❄️"BANA GÜVENME GÜZELİM."❄️

1K 26 2
                                    

"Sakın bana yaklaşma."

Şaşırdı. Ayağa kalktı ve,
"Neyin var güzel..."
"Bana güzelim deyip durma!" Artık iyice sinirlendim.
Neyi vardı bu adamın?

Anlatmış gibi başını salladı. Döndü ve kapıya doğru yürüdü. Ve arkasını dönmeden konuştu,

"Damla'yla aramızda bir şey yok."

Gitti.

Aşırı yorgun olduğum için okuldan izin aldım ve eve gittim. Eve varır varmaz çantamı attım ve odama çıktım.
Hızlıca üzeri değiştirdim. Yorganın altına girdim ve kendimi uykunun kollarına bıraktım.

Uyandığımda saat akşam 20.30'du.
Bir şeyler yemek için aşağıya indim.
Masanın üzerinde iki dilim pizza vardı. Sıcak olacak ki dumanı hala üzerindeydi. Bir de yanında not vardı
"Sakın aç kalma."

Televizyonun karşısında boş boş bakarken kapı çaldı. Kapıyı açtığımda karşımda Buğra duruyordu.
Kaşı kaynamış ve dudağı patlamıştı. Şaşırdım.
"Ne oldu sana? Yine mi kavga ettin?"
Tısladı
"Rahat bırak beni!"
Yukarıya çıkarken bende peşinden gittim. Odasının önüne geldiğimizde içeriye girdi ve kapıyı yüzüme kapattı.
"Aç kapıyı da yaran pansuman yapayım."
Seslendi;
"Tamam,gir başımın belası."
Kapının ardında gülümsedim. İçeriye girdim. İlk defa Buğra'nın odasına girdim.
Bir erkeğe göre çok düzenli bir odası vardı.
Elimdeki pamuğa biraz tentürdiyot tan döktüm. Yavaşça dudağına bastırdım.

Ben yarayı temizlerken o dikkatlice bir yere bakıyordu.
Tam arkamı dönüp çıkacakken bileğimden tutup beni kendine çevirdi.
"Sağol."

                                     ❄️❄️❄️

Güneş ümitsiz bir şekilde not kağıtlarına baktı.
"Galiba sayısal seçmek hataydı. Bu fizik sınavını geçemeyeceğim."
Ona umut vermek adına,
"Merak etme benim de durumum senden farklı değil." Dedim.
Bir süre gülüştükten ve boş yaptıktan sonra derslere odaklanmaya başladık. Birlikte de matematik kitabına gömüldük.

Çok geçmeden Güneş yine konuşmaya daha doğrusu söylenmeye başladı.
"Allah'ım bu nasıl soru? Bu soruları Cahit Arf mı hazırladı?"
Bu sistemi beni güldürürken bana ters ters baktı.
"Çok mu komik? Kolaysa gel sen çöz bakalım."
"Neyini çözemeyeceğim? Ver de sana nasıl çözülür göstereyim."

Kitabı kendime çevirdim. Bir süre soruyla bakıştık. Aslında soru zor değildi.

Zaten soruyu beş dakika da çözdüm. Evet gayet uzun bir süre.
"Nasıl?"
Ben soruyu daha doğrusu konuyu Güneş'e anlatırken o da ilk kez duyuyormuş gibi bana baktı.
"Anlayacağım. Olacak."
"Aynen. Sana inanıyorum asker! Başaracaksın." Akşama kadar sorulara ve sınavlara çalıştık.
Daha sonra Güneş bizden ayrıldı.

Daha babamların gelmesine 1 hafta vardı. Daha bir hafta daha Buğra'yla yalnızdım.
Kaderimi kabullenerek yemek hazırlamaya karar verdim.

~Güngör Özsoy~

Bugün ben ve Aysel bebeğin kontrollerine gidecektik. Hevesle sordu.
"Acaba bugün ilk ultrason görüntüsünü alır mıyız?"
Ona rağmen sakin kalmaya çalışarak konuştum,
"Tamam hayatım. Bu kadar heyecanlanma. Sakin ol."

En son Turna'yı kucağıma aldığımda bu kadar heyecanlanmıştım.

Bir süre sonra Buğra aşağıya indi.
"Daha hazırlanmadın mı?"
Ah doğru ya! Sınavlardan önce bizim sınıftakiler birleşip bir akşam yemeği yiyecektik. Bir nevi motivasyon toplantısı gibi birşeydi.

Hızlıca odama çıkıp üzerime kırmızı drape detaylı benekli elbisemi giydim.
Hafif bir makyaj ve basit bir saç modeliyle aşağıya indim.

Aşağıya indiğimde Buğra beni baştan aşağıya süzdü. Kış bir bakış attıktan sonra,
"Haydi gidelim."
Birlikte çıkıp arabaya bindik. Yol boyunca ikimiz de konuşmadık.

Restoranda sınıfın hepsi neredeyse vardı.
Gözlerim Uygar'ı aradı ama gelmemişti. Muhtemelen Buğra ve Damla olayından sonra gelmek istememiştir.
Tam oturdum ki bir el sandalyeyi tuttu. Damla. Buğra'nın yanını kastederek,
"Burası benim yerim canım."

Hayır Turna. Olay çıkarma. Sakın ol.
"Geç otur."

Biz oturduktan yaklaşık yarım saat sonra Uygar içeriye girdi. Herkese kısaca selam verdikten sonra yanımdaki sandalyeyi çekti ve yanıma oturdu.

Evet. Savaş başladı.

Uygar bana süzen gözlerle baktı.
"Çok güzelsin."
Ne yapmaya çalıştığını çok iyi anlamıştım. Gülümseyerek,
"Rica ederim." Dedim.
Buğra'ya döndüğümde yüzündeki karanlık ifadeyi gördüm. O yeşil büyüleyici gözleri karardı. Adeta vahşi bir hayvan gibi bakıyordu.

Harika.

Ben masadaki konuşmaya odaklanmaya çalışırken masanın altında elime bir el değdi.
Uygar parmaklarını benim parmaklarına geçirdi. Ben şaşkınca yüzüne döndüğümde bana baktı ve gülümsedi. Sanki çocuğun gülümsemesi büyülü gibiydi. Karşılık olarak ben de gülümsedim.

Buğra daha fazla dayanamamış olacak ki yanımızda bitti. Bileğime yapıştı ve,
"Kalk. Gidiyoruz."
Uygar alay eder gibi gülmeye başladı.
"Bırak beni."
Buğra'nın gözleri karardı.
Ve sessizce fısıldadı,

"Kalkmazsan seni zorla götürürüm. Beni sınama."

O an gözümde canlandı. Daha fazla rezil imada kalkmaya karar verdim.
Ne kadar istemesem de gidecektim.
Buğra beni bileğinden sürüklemeye başladı.
Arabanın arka kapısını açtı ve beni bindirdi.
"Kes sesini. Eve gidene kadar tek bir kelime bile duymak istemiyorum."
Sesi yüksek çıkmıştı. İster istemez irkildim. En iyisi susmaktı.

Vardığınızda beni içeriye doğru ittirdi.
"Sana o herife yaklaşma pişman olursun demedim mi? Amacın kendini acınacak hale düşürmek mi?"

Sinirlendim.
"Sanane ya?! İşim gücüm yok bir de sana hesap mı vereceğim? Hem de kim oluyorsun? Belki ondan hoşlanıyorum."
Yavaş ama büyük adımlarla yanıma yaklaştı. O yaklaştıkça ben geriey gidiyordum. En sonunda gidecek yer kalmadı. Duvar ve onu arasına sıkıştım.

Gözlerimin içine baktı. Bense gözlerimi kaçırdım. Çenemi hafifçe tutup ona bakmaya zorladı. Sanki değerli bir şey mişim gibi bana kibar davrandı yavaşça yaklaştı. Ve dudakları benimkindeydi. Gözümden yaş süzülmesine engel olamadım. Dudaklarımız ayrıldığında alnını alnıma bastırdı.

"Seni korurum. Ama seni uyarıyorum.
Bana güvenme güzelim."


Umarım beğenirsiniz. Sizi çok seviyorum. Bundan sonra her akşam bölüm atmaya çalışacağım. İyi okumalar.🌈

ASİL ŞEYTANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin