FİNALE SON 2 BÖLÜM!
Paskalya bayramını vesile bilen yazar yemedi, içmedi, bölümü bitirdi :) Zirveye yakışır, aksiyon dolu bir bölüm geliyor. Eski düşmanlar, yeni dostlar, tam bulmuşken kaybetmeler ve zor kararlar... ne ararsanız var anlayacağınız.
Hadi keyifli okumalar :)
E.Ç
***
There's nothing like a trail of blood
To find your way back home***
BÖLÜM 26:
Tyron
Drip, drip, drip, drip...
Uyanık kal, aklını koru, sese odaklan!
Drip, drip, drip...
Hatırla! Drip... Kim olduğunu hatırla! Neden burada olduğunu hatırla! Düşmanının yüzünü hatırla! Lee... öz kardeşim... Lee... Lee... Lee... Drip... Drip... Drip... Düşün! Ne yapabileceğini düşün! Drip... Bir şey yapmazsan olacakları düşün! Kat... Will... Misha... askerler... geride bıraktığın insanlar... Düşün Tyron!
Düşün!
Düşün!
Düşün!
Drip... Drip... Drip...
Bakışlarımı az ötedeki tüpün içine dolan mavi sıvıdan zorla ayırıp odanın içine çevirdim. Damlalara odaklanmak gerçek dünyayla aramda bir bağ kurmama yardımcı olsa da ayık kalmamı sağlayacak daha güçlü bir kancaya ihtiyacım vardı. Düşün, düşün, düşün! Bir kaleydoskopun ucundan bakıyordum tüm dünyaya. Birbirine karışmış renkler, desenler, şekiller... İkinci bir boyut gibi kokuları takip ederek tamamlamaya çalıştım resmin kayıp parçalarını. İlaçlarla felç etmeye çalıştıkları tüm duyularım gerçekten kopmamak için çırpınıyordu. Çırpınıyordu içimdeki vahşi kurt. Çırpınıyorduk birlikte.
Ama...
Neyin hayal, neyin sahte olduğunu söylemek imkansızlaşmıştı. Karanlığa saplandığım, uyandığım, bir rüyadan diğerine sürüklendiğim, tekrar uyandığım, tekrar tekrar kaybolduğum acımasız bir döngüye hapsetmişlerdi beni. Bir daha... diyordu Dr. Z. her başarısız denemesi ardından. Robotlarına dozu artırmalarını, akışı hızlandırmalarını, sinyalleri sıklaştırmalarını söylüyordu. Dev bir kavanozun içine kapatılmış bir böcekten farksızdım o ve droidlerinin ortasında. Şakaklarıma bağladıkları kablolar en ufak müdahalemi tespit edip elektrik akımıyla beni yere seriyordu. Damarlarım verdikleri ilaçlarla, aklım gösterdikleri resimlerle dolmuş; düşüncelerim birbirine girmişti. Üst bedenimi saran zincirler ve bileklerimdeki sert kayış yüzünden kundaklanmış bir bebek kadar çaresizdim. Pis, kırıklarla dolu bir pencerenin arkasından yakaladığım kırıntılarla bir yol bulmaya çalışmaktı tek yapabildiğim. Ne yazık ki o yol henüz beni hiçbir yere götürememişti.
İşin aslı, Dr. L.'in üsten ayrılmadan önce elime tutuşturduğu ilaç olmasa muhtemelen çoktan Dr. Z.'nin elinde bir kuklaya dönmüş olurdum. İşler ters giderse düşmanın aklıma girmeyi deneyebileceği konusunda uyarmıştı beni doktor. Haklıydı, işler oldukça ters gitmişti ve Dr. Z. kesinlikle aklımı kontrol etmeye çalışıyordu. Ama sakladığım bir bilgiye ulaşmak ya da bana işkence etmek için değildi amacı. Tek bir nedeni vardı tüm bu deneylerin, o da beni kardeşimin oyununda işe yarar bir robota dönüştürmek. Lee'nin neden beni de diğerleri gibi gözünü kırpmadan öldürmediğinin cevabı içimi acıtacak kadar basitti. Kaybetmeyi göze alamayacağı, eşsiz bir silahtım Leroy Noah için ve kurduğu yeni dünyada bu gücün işine yarayacağını biliyordu. Bunun için de beni nasıl kontrol edeceğini bulması lazımdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
N.O.A.H. - II
Science Fiction***Watty 2021 Bilim Kurgu kazananı ve En Etkileyici Dünya ödüllü N.O.A.H.'nın devam kitabıdır.*** --- Vahşi bir kedinin pençelerine, keskin kulaklarına, her şeyi gören gözlerine sahibim. Ve bunların hiçbiri yaklaşan kıyameti öngörmemi sağlamadı. Hay...