İşler bir türlü durgunlaşmak bilmiyordu.Buse itiraz etmeme rağmen hastaneye geliyor,Paul ise yaptığımın yanlış olduğunu çünkü Buse'nin de kardeşini görmeye her ne kadar bencillik yapsa da hakkı olduğunu söylüyordu.Ben de son çare,o geldiği gibi Caroline ile bahçeye çıkıyordum.
Beste'nin durumu kötüye gidiyor,kanser olma riskinin giderek arttığı söyleniyordu.Doğru teşhis konmak için de sürekli çeşitli tahliller yapılıyor,röntgenler çekiliyordu.Beste acı içerisinde hepsine dayanıyordu.
Annemden haber yok,babamın özlemi giderek artıyor.
Toprak uyuduğumuz günden beri hiç gelmedi.
Aklımda çeşitli planlar yapıyordum.Derhal kendi evime çıkmak için.Beste iyileşene kadar onu evimde misafir edebilirdim.Ama evim kesinlikle İstanbul'da olmayacaktı.Hatta Türkiye'de bile olmayabilir.Belki de haritadan nokta atışı yapardım.Ama şuanlık en doğrusu,yaza kadar iyi bir miktar para biriktirmek ve seneye başka bir şehirde sınıf tekrarı yaparak iyi bir üniversite kazanmak.Bu sene zaten elden gitti.
Ben gecenin bir vakti hastanede kafamda böyle planlar yaparken odaya Toprak girdi.Önce Beste'ye baktı.
"Iyi mi?" Kızmıştım.Gelmeyeli 2-3 hafta olmuştu.Ne aradı ne de sordu.
Soğuk bir şekilde "İyi." diye cevapladım.
"Sevindim.Bahçeye inelim mi?"
Şaşırmıştım.Ama kaybedecek daha fazla birşeyim olmadığından ve aslında merak da ettiğimden indim.Serin bir banka oturduk.
"Aslında sana veda etmeye geldim."
Harika.Zaten yokluğuna kızıyordum,kızgınlık hissimin olgunlaşmasına yardımcı oluyordu.
"Başarılı günler geçirmen dileğimle."
"Ne? Neden bu kadar resmisin? Cemre bana kızdığını biliyorum ama inan hiç uğramaya vaktim olmadı.Bunun için özürdilemeye yüzüm yok.Ama veda etmeye geldim ve bana resmen güle güle diyorsun."
Bu ne kadar saçma bir düşünceydi.Ne dememi bekliyordu ki? "Lütfen gitme,kal mı diyeyim sen veda etmeye gelmişken?"
"Nedenini sorabilirsin."
"Beni ilgilendirmiyor."
"Tamam,ben yine de söyleyeceğim.Amerika'ya gitmemiz gerekiyor.Dönem sonuna kadar dönebilir miyim bilmiyorum."
Anında beynim elektirik verilmiş gibi hissettim.
"Gitmemiz?"
Anında suskunlaştı.Uzun uzun uzaklara baktı.Ve yavaşça cevap verdi.
"Lara ve ben."
"Işte sen busun." diyerek yanından koşar adım kalktım.
Aniden kolumu kavradı.
"Durur musun lütfen.Buna zorundayım Cemre anlamalısın."
Artık tek bir kelime dahi söylemeyecektim.
"Cemre tepki ver.İnan zor durumdayım."
"Cemre.Cemre!"
Ve sonunda karşılıklı atışmaya başladık.
"Lara ile gideceğini söylüyorsun ve istemediğini söylüyorsun.Banane bundan Toprak!"
"Cemre.Benim için değerlisin.Seni seviyorum bunu anla sadece."
"Neden gidiyorsunuz?"
"Bunu sana söyleyemem."
"Defol buradan!"