Yumuşak bir dudak yanağımdan öptü,ve öylece durdu.
Toprak.
Gözlerimi yavaş yavaş açtım.Gökyüzü Aralık ayına göre fazla parlaktı.
"Günaydın." diyerek gözlerimin içine bakarak gülümsedi.
Çok yakınımdaydı.Nefesini hissedebilecek kadar.
"Günaydın." gülümseyerek karşılık verdim.
Yanıma yattı.Ve kollarını belime dolayarak sıkıca sarıldı.Gözlerini kapattı.Ne yapacağımı bilmiyordum.Bende ona sarılmak istiyordum,deli gibi.Bende yan dönerek kollarımı boynuna sardım.
Beni,kendine daha çok yaklaştırdı.Vücudumun her parçası birbirimize değiyordu.
Bir kaç dakika sonra sessizliği ben bozdum. "Neredeler?" karavanda kimse yoktu.
"Yolun ilerisindeki lokantada."
Ne? Gelmiş miydik? Yerimde doğrultdum ve camın ardında ki İzmir kalabalığını görmem bir oldu.
"Beni niye uyandırmadınız?"
"Çok güzel uyuyordun.Uyandıemalarına izin vermedim.Hem siparişler daha gelmemiş.Gidelim?"
Karavandaki bütün perdeleri kapattı.Üzerimi değiştirmem gerekiyordu.İyi ama onun yanında değiştirmeye utanırdım.
Ona dik dik baktım.Çıkması için.Sert olmalıydım çünkü dün gece onu öpmüştüm.Şımarmasın çocuk.Çocuk.Aşık olduğum çocuk.
"Ne yani çıkayım mı?"
"Senin giydirmeni bekliyorum Toprak."
"Hangi kazağı istersin?"
"Şaka yapıyorum.Çık hadi."
"Ne yani? Karavanın önünde insanların içinde seni mi bekleyeceğim?"
"Toprak.Çık."
"Giderim ama?"
"Nereye?" beni bırakıp gidecek miydi? Yani tamamen bırak gidecek miydi?
"Lokantaya." dedi ani cevabıma ani cevap vererek.Anlamıştı korktuğumu.Piç.Şimdide gülüyordu.
"Siktir Toprak."
Bana piç bir şekilde gülüp karavandan çıktı.
Ne giyeceğimi bilmiyordum.Beste'nin bavulundan eksik olan kıyafetine baktım.O tarza göre giyinecektim.
Siyah mini dar eteğimin altına ince kilotlu çorap giydim ve üstüme de siyah omuzlarımdan bileklerime kadar yırtık olan bodyimi giydim.Ve uzun çizmelerim.Üzerime siyah kısa montumuda giyince hazırdım.
Karavandan indim.
Toprak gerçekten gitmişti.Karavanın önünde bekler diye tahmin etmiştim.Yeniden tekrarlıyorum.Piç.
Beste'yi arıyordum ki gözüme %2 olan şarj takıldı.Ve şimdi %1.Hızlıca Beste'yi arayıp lokantanın adını sordum.Daha doğrusu soramafım çünkü gerizekalı kardeşim dediklerimi anlamıyordu bir türlü. "Kard." dedi ve telefon kesildi.Devamı vardı lokanta adının çünkü konuşurken kesildi.
Şansıma sıçayım!
Karşı kaldırıma geçerek bütün lokantaların adlarını okudum.'Kard' ile başlayan hiçbir lokanta yoktu.Yol boyunda yaklaşık on beş dakikadır yürüyordum.
Sonra yürümeye başladığım yere dündüm ve ters yöne yürüdüm.Yine yok!
Delireceğim.
Şansımı deneyip yürümeye başladığım noktaya dönüp tam karşıya yürümeye başkadım.Yine yok!
Yaklaşık yarım saati geçik etrafta deli gibi 'Kard' ile başlayan lokanta arıyorum.Yürümeye başladığım noktaya geri döndüm.Delirecektim.Keşke Toprak'a 'Git.' demeseydim.
Kulağımın dibine "Ge-ri-ze-ka-lı!" diye hafif yüksek bir sesle konuşunca ürktüm.Toprak! Beni başından beri izliyormuş!
"Nerede bu siktiğimin lokantası!?"
"Küfür etmekten gözlerin görmüyor." dedi ve beni arkama çevirdi.
Yürümeye lokantadan başlamışım meğer.Yürüme noktam lokantaymış meğer.Toprak bunu görüyormuş meğer.Yarım saati geçik bir süredir deli gibi yürüyormuşum meğer.
Etraf dönmeye başladı,Toprak "Hey." diye bağırdı.Ta ta taa taa ve karanlık!