❄️DİLHUN❄️

692 25 2
                                    

Buğra kararmış gözleriyle boş boş etrafa bakıyordu,
Buraya susmak için mi çağırdı beni?
"Beni neden çağırdın?"

Yüzüme bir süre boş baktı.
"Çünkü bana iyi geliyorsun güzelim."
Söyledikleri yüzümde tebessüme sebep oldu. Heyecanlanma ya başladım. Kalbimdeki kelebeklerin anlat sesleri duyulacaktı sanki.

Elindeki izmariti yere attı ve ayakkabısının ucuyla izmaritin ateşini söndürdü.
"Okulda sigara içiyorsun. Ve kimse bir şey demiyor? Neden?"
Dümdüz baktı. Omuz silkti.
"Sence?"
Korkuyorlar? Evet.
Neden bu adamdan korkuyorlar ki?
Yada benim görmediğim başka bir yüzü vardır.

Bize yaklaşan Uygar'ı gördü. Ayağa kalktı. Beni bileğinden tuttu ve sürüklemeye başladı,
"Derse geç kalacağız. Çabuk ol."

Biz tam gidecekken Uygar arkamdan seslendi.
"Konuşmamız lazım prenses."
Prenses? Bu çocuk canına susadı galiba.
Buğra'nın yüzündeki karanlığı farketmem uzun sürmedi. Sınıfın önüne geldiğimizde kulağıma doğru eğildi ve fısıldadı,
"Eğer o herifi senin yanında görürsem belasını sikerim. Anladın mı?"
Yutkundum ve başımı salladım.
"Şimdi sen sınıfa gir. Ben gideceğim. İşim var."
"Ne işin var?" Bana yukarıdan dümdüz baktı ve konuştu,
"Her şeyi bilmesen senin inçin daha iyi olur. Şimdi akıllı bir kız ol. Sınıfa gir, derslerini dinle." Sinirle iç çektim.
"Off tamam."
Kafamı salladım. Ve yavaşça kapıdan girdim. Sırama oturdum.

Sınıfta anlamsız bir karmaşa vardı. Herkes bir şeyler hakkında konuşuyordu. Çantamdan telefonumu ve kulaklığını çıkardım. Ve kendime güzel bir şarkı açım. Kağıt ve kalem çıkarıp bir şeyler yazmaya başladım.


"Bazen bırakmak lazım. Düşünmemek, çaba harcamamak. Düpedüz yaşamak işte. Bir şey uğruna ne kadar çaba harcarsan sonunda kaybediyorsun. Ve bazen savaşmamak lazım hiçbir şey için Gelişi güzel yaşamak lazım hayatı. Olmuyorsa olmasın. En azından yorulmayız, kaybetmeyiz. belki..."

Sessizce yanıma biri oturdu. İrkildim ve olduğum yerden doğruldum.
Bu Semih'ti. Hızlıca defteri kapattım ve konuşmaya başladım,
"Evet? Bir şey mi oldu?"
"Nasılsın?" Harika. Konuşmak istemiyorum...
"İyi. Ama seninle henüz tanışamadık. Birkaç kez Buğra'nın yanında gördüm. Birde seni döverken..."
Gülümsedi.
"Asil Şeytan."
Şaşırdım. Asil Şeytan? Bu onun lakabı falan mıydı?
"Ne?"
"Ona Asil Şeytan diyorlar. Yani herkes.
Sevdiğine karşı merhameti sonsuz bir adam. Ama öteki yüzü. Adeta bir şeytan..."
Yutkundum.
"Anlamdım." Derin bir iç çekti. Ve konuşmaya devam etti,
"Onu kızdırma. İyiliğin için. Emin ol diğer yüzünü görmek istemezsin."

Hoca derse gelmedi. Buğra'nın şansına mıdır nedir? Bu çocuk derse gelmediğinde hoca da gelmiyor.
Kör talih!

Kör talih!

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yalnızım. Yalnızsın. Söyle bana Dilhun, sen gerçekten var mısın?
Yoksa kafamdaki deli saçması mısın?
Kalbime açılan yaraları sarar mısın?
Kendini bana katar mısın?
Giderken kalbini bana bırak,
Bari aklım kalmasın.


            ❄️❄️❄️

Başım deli gibi ağrıyordu. Elimde telefon, yorganın altında Buğra'dan çağrı gelmesini bekliyorum.
Evet. Onu deli gibi merak ediyorum.

Acaba Kuytu'ya mı gitsem?
Yok ya, Turna tut kızım içindeki Sherlock'u.

Derin düşüncelerimi bölen kapı ziliyle kendime geldim ve gelenin Buğra olmasını umarak kapıya koştum.
Ama kapıyı açtığımda karşımda hiç beklemediğim bir manzarayla karşılaştım.

Bir adam kapıda öyle dümdüz duruyordu ve konuşmaya başladı,
"Turna sen olmalısın. Benimle gel?"
Ne? Kimdi bu adam?
"Kimsin sen? Niye seninle geleyim ki? Eğer nurdan defolup gitmezsen polise haber vereceğim!"
Adam ona bağırmama rağmen gayet sakindi. Kabanın cebinden telefonunu çıkardı. Bir numarayı çevirdi ve telefonu elime tutuşturdu.

Telefonun ekranında o vardı.
Buğra?
Yüzü acınası bir haldeydi,
Dayak yemişti.
"Buğra!" Dayanamayıp bağırdı. Telefondan mırıltılı bir ses duyuldu.
"Turna..."
Adam yine konuşmaya başladı,
"Şimdi de gelmeyeceği sen emin misin?"
Korktum. İçine düştüğüm bataktan beni hep Buğra kurtarıldı. Şimdi ben, onun için hayatımı riske atacak mıyım?

Yapabilir miyim?

Benim Asil Şeytan'ım. Seni orada bırakamam ki...

Yutkundum.
"Geliyorum." Ellerim titremeye başladı. Kalbim deli gibi atıyordu. Bu sefer hayatı benim ellerim deydi.

Onu kurtaracağım. Zarar göreceğimi bile bile.
"Seni korurum güzelim."
"Seni kurtaracağım şeytan. Çünkü seni seviyorum."

Sadece montumu giydim. Telefonumu almak aklıma bile gelmedi.
Direkt olarak arabaya bindim. Gidene kadar ikimiz de konuşmadık

Vardığınızda arabadan iner inmez soğuk hava yüzüme çarptı. ister istemez titredim.
Adam konuşmaya başladı,
"Takip edin beni."
Başımı sallamakla yetindim.

Nefes alışverişimi düzene soktum. Yumruklarını sıktım ve emin adımlarla yürümeye başladım.
Beni nelerin beklediğini bilmeden.

İçeriye girdiğimde o kasvetli hava yine içimi bulandırdı. O gece aklıma geldi. Ve nefes alışlarım yine hızlanmaya başladı.
Sakın ol. Sakın ol. Sakın ol.

Büyük bir demir kapının önünde durduk. Adam kapıyı açtı. Sessizce içeriye girdim. İçeride güzel bir masa ve koltuk vardı. Koltukta oturan adam sert çehresiyle bana bakıyordu,
"Buğra senin için çok mu önemli? Onu görür görmez geldin?"
Yutkundum. Bu adam normal değildi.

Yine aynı yüz ifadesiyle konuşmaya devam etti.
"Ben Murat Kandemir.Buğra benim oğlum."

Ne? Yıllar önce karısını ve küçücük çocuğunu bırakıp giden adam.

"Ne istiyorsun benden? Buğra'yı bırak. "

Sesim yüksek çıkmıştı. Babasını gözleri de tıpkı Buğra'nın ki gibiydi,
Yemyeşil.

Adamın yemyeşil gözleri karardı. Tehditkâr bir sesle konuşmaya başladı,

"Benden kurtulamayacaksınız.
Daha yeni başlıyorum."



Eveet umarım yeni bölümü beğenirsiniz. İyi okumalar.❄️❄️❄️♥️

ASİL ŞEYTANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin