Yakınarak alarmımın sesine uyandım.Okula gitmek istemiyordum.Bu olanlardan sonra aklımı zaten derslere veremezdim.
Ama içimden bir ses okula gitmem gerektiğini,devamsızlık yapmamam gerektiğini söylüyordu.Sanki işler daha da kötüye gidecek ve benim devamsızlık yapmam gerecekti.
İçimdeki ses o yüzden git ve devamsızlık hakkını kötü günlere sakla diyordu.
Üzerimi giyindim ve çantamı aldım.Hayır,çanta niye alıyordum ki? Bir defter ve bir kalem yeterdi.Zaten dersi dinlemeyecektim.Zamanın geçmesi içinse kalem ve defter bana yardımcı olacaktı.
Salak hocalardan teki dersi dinlemek yerine yaptığım karalamalara sinirlenip ailemi aramak isteyecekti.
Ama ben ona kalbimde üzüntüyle,yüzümde ise umursamaz bir gülüşle 'babam öldü,annemse cehennemin dibinde!' diyecektim.
Aklımda binbir senaryoyla aşağı indim.
Beste ve Arzu kahvaltısını yapıyordu.Buseyle Umut ise yok.
Bu da neyin nesiydi şimdi? Neden kahvaltıyı haber vermiyorlardı? Eskiden haber vermeden orurulmazdı sofraya.Artık herkes çığırından çıktı.
Açıkçası umurumda da değildi.Yolda birşeyler atıştırsam belki daha sakin olurdum.
Birşey söylemeden kapıya gittim.
"Kahvaltı?" diye küçümseyen bakışlarıyla homurdanarak söylendi Arzu.
Bu kız iyice sinirime dokunmaya başlamıştı.Umut'a üzülüyordum.Umut iyiki de üveydi.Aksi taktirde Arzu'ya benzeme olasılığı vardı.
Korkunç bir bakış atarak kapıyı açıp çıktım.
Serin hava yüzümü tırmaladı.Umursamadım,siteden direk çıkıp rıhtıma inmek istedim.
Sitenin köşesindeki fırından kendime poğaça aldım.
Rıhtıma indiğimde deniz havanın aksine kaçınılası değildi.O da sanki rüzgarın onu hırpalamasından bıkmış,kendini rüzgara teslim etmişti.Ve rüzgar acıyıp denize dokunmuyordu.Aslında acımak değildi onun ki,denizin masum olduğunu anlamış ve asıl kötülere saldırmak istemişti.
Ve belki de bu yüzden rüzgardan etkilenen bizdik.
Bir banka oturdum.Önümden bir ihtiyar geçti.
Yüzündeki kırışıklıkların bir anısı var mıydı acaba? Belki normal bir hayatı vardı.Halinden orta halli bir ailenin babası gibi duruyordu.Belki de çocuklarını okutmak için parayla savaşırken oluşmuştu o kırışıklıklar.Ve şimdi çocuklarının okumuş olduğu verdiği huzurun etkisiyle kendini denizin sonsuzluğuna vermişti.
Belki de çok borcu vardı.Herşeyden bıkmıştı en az benim kadar.Ve herşeyi unutmak adına,ya da bütün sıkıntılarını denize bırakıp gitmek adına sığınmıştı buraya.
Belki de çok fakir bir adamdı ve onu doyuran bir yerden geliyordu.Zengin kesimdi buralar.Ona yardım etmek isteyen insanlar elbette olabilirdi.
O adamın hayatı herşey olabilirdi.Belki bir katil,uzak ülkelerden kaçıp gelmiş.. Acaba hayatını yazsa ne kadar ilginç şeyler çıkardı ki ortaya? Normal miydi hayatı? Yanımdaki banka oturuşundan ve gözlerinin denize dalışından bir sıkıntısı olduğu belliydi.
Belki de normal bir insanın sıkıntısı gibiydi.
Keşke dedim; keşke normal bir hayatım olsaydı.
Babam hayatta olsaydı.Annem bizi bırakıp gitmeseydi.Ya da gittiğinde arayıp sorsaydı.Ya da en azından fahişelik yapmasaydı..Kardeşlerimle aram iyi olsaydı.Evimize giren gizemli kişiler olmasaydı.Her daim yanımızda olan akrabalarımız olsaydı.Anneannem,dedem,babaannem..bana harçlık verselerdi bayramlarda.