Bölüm 10

1.1K 153 195
                                    

Güzel okurlarımmmm,

Gecenin bu vaktinde, siz mışıl mışıl yataklarınızda uyurken ben size yeni bölümle geldim! Çünkü size kocaman bir teşekkür borçluyum. NOAH WATTY 2021 Bilim Kurgu ödülü kazandı!!!! En başından beri benimle olanlarınız var, sonradan aramıza katılanlar var, katılacaklar var. Herkese kocuman, sonsuz, bir milyon teşekkür ederim. Varlığınız, yorumlarınız, beğenileriniz benim en büyük motivasyonum.

Çok konuştum, susayım ki siz okuyun :)

Keyifli okumalar,

E.Ç.

***

I'm not a perfect person

There's many things I wish I didn't do

***

BÖLÜM 10:

Tyron

"Güvenlik kontrolleri tamam. Kalkış için geri sayıma geçiyoruz. On, dokuz, sekiz..."

Ellerim ezberlenmiş bir bilginin sonucu denizaltının içinde yankılanan robotik sesi takip ederek kemerin kancasına ulaşmıştı. Oysa rakamları yarım yamalak işitiyordum. Bütün kütlemle oturduğum koltukta değil de kafamın içindeki paralel evrendeydim bir süredir olduğu gibi. Gerçek dünyayı aralık kalmış bir perdeden izliyor, kaslarımdaki hafızayla düşünmeden hareket ediyor, görmeden bakıyor, tat almadan yiyor, yaşayacak kadar nefes alıyordum.

Birbirinin tekrarıydı tüm günler. Bir şey bekliyordum sanki. Bir şey olmasını, bir şeylerin değişmesini, bir idrak yaşamayı, anlamayı, kabullenmeyi, kendimle ve dünyayla barışmayı... Ama o an asla gelmiyor, saatler her gün aynı düzenle birbirini kovalarken ben fırtınaya kapılmış bir yaprak gibi aşağı yukarı savruluyordum. Berbattı dünya. Virüs her gün daha çok kurban alırken seyretmekten fazlasını yapamıyordu Ark. Üç beş insan, bir iki sevdiğim, Dr. L.'in insafıyla kurtulmuştu ya, geride kalanlar o kadar şanslı değildi. Kendini kaybetmiş yaratıkları durdurmak ve panik içindeki halkı sakinleştirmekti artık askerlerin ana işi.

Teneke şehirle aramızdaki kalkan bir baraj duvarı gibi üzerimize yıkılmayı ve bizi yıllarca birikmiş öfkeyle kana bulamayı bekliyordu. Dr. Z.'nin oyuncakları olmasa çoktan o öfke denizinde boğulmuş olurduk muhtemelen. Yine de direniyorduk. İnsan, robot, kol gücü, silah gücü... Üstelik daha Dr. L. avantajını değerlendirmeye kalkmamıştı bile. Saklandığı köşede kendi kendimize yok oluşumuzu izliyordu sanki. En kırılgan anımızda, başladığı işi bitirmek için tüm güçleriyle geri dönecekti şüphesiz. Ve o an geldiğinde kazanacak tarafın kim olacağına emin değildim.

Bu işi bana bırak demişti babam. Rakibi gibi o da kendi tahtında, kapalı kapılar ardında yapıyordu planlarını. Hasta yatağıma yaptığı ziyaretten sonra bir daha görmemiştim onu. Onun gözleriyse her adımımı, her hareketimi takip ediyordu. Will'in yanında güneşi doğurduğum gecenin sabahında görevimin başına döndüğüm gibi başkanın emriyle uzaklaştırılmıştım askeri üsten. Tara'yı ikna edip operasyona yeniden dahil olana kadar geçen süreye uzun saatler, sayısız açıklama, üst mercilerden alınan pek çok izin ve kabul etmek zorunda kaldığım pek çok koşul sığmak zorunda kalmıştı.

Her şeyden önce sıcak çarpışmaya girme iznim yoktu. O yüzden sahada askerlerimle değil; üste, ekranların başında, Tara'nın yamacında geçiriyordum günlerimi. İyileşme dönemindeydim ya güya... Tıpkı şu an olduğu gibi, her gün görev bitiminde askeri konvoyla istasyona, oradan da denizaltılarla Köprü'ye dönmem tavsiye edilmişti üslerimce. Kısacası benim için çizilen sınırların ötesi yasaktı. Buna da bir şeylerle uğraşıp iyice delirmemem için izin vermişti babam sanırım. Tamamen tecrit edilmekten bin kat iyiydi böylesi ya... dünyanın yıkılışını bir televizyondan izliyor hissinden kurtulamıyordum bir türlü. Depremin ortasına diktikleri, bir türlü yıkılamayan bir heykelden farksızdım.

N.O.A.H. - IIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin