Güzel geceler canlar,
İşlerin yoğunluğu boyumu aşınca umduğumdan biraz fazla zaman girdi araya. Ama... söz verdiğim gibi müthiş bir karşılaşmayla geldim size. Çılgın bir kaçış, büyük bir çarpışma ve mendilli sona hazır olun!
Hadi keyifli okumalar :)
E.Ç.
***
I think it's time to say goodbye
Goodbye, goodbye
***
BÖLÜM 11:
Kat
Meydanda, akşam yemeğindeydik. Flame sağımda, Fitz ve Ace ise karşımda kendi tepsilerindeki yemekleri didikliyorlardı. Önümdeki bulamacı eşelediğim, çatalımı nadiren dudaklarıma götürdüğüm, tamamen kurallar gereği kalabalığa ayak uydurduğum diğer herhangi öğünden biriydi bu da. Ama gözlerim her zamankinden daha hızlı dolanıyordu salonu bugün. Farkında olmadan huzursuzca sallıyordum bacağımı. Kendimle bir kavga içindeydim kafamın içinde. Bir kulağımda aynı soru farklı kelimelerle şekilden şekle bürünüyordu. Nerede kaldı? Neden hala gelmedi? Vaz mı geçti? Diğerindeyse iyi ve kötü alternatifler arasında gidip gelen cevaplar vardı. Elbette gelecek. Gelmeyecek. Yardım edeceğini söyledi. Seni kandırdı. Sana ihtiyacı var. Belli ki sana ihtiyacı yok.
Sesler başımı döndürdüğünde gözlerimi sıkıca yumup bir an bekledim. Derin bir nefesle kafamı kaldırdığımda yeniden salondaki masaların arasını dolanmıştı bakışlarım. Neredesin Rick? Başta Flame olmak üzere tüm arkadaşlarımın beni süzdüklerinin farkında olmasam beklemek daha kolay olurdu muhtemelen. Hepsi aynı soru işaretiyle kaçamak bakışlar atıyorlardı suratıma. Birbirlerine kayan gözlerindeki şüpheden ne yaptığıma anlam veremediklerini görebiliyordum. Haklılardı. Annemin peşime taktığı ajanlarının ortasında uzun sohbetler yapma şansımız olmuyordu maalesef. Ancak bu yemekler sırasında, salonun uğultusunun konuştuklarımızı saklaması umuduyla üç beş laf edebiliyorduk birbirimize. Ve son iki gündür kurduğumuz cümlelerin tek bir ortak konusu vardı: Rick.
"Bence sözünden dönecek," dedi sonunda Ace sıkıntıyla. "Yemek bitmek üzere neredeyse. Gelecek olsa şimdiye çoktan burada olurdu."
"Gelecek," dedim hemen. Kendinden gayet emin çıkan sesime rağmen Ace'e bakmaktan özellikle kaçınmıştım. Meydandaki masaların arasına dağılmış üniformalı adamları tarıyordum hala inatla. Ama Ace gibi Fitz de umudu kesmiş gibiydi.
"Biz şimdi bu süper yakışıklı asker oğlana neden güveniyorduk, biriniz hatırlatsanıza," dedi benim tepsimden aşırdığı koca lokmayı çiğnerken.
Flame de Ace de Fitz'in bu gergin ortamda bile korumayı başardığı sululuğu karşısında tasvip etmeyen bakışlar atmış, bense sabırsızca burnumdan solumuştum.
"Çünkü o da bizim gibi düşünüyor," dedim sesimi iyice alçaltıp.
Fitz'in kaşları şüpheyle yukarı kalkmıştı. "Ve biz tam olarak nasıl düşünüyoruz?"
"Annemin kontrolden çıktığını!"
"Bu savaşın bitmesi gerektiğini," demişti Flame benimle aynı anda.
İkimizin sözleri de doğruydu, ama benimki içinde olduğumuz durumu çok daha güzel özetliyordu. Dr. L. çıldırmıştı! Nokta! Hırslarının esiri olmuş, mantığını yitirmiş, bir canavara dönmüştü annem. Yaptıklarından sonra hiçbir şeyin beni şaşırtmaması gerekirdi ya hala şaşırıyordum. Ark'ın virüse karşı aşıyı bulduğunu öğrendiğimiz gün görmüştüm onu en son. Herkes gibi meydandaki dev ekranın önündeydi o da. Bir bomba gibi kayaya düşen haber kurucularla birlikte her pazartesi yaptıkları balkon konuşmasını baltalamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
N.O.A.H. - II
Science Fiction***Watty 2021 Bilim Kurgu kazananı ve En Etkileyici Dünya ödüllü N.O.A.H.'nın devam kitabıdır.*** --- Vahşi bir kedinin pençelerine, keskin kulaklarına, her şeyi gören gözlerine sahibim. Ve bunların hiçbiri yaklaşan kıyameti öngörmemi sağlamadı. Hay...