❄️ŞEYTANIN İNİ❄️

940 28 3
                                    

Dün gece olanlar kafamı karıştırıyor.
Buğra beni kıskanmış mıydı? Bu soruların cevabını sadece o verebilir.

"Bana güvenme güzelim."

Kafamda o gece ki son sözü yankılanırken sorularımın cevabını almak için Buğra'nın odasına doğru yürüdüm. Tam kapıyı tıklatacaktım ki Telefon konuşmasına şahit oldum,
"Alo, Semih neredesin?"

Semih, o gün spor salonunda dövdüğü çocuk değil miyidi?
"Tamam o zaman, akşam kuytu da buluşuruz."

Yakalanmadan odama doğru hızla ilerledim.

Kuytu? Neresi bu kuytu? Tabii ki içindeki Sherlock Holmes durmadığı için Kuytu'yu öğrenme kararı aldım.
Kimden öğrenebilirim?

Uygar! En iyisi ona sormak.
Telefonumu elime alıp Uygar'ın numarasını çevirdim. Çok geçmeden telefonu açtı.
"Alo?"
"Merhaba Uygar. Sana bir şey soracaktım."
"Tabii ki sor."
Derin bir nefes alıp konuşmaya başladım,
"Uygar, Kuytu neresi? Biliyor musun?"
Gergin bir şekilde konuşmaya başladı,
"Ne yapacaksın? Hem orası güvenli değil. Tek başına gidemezsin."
Yok. Kesinlikle öğrenmem lazım.

"Hem net bir adresi yok zaten."
Peki.
"Sen beni götürür müsün? Hem yalnız gitmemiş olurum."
Bir süre düşündü ve konuşmaya başladı,
"Peki. Akşam üzeri saat 5'te seni alacağım. Hazırlan."
"Peki. Çok teşekkür ederim."

Buğra neyin peşinde olabilir?
Acaba orada uyuşturucu mu satıyordu? Peki bu olanlardan Aysel'in haberi var mı? Kafamdaki sorulara cevap bulmam gerekiyor.

Gitme vakti gelene kadar deniz kıyısına gitmeye karar verdim. İçimden bir ses yapacaklarımın yanlış olduğunu haykırıyordu. Hala ne yapacağından emin değilim. Yapacaklarım büyük sonuç doğuracak olsa da Buğra'yı çözmeliyim.
Kafamı dağıtmaya ihtiyacım vardı. Deniz kıyısına gitmeye karar verdim. İçime ince bodymi, altıma da siyah taytımı giydikten sonra üzerime montunu geçirdim. Telefonu cebime koydum ve evden ayrıldım.

Denizin kokusu burnuma dolarken, havanın ayazı yüzümü yalıyordu.
Cebimdeki telefonun titremesiyle kendime geldim.
Arayan Buğra'ydı.
"Haber vermek için aradım. Akşama evde olmayacağım."
Biliyorum Buğra. Nereye gideceğinide.
"Tamam. Sıkıntı yok."
"Peki." Dedi ve telefonu kapadı.
Akşama görüşürüz.

Telefonu kapattıkan sonra cebime geri koydum. Ve tekrardan eve yavaşça yürümeye başladım.

Kalbim sanki yerinden çıkacak gibiydi. Odanın içinde dört dönerken Uygar'ın gelmesini bekliyordum.
Telefon titredi. Arayan Uygar'dı. Meşgule atıp dışarıya çıktım.
Siyah BMW X5 bir araba beni bekliyordu. Uygar kafasıyla gelmemi işaret etti. Kapıyı açıp içeri girdiğimde bana tedirgin baktı.
"Gerçekten gitmek istediğine emin misin?"
Bilmem. Emin miyim? Daha doğrusu hazır mıyım?
"Evet. Eminim."
Bana baktı. Gülümsedi.
"Seninleyim."
Karşılık olarak ben de gülümsedim. Ve araba çalıştı. Yol boyunca ikimiz de konuşmadık.

İçimde tarif edilemez bir korku ve heyecan duygusu vardı. Buğra beni görünce kızar mıydı? Tabiki kızardı. Ama. Daha önemlisi göreceklerim karşısında ne yapacağım?

Gideceğimiz yere vardığınızda karşılaştığım manzara beni pek şaşırtmadı.

Şeytanın inini buldum.

Kalbim hızla atıyordu. Hala tereddütlüyüm. Ama gideceğim. Uygar'a dôndüm.
"Teşekkür ederim ama gitsen iyi olacak. Bundan sonrasını ben halladerim."
Dikkatlice baktı. Gitmek istemediğini belli etti.
"Lütfen. Buğra seni burda görürse hiçbirimiz için iyi olmaz. Git hadi."
"Peki. Ama dikkatli olacağına söz ver."
Bana önem mi veriyordu?
"Söz. Dikkat edeceğim."
Arabadan iner inmez soğuk hava yüzümü yaladı. Ellerimi birleştirdim sanki işe yarayacak gibi içine üflemeye başladım. Derin nefes aldım. Emin adımlarla yürümeye başladım.

Burası eski depo gibi bir yere benziyordu. İyiden iyiye tedirgin olmaya başladım. Büyük bir kapının önündeydim. Kapı yılların hakkını vermiş gibi duruyordu, paslı büyük kapı yavaşça aralandı ve kapının ardında iri yapılı muhtemelen benim yaşlarımda bir çocuk göründü. Sert ve tok sesiyle,
"Gir bakalım."
İçeri girdiğimde içeride sigara dumanıyla karışık tuhaf bir koku vardı. Midem bulanmaya başladı.
Yerler normal beton zemin, duvarlar ise mermerdi. Terk edilmiş bir yere göre gayet güzeldi.

Kuytu'yu buldum.

Erkek çoğunluk olsa da kızlar da vardı. Bu kızlardan birkaç tanesi bizim okuldandı. Biri de Damla.

Nefes alış verişim hızlanmaya başladı.
Tedirgin olmaya başlamıştım. Ellerim titremeye başladı.
Buğra'yı bulmalıyım.

Ben öylece etrafına bakınırken arkamada bir anda biri belirdi ve beni bileğinden tuttu.

Hayır. Bu sefer Buğra değildi.

Telaşla sordum,
"Kimsin sen? Bırak kolumu!"
Ruhsuz bir şekilde gülmeye başladı.
"Merak etme. Sana zarar vermem."
Gözleri hafiften kızarmış her an bayılacak gibi bana bakıyordu.
Beni kolumdan sürüklemeye başladı.
Evet. Buraya gelmemeliydim.

Beni bilmediğim bir yere sürüklüyordu. Geldiğimiz yer oda gibi bir yerdi. Duvara yaslandım ve yavaşça yere çöktüm. Gözlerimden akan yaşa mani olamadım.

Ben tam bitti derken aklıma Buğra'nın sözleri geldi.

"Seni korurum güzelim."

Bu bölümlük bu kadar. Yeni bölümü yarın atmaya çalışacağım .
İyi okumalaaar❄️❄️

ASİL ŞEYTANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin