne koydu.

Bir sağa bir sola götürdü. Başını kaldıramıyordu. Kaldırınca tekrardan iniyordu. Gücü gittikçe zayflıyordu. Tüm gücünü aktarmıştı Yibo'ya ama Yibo uyanmıyor Zhan'ın kollarında duruyordu.

Zhan, "Geri dönsün." dedi.

Zhan, "Bencillik ettim. Yanlış yaptım. Geri dönsün." dedi.

Yang Zhan'ın kucağındaki Yibo'yu aldı. Zhan vermek zorundaydı. Kendini kaldıramıyordu çünkü.

Ama nefesi yavaş yavaş düzeliyordu. Hâlen diz çökmüş bir biçimde duruyordu. Ortam sessizdi. Yağmur yavaş yavaş duruyordu.

Arkadan gelen adımlar şiddetli idi dikkatlice dinledi Zhan.

"Tanrı buna izin vermez demiştim."

Bambi (YiZhan)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin