Merhaba sevgili okurlar,
Geçen bölüm çok çok çok az yorum yaparak kalbimi kırdığınızı belirtmek isterim. Gözlerimde bir damla yaş... Tıpkı Tyron gibi... Bu bölüm onunlayız. Onun da kalbi kırık, içi buruk. İhanet ağır. Hele de en güvendiğin iki kişiden gelirse...
Sizi onunla ve bölümle baş başa bırakıyorum.
Keyifli okumalar,
E.Ç.
***
But there's a side to you
That I never knew, never knew
All the things you'd say
They were never true, never true
And the games you'd play
You would always win, always win
***
BÖLÜM 5:
Tyron
Kendi bedenimi taşımak daha önce hiç bu kadar zor olmamıştı sanırım. Yenilmez Tyron, eşsiz Tyron, mucizevi Tyron... bu yaşıma kadar bana biçilmiş tüm sıfatları yalanlayan çirkin bir tablo gibiydim şu an. Parçalanmış üniformam, parçalanmış bedenim, onlardan daha paramparça ruhum... Ayaklarımı sürüyerek revire doğru ilerlerken peşimden gelen robotların tıkırtıları beni hipnotize eden bir saat gibiydi. Ah... ne kolaydı şu an kendimi bırakmak, pes etmek, tüm düşünceleri, tüm duyguları karanlığın içinde öldürmek. Bir an bu fikre kapılan bacaklarım boşaldığında istemsizce duvara tutundum dengemi sağlamak için.
"General Noah!" dedi yanımdan geçen askerlerden biri nefes nefese. Fiziksel sınırlarının ötesine çoktan geçmiş bedenim öyle bitap haldeydi ki bir an sonra algılamıştı konuşan kişiyi.
"Misha?"
"Komutanım iyi misiniz?"
Kan içindeki kıyafetlerime ya da yara bere kaplı suratıma bakarak bu sorunun cevabını zaten biliyor olmalıydı. Üslerim, askerlerim ve doktorlar gibi o da defalarca kez artık durmamı söylemişti bana geçtiğimiz yirmi dört saat içinde. Durmamıştım. Kuleyi düşman işgalinden kurtarıp Köprü'ye döndüğümde bir nebze nefes alacağımı, en azından yaralarımı sarabileceğimi düşünmüştüm. Oysa Kat'le yüzleşmek içime atılan bir bomba gibiydi. Bir kez daha yollarda, savaşın ortasındaydım o andan sonra. Dışarıdaki canavarlarla boğuşmak kendi kalbimdekilere yenilmekten daha kolaydı ne de olsa.
İstikamet enstitü binasıydı ve tıpkı kule gibi tüm askerlerimle, bize katılan tüm diğer birliklerle mücadele etmiştik düşmanı püskürtmek için. Bütün gün süren ve hiçbir sonuç alamadığımız bir muharebeydi bu. Kuleden farklı olarak hayatını riske atamayacağımız onlarca insan vardı enstitünün içinde. Düşman da bunu biliyor, oyunu ona göre oynuyordu. Girdiğimiz her delikten bir şekilde kovalamışlardı bizi. Asla sahip olmamaları gereken silahları, gerçek dışı güçleri ve kim bilir ne zamandır kurguladıkları planlarıyla Ark'a kafa tutuyorlardı yılmadan.
Saat gece yarısına gelirken geri çekilmemizi emretmişti Tara. Ona direnmek, savaşmaya devam etmek istemiştim ama... askerlerimin bu şekilde mücadeleyi sürdürmesi mümkün değildi. Pek tabii benim de... Kalbimde patlayan yanardağa rağmen ayakta zor durduğumu kabul etmek zorundaydım. İki gün olmuştu gözüme uyku girmeyeli. Bunun yarıdan fazlası kan, ateş ve göz yaşıyla doluydu. Hiçbir şey Kat'in ihanetinden daha ağır, daha ölümcül değildi ya, enstitüyü alamamak, geri çekilmek zorunda kalmak, Dr. L.'e yenilmek... hepsi açık yaramı biraz daha kanatıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
N.O.A.H. - II
Science Fiction***Watty 2021 Bilim Kurgu kazananı ve En Etkileyici Dünya ödüllü N.O.A.H.'nın devam kitabıdır.*** --- Vahşi bir kedinin pençelerine, keskin kulaklarına, her şeyi gören gözlerine sahibim. Ve bunların hiçbiri yaklaşan kıyameti öngörmemi sağlamadı. Hay...