Herkese musmutlu bir 2022 diyerek başlıyorum :)))
Bol hikayeli, kitaplı, okumalı bir yıl olsun inşallah. Hikayelerde buluşalım, çoğalalım, koca bir aile olalım!
Şimdi, yazarınız gülücüklü, kalpli, musmutlu bir bölümle yılı açmak çok istedi aslında. Ve fakat bol gözyaşlı, kalp kırıklı bir bölüm geliyor. Yazarken benim de birkaç damla döktüğüm doğrudur.
Sustum, keyifle okumalar diliyorum size.
E.Ç
***
If you close your eyes and you pick a side
Will you follow blindly into the darkness?
***
BÖLÜM 13:
Kat
"Bırak! Bırak beni lanet olsun, bırak!"
Haykırıyordum. Bıraksa nereye gidecektim, nereye gidebilirdim? Düşünmüyordum. Düşünemiyordum. Ama bırakmayacaktı. Ne kadar tepinsem, çırpınsam, kendimi parçalasam da bırakmamıştı. Etrafımdaki kollar daha da sıkı kavradı bedenimi. Biraz daha göğsüne bastırdı beni. Vücudumdaki tüm açık yaralarda volkanlar patlıyordu şu an, ama hiçbiri kalbimdeki yangın kadar kavurucu olamazdı. Dikişlerden süzülen kanı hissetmiyordum. Isısı hızla düşen tenimi hissetmiyordum. Yüzümü, boynumu, sırtımı kaplamış soğuk ter damlacıklarını hissetmiyordum. Benimle birlikte etrafımda döne döne yok oluyordu dünya.
"Bırak!" diye inledim hıçkırıklarım arasında. Bu kez bir fısıltıdan fazlası değildi sesim.
"Kat lütfen dur," diye yalvardı Tyron. "Kendine zarar veriyorsun!"
Çırpınışlarım yüzünden beni kapattıkları odanın zeminine kapaklanmıştık ikimiz de. Eli, kolu, üstü kana bulanmıştı onun da. Benim kanıma... Yüzündeki yaşlar ona mı aitti bana mı emin değildim. Benimle ağlıyor, benimle sarsılıyor, benimle acı içinde kıvranıyordu. Neden? Neden yine arkasını dönüp terk etmiyordu beni? Neden karşıma geçip babasıyla bana oynadıkları oyunun keyfini sürmüyordu? Ve neden... neden önümde durup beni korumuş, neden babamın ellerine bırakmamıştı kaderimi?
Ne fark ederdi ki? Aklımın almayacağı kadar korkunç, başka bir tuzaktı bu da besbelli. Ben... aptal, saf, salak kedicik Kat... kendi ayaklarımla düşmanımın kapanına yürüdüğüm yetmezmiş gibi, annemi de o çukurun içine çekmiştim. Masum insanların hayatını kurtarmak yerine bir can daha veriyordum böylece Noah'nın sunağına. Beni kullanmış, sözlerimi istediği gibi değiştirmiş, Dr. L.'i avucunun içine almıştı. Ondan kurtulacak, benden kurtulacak, teneke şehirden kurtulacak ve saltanatına kaldığı yerden devam edecekti.
"Kendinden geçiyor," dediğini işittim başka bir sesin. Benimle ilgilenen doktordu bu. Elleri üzerimde dolaşmaya başlamıştı. Ondan kurtulmak için debelensem de uzuvlarım bana itaat etmeyecek kadar güçsüzdü artık. "Onu yatağa taşıyalım," dedi sağ kaburgamın altına bastırıp. "Sakinleştirici vereceğim."
"Hayır," diye bağırdım son bir çabayla ayağa kalkmayı deneyip. Elim kontrolsüzce doktora çarpmış olmalıydı, çünkü bir çığlıkla uzaklaşmıştı benden. Göz ucuyla onun yanağında bıraktığım kesiği gördüm.
"Hayır, tamam, sakinleştirici yok!" diye karşı çıktı Tyron. "Kimse sana istemediğin bir şey vermeyecek, söz veriyorum Kat. Ama izin ver seni yatağına götüreyim, izin ver yarana baksınlar."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
N.O.A.H. - II
Science Fiction***Watty 2021 Bilim Kurgu kazananı ve En Etkileyici Dünya ödüllü N.O.A.H.'nın devam kitabıdır.*** --- Vahşi bir kedinin pençelerine, keskin kulaklarına, her şeyi gören gözlerine sahibim. Ve bunların hiçbiri yaklaşan kıyameti öngörmemi sağlamadı. Hay...