❄️SOĞUK❄️

404 10 2
                                    

Güneş doğmak bilmiyor kalbimin semalarında.
Karanlığın boğuyor usul aydınlıklarımı da...

Ne kadar süredir öyle durduk bilmiyorum. Bildiğim tek şey onun yanında kendimi çok güvende hissettiğimdi. Ben artık onsuz bir hayat düşünemiyorum.

Bir süre daha öyle durduktan sonra beni kendinden yavaşça uzaklaştırdı. Gözlerimin içine baktı. Simsiyah gözleri kendini onun karanlığı ile harmanlarken buğday teni ve morarmış göz altları bittiğini gösterircesine yanağına doğru kayıyordu.
Gözlerime bomboş bakmaya devam ederken aynı ses tonuyla konuşmaya başladı,
"Dinlenmek istiyorum."
Ne demek isteğini anladığını belli edercesine ondan uzaklaştım ve gitmesi için yolu açtım. Harekete geçtı ve yavaş adımlarla yukarıya çıktı.

Salondaki koltuğa uzanmış öylece tavanı izliyordum. Ne kadar zaman böyle yattığımı bilmiyorum. Ruhumdaki boşluk git gide derinleşirken derin bir nefes alıp boğazındaki yunruyu gidermeye çalıştım.
Neler olmuştu öyle?
Kaçırılmam, Murat'ın söyledikleri, yaptığı işkenceler ve tecavüz girişimi...
Orada o an ki baygın halim, kemerin çıkardığı uğursuz zincir sesi, bedenime dokunan pis elleri ve kirli zeminin ıslaklığı...
Dayanamıyorum.

Beni karanlık yaşantımdan kurtaran telefon sesiyle irkildim. Yavaşça kafamı kaldırıp telefon ekranına odaklandım. Ekrandaki ismi görmemle gözlerim iri iri açıldı ve kalbim süratle çarpmaya başladı.
Arayan Murat'tı.
Kalbim resmen kulakarımda atıyordu. Titreyen ellerimi yavaşça telefona uzattım. Telefonu açtıktan sonra telefonu titreyen ellerimle kulağıma götürdüm.
"Sen bittin tatlım."
Karşımdaki tok ve bir o kadar da kızgın erkek sesi gerginliğimi daha da arttırdı. Nefes alış verişim daha da hızlandı
"Ben birşey yapmadım."
Kısa bir sessizlikten sonra kulağımı onun uğursuz kahkahaları doldurdu.
"Ah tatlım, fazla safsın. Ama sana söz veriyorum. Yakında yine görüşeceğiz ve bu biriyle son görüşmen olacak."
Aniden çağrı sonlandı ve telefon yüzüme kapandı. Kalbim sızlamaya başladı. Göz pınarlarıma dolan yaşlar yanağımdan süzülmeye başladı. Hızlıca olduğum koltuktan kalktım ve odama doğru koşmaya başladım. Uyumak istiyorum. Uyandığımda yaşadığım her şeyi unutmayı istiyordum.

Odama geldiğimde kapıyı hızlıca kapadım ve yatağa koştum ve yorganın altına girdim. Bacaklarımı karnıma çektim ve titreyen ellerimle sardım. Daha sonra daha fazla dayanamayıp şiddetle ağlamaya başladım. Beni kimse koruyamazdı.
Ve kendimi yavaşça tek sığınağım olan uykuya teslim ettim.

Göğsümdeki ağırlığın verdiği acıyla gözlerimi araladım. Ağrının olduğu yöne bakınca Buğra'nın kafasının göğsümde olduğunu farkettim. Elimi yavaşça gece kadar siyah olan saçlarına daldırdım. Yavaşça başını okşamaya başladım. Bütün kokusu burnuma dolduğunda yüzüme sakince bir gülümseme yerleşti. Göğsümde olan Buğra uykunun verdiği sersemlikle bir şeyler mırıldandı ve kafasını yavaşça kaldırıp bana baktı.
"Günaydın güzelim."
Güzelim mi demişti o?
"Günaydın."
Yanıma yavaşça doğruldu ve ciddileşti.
"Çok ağladın."
Nereden biliyordu?
"Evet ama iyiyim."
Sesim daha kuru ve tiz çıkmıştı. Yavaşça ondan uzaklaştım ve yataktan kalktım. Daha ondan uzaklaşmadan hızla bileğimi tuttu ve beni yanına, yatağa doğru çekti. Fazla yakındık parmakları çelik gibi bileğimi sıkarken nefeslerimiz birbirine karıştı. Gözleri ile muhtemelen ağlamaktan kızarmış olan gözlerime dikti. Simsiyah gözleri beni kendine hapsederken adeta kayboldum. Bakışları dudaklarıma kaydı. Ve daha da yaklaşarak dudaklarımı dudaklarıyla örttü ve aramızdaki atmosfer başımı döndürdü. Elim istemsizce yanağına gitti. Öpüşüne karşılık vermeye başladım. Buğra artık daha da hızlandı ve beni hırsını çıkarırcasına öpmeye başladı yavaşça arkamdaki yatağa düştüm. Hala öpüşmeye devam ediyorduk. O sert çelik gibi adam beni kendine hapsetti. Varlığı bile kendimi güvende hissetmeme yetiyordu.

Onu istiyordum.

Dudaklarımız ayrıldığında ikimiz de nefes nefeseydik. Buğra gözlerimin içine baktı ve tek çırpıda konuştu,
"Seni istiyorum."
Dedikleri kızarmama yetmişti bile. Ellerim titremeye başladı.
Ve kendimden emin sesimle cevap verdim.

"Seni istiyorum Buğra."

Bunu söylememle yüzüne "zafer benim!" Gülüşünü yerleştirdi ve yeniden dudaklarıma yöneldi. Beni öpmeye başladığında bende titreyen ellerimi gömleğinin düğmelerine götürdüm. Ellerim titriyor ve bana itaat etmiyordu. Yavaşça ellerimi tuttu ve onları kenarıya itti,
"Ben kendim." Gülümsedi ve gömleğinin düğmelerini açmaya başladı.
İşini kısa sürede halledip tekrar üzerime geldi.
Vücudu çok sıcaktı. Yakıyordu.
Birkaç saniye bileklerimi başımın üzerinde sıkarak bana baktı. Sonra ona baktım üzerimdeki eteği çıkardı ve bana iyice yaklaşarak bedenlerimiz arasındaki mesafeyi kapadı.

Artık tamamen onun gözü önündeydim.
Tüm benliğimle. Her şeyimle...

Beni zorla, neredeyse kaba denilecek şekilde öptü. Ama ne olursa olsun onu daha çok istedim.
Keskin ve hızlı hareket ediyordu, ve onun dudaklarında yüksek sesle inledim. Yastıklar yere uçtu. Kalbim ritmik bir şekilde kulakarımda atıyordu. Sesim boğuktu ama kendimi tutamayarak inlemeye devam ettim.
Artık onundum.

Bittiğinde Buğra bitkin bir şekilde yatağa yanıma düştü. Nefesimin normale dönmesi ve azalması on dakika sürdü. Buğra bana döndü, parmağını yanağımdan geçirdi ve beni öptü. Bu sefer nazikti.
"Seni incitmeden değil mi?"
Durgun bir deniz gibi gülümsedim.
"Hayır."
Yanımda doğruldu.
"Güzel."
Ayağa kalktı. "Gitmem gerek güzelim."
Anlamayan gözlerle ona baktım.
"Ne?"

"Bu hikayedeki yalancı benim sevgilim" "Buğra? Bana söz verdin yalan yok!"
Sesim o kadar yüksek çıkmıştı ki ve bile inanamadım. Kulaklarım çınlıyordu. Bana bunu yapmış olamazdı. Beni sadece öylesine sevmiş olamzadı.
"Ben alacağımı aldım. Sen kaybettin Turna."

Sözleri kulaklarımda yankılanırken gözümde akan yaşlara mani olamadım. Bu karar kolay olmamalıydı.
"Ben kaybettim."
Bu sözler ağızımdan fısıltıyla çıkarken bir insafsız gibi gülüyordu.

Bu şeytanın zaferiydi. Yalanın habercisiydi. Kaybedişimin kanıtıydı.






Bu bölüm için biraz daha düşünmeye ihtiyacım vardı. Beklediğiniz için teşekkürler. İyi okumalar❣️❣️❣️❣️❣️❣️❣️

ASİL ŞEYTANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin