Kadın ruhunu hediye olarak ruhsuz adama verdi. Adam benimseyemediği ruhu alıp kenarıya attı.
Artık kadın da ruhsuzdu...Göğsümde hissettiğim ağırlıkla gözlerimi açtım kafamı yavaşça eğdiğimde göğsümdeki ağrının sebebini gördüm. Buğra başını göğsüme koymuş mışıl mışıl uyuyordu. Sıcak nefesi göğsümü gıdıklarken karnım karıncalanmaya başlamıştı bile. Elim bana itaat edercesine havaya kalktı ve yavaşça saçlarında dolaşmaya başladı.İpeksi, yumuşacık saçları avuç içimi gıdıklarken yüzümde çarpık bir gülümseme oluştu. Ben yavaşça saçını okşarken aniden gelen ses gülümsemenin kaybolnasına sebep oldu.
"Fırsatçı seni."
Kinayeli ses tonuyla konuşan Buğra gülümsüyordu. Kafasını göğsümden kaldırıp müzip gülümsemeyle bakmaya devam etti.Yüzündeki gülümseme aniden sokunca içine düşen kurt yavaş yavaş kemirmeye başlamıştı bile.
Göğsümdn kalktı ve yorganı yavaşça üzerinden attı.
"Kalk artık ve sonra bana yiyecek birşeyler hazırla." Dedi
Ona anlamayan gözlerle bakınca gülümsedi
"Açım diyorum?"
Cevabım gecikmedi
"Banane. Kölen mi var? Kalk kendin hazırla."
Bu tavrını bekliyormuş gibi kafasını yavaşça salladı ve yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Ve sessizce fısıldadı
"Sayende güzel uyudum. Bunun için sana kahvaltı hazirlayabilirim."
İşte bu daha şaşırtıcıydı. Buğra Kandemir bana kahvaltı mı hazırlayacaktı?
Daha komik ne vardı ki?"Şimdi kalk. Ve toparlan giyecek birşeye ihtiyacın olursa o dolapta hepsi var."
Uykulu haliyle bana odanın diğer ucunda duran dalabı parmağı ile gösterdi ve hiçbir şey olmamış gibi kalkıp gitti.Bende aceleyle yataktan kalkıp giyecek birşey aramaya koyuldum. Dolabın kapağını açtığımda içinde son moda çeşitli kadın elbiseleri gördüm.
Başka kadınları da mı buraya getiriyordu?
Boğazıma oturan yumru ağırlaşmadan dolabı kapadım. Ve üzerimdekilerle kaldım.
Kötü düşünceler ardında endişe ve diğer korkuları getirdi.Muratla yaptığım anlaşmanın üzerinden üç gün geçmişti.
Ne yapacağımı bilmez haldeydim. Tırnağını avuç içlerinde geçirdim ve ardında ufak izler bırakacak kadar bastırdım. Gözlerim dolmuştu.Murat'tan nefret ediyorum.
Kafa karışıklığım devam ederken tırnaklarımı etime fazla geçirmiş olacaktım ki avuç içlerim küçük çizikler halinde kanamaya başladı. Ardından hızla kapı açıldı ve içeriye giren Buğra bana bağırmaya hazırlanacaktı ki gergin bakışlarımı ve dolu gözlerimi farketti. Ani adımlarla yanıma yaklaştı ve kanayan avuçlarımı avuçlarının içine aldı. İri iri açtığı bilyeyi andıran gözleri büyüdü ve bakışları avuçlarımdan gözlerime kaydı.
"Kendine ne yaptın aptal kız?" Durgun aynı zamanda anlamayan gözlerle bana bakmaya devam etti. Ve gözyaşlarım yavaşça gözlerimden taşımaya başladı. Ard ardına gelen yaşlar durmak bilmedi. Bugar hiçbir şey demeden beni kendine çekti ve sıkı sıkıya sarıldı.
"Anlat bana meleğim."Meleğim. Ben onun meleğiydim.
Derin nefes aldım başımı boynunun girintisinden çıkardığımda bana baktı elinin tersiyle gözyaşlarımı sildi.
"Önce şu yaraları kapatalım." Dedi ve banyo olduğunu düşündüğüm odaya doğru ilerledi. Bir süre sonra elinde ilkyardım çantasıyla yanıma geldi ve yarayı temizledikten sonra gazlı bez ile yavaşça sarmaya başladı.
O elimi satarken bende onun güzel yüzüne baktım. Simsiyah gözleri ve bembeyaz teniyle gayet çekiciydi. Uzamaya başlayan sakalları ve belirgin elmacık kemikleri ile adeta bir şeytana benziyordu.Asil bir şeytana.
Yaramı sardıktan sonra konuşmaya başladı.
"Ne oldu bilmiyorum ama seni aşağıda bekliyorum. Ve unutma aç kalmaktan hiç hoşlanmam acele et ve beni sinirlendirme."
Yavaş adimlarla kapıya yaklaştı ve elini tam kulpa atacakken arasını dönmeden konuştu."Bir daha kendine zarar vermeye kalkarsan seni mahvederim."
Kahvaltıda aramızdaki gerginli devam ediyordu. Derin bir nefes aldım ve herşeyi ona anlatmaya karar verdim.
"Baban beni tehdit ediyor." Bunu söylemekle suratının şaşkınlık ve kızgınlık arasında gidip gelmesi beni daha da korkutmuştu.
Yumruklarını sıktı ve masadan kalktı. Gözü seğirmeye başladı. "Ne dedi sana?"
Yine gözlerim dolmuştu. Konuşmadım. Sustum.
Ve aniden bağırmaya başladı.
"Anlat Turna. Sana ne dedi?"
Bağırmasıyla gözyaşlarım pınarlarından akmaya başladı. Ve ağlayarak konuşmaya devam ettim.
"Eğer seni onunla işbirliği yapmaya ikna edemezsen beni öldüreceğini söyledi." Dedim ve olan biten herşeyi ona anlattım.Artık benim değil. Bizim sorunumuzdu. Ve beraber çözecektik.
Yanıma yaklaştı. Sağ elini başparmağı ile ıslak yanağımı okşamaya başladı.
"Kimsenin sana dokunmasına izin vermeyeceğim."
❄️❄️❄️
Beraber eve gitmeye karar verdik. Ben de Buğra'yı dışarıda beklemeye karar verdim.
Dışarıya adımımı atar atmaz titremeye başladım. keskin bir soğuk vardı. Çıkamam ve girmem bir oldu.
Arkası döndüğümde Buğra bana gülüyordu? Sinirlendim ve bir hışımla ona dönüp
"Ne var çok mu komik?"
Soruyu sorduğunda hala gülüyordu.
"Evet komik." Komiksin tatlı kız." Dedi. Ve ani bir hareketle üzerindeki siyah boğazlı kazağını çıkarıp kafama fırlattı.
"Al giy şunu. Hasta olup başına iş açma."
Dedi. Ona ters ters baktığımı görünce gülerek merdivenlerden yukarıya yeni kazak almaya çıktı. Ben de üzerine Buğra'nın kazağını geçirdim.Aynı onun gibi kokuyordu. Kendine özgü erkeksi kokusu ve duş jelinin kokusu karışmış ve harika bir kokusu vardı.
Ne yapıyorum ben? Noluyor bana ya?!! Sapık gibi adamın kazağını koklamak nedir?!
Hemen kendime geldim ve kazağın üzerine hırkamı geçirip dışarıya çıktım. Çok geçmeden Buğra elinde arabanın anahtarıyla yanıma geldi ve kapıları açtı.
Üzerine giydiği siyah gömleği ona çok yakışmıştı. Altına giydiği aynı renk kot pantolonla harika bir kombin olmuştu.
Ben ona aptal gibi bakarken Buğra bana seslendi.
"Binecek misin yoksa bana öyle bakmaya devam mı edeceksin?" Sorusu kızarmama sebep olmuştu. Hiçbir şey demeden arabasına bindim ve yavaşça yola koyulduk.Eve vardığımızda arabadan indim ve telefonu titremesiyle ekranda çıkan isim gülümsememr sebep oldu.
Arayan Güneş'ti.
Ah, ona haber vermemiştim.
Buğra'ya döndüm ve "Sen git ben geliyorum." Dedim ve onaylar gibi başını sallayıp eve doğru yürüdü.Telefonu açtığımda Güneş'in neşeli sesi kulaklarıma doldu.
"Nerelerdeydin kızım yaa?? Çok merak ettim seni. Nihayet telefona bakmaya karar verdin."Güneşle konuşurken aynı zamanda yürüyordum.
"Bende seni çok özledim. Buluşalım mi sana anlatacağım çok önemli şeyler var."Güneş konuşmaya devam ederken yanımda bir araba durdu. Ben daha ne olduğun anlamadan içinden üç adam indi. Bu adamlardan biri Murat'tı. Evet artık korkmalıydım.
Geniş gülümsemeyle bana baktı.
"Selam tatlım." Uğursuz sesi kulakarimda yankılandı."Turna?" Güneş'in endişeli sesi telefonun bir ucundayken olacakları duyması için telefonu kapamadım. Ve cebime tıktım.
İki adam gelip beni kolumdan arabaya sürükledi ben direnmeye başladım. Tutan adamlardan biri kolumu iyice sıkıyordu.
Adamlar beni arbaya zorla oturturken Murat bana muzip bir gülümsemeyle baktı ve"Yarım kalan işimizi halletmenin vakti geldi tatlım."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASİL ŞEYTAN
أدب المراهقين~ASİL ŞEYTAN~ Beni belimden tutup kendine çekti. Dudaklarıma yapıştı. Sanki kaybetmekten korkuyor gibiydi. "Seni istiyorum güzelim. Sadece seni..." Az önceki kalpsiz adamdan eser yoktu. Bedenlerimiz adete birbirlerine tutuklu gibiydi. Yutkundum ve...