Merhaba!
Multimedya : Yavuz&Bade çiftimiz...
İyi okumalar!
Ayakkabılarını eline aldı ve vestiyerin altındaki beyaz sporlarımın yanına koydu.
"Salon burası değil mi?" dedi ve cevap vermemi beklemeden salondan içeri girdi.
Onun peşinden salona girdiğimde gözüme çarpan tek şey camın önündeki çamaşır şeridi ve üstündeki kıyafetlerimdi.
"Utandın mı?" diye sordu alayla.
"Evime izinsiz girdin. Senin utanman gerekmiyor mu?"
"Çay içmez miyiz?"
"İçersen gider misin?"
"Beraber içersek gideriz." dedi ve ikili koltuğa oturdu. Ona gözlerimi devirdim vr çay koymak için mutfağa girdim.
Alt çaydanlığa su koydum ve ocağı açıp üstüne yerleştirdim. Üst çaydanlığa iki yemek kaşığı çayı attım ve altının üstüne yerleştirdim.
Yukarıdaki cam kapaklı dolabı açarak iki çay bardağı ve altlığı çıkardım.En son babam vefat ettiğinde gelen komşular için çıkartmıştım.
Dolmuş gözlerimi etrafta gezdirdim ve aşağıdaki dolaptan kuruyemiş ve kurabiye çıkartıp servislere yerleştirdim. Çay servisi için her şeyi ayarladığımda, çayı demlemeye bırakıp salona geri döndüm.
Salona girdiğimde karşılaşmayı beklediğim son şey, Yavuz'un çamaşır şeridindeki kıyafetlerimi katlamasıydı.
"Sen ne yapıyorsun?" diye sordum. Ses tonumda endişe ve merak vardı.
"Ne yapıyor gibi görünüyorum?" diye sordu elinde siyah badimi katlarken.
Yanına gidip elindeki badimi aldım. Beni umursamadan köşedeki siyah sütyenimi aldı ve ikiye katlayarak önce katladığı sütyenlerimin yanına bıraktı.
"Hangi hakla yapıyorsun bunu?!" diye sordum sinirle.
"Hasta birine yardım ediyorum."
"Her hasta olanın sütyenini de katlıyor musun?" dedim alayla.
"Hayır, sadece seninkileri." dedi ciddiyetle.
"Bak Yavuz se-"
"Çay kaynıyor. Hadi bi çay koyda içelim."
Sakin tavırları sinirimi bozarken mutfağa geçip çayları koydum. Tepsiye çaylar dışında kuruyemiş, kurabiye ve çay şekerini yerleştirip salona döndüğümde Yavuz'dan eser yoktu.
Tepsiyi koltuğun üstüne bıraktım ve kenardaki küçük sehpaları çıkardım. Tepsidekileri sehpaya koydum ve tepsiyi yanıma alarak Yavuz'u bekledim.
"Odan güzelmiş." demesiyle ayağa kalkıp kapıya doğru döndüm.
Gözlerimi kocaman açmış ona bakarken,"Sadece bunun yerini bulamadım." dedi ve elindeki şapkamı gösterdi.
"Sen deli misin be adam?"
"Ne yaptım ki?"
"Daha ne yapacaksın? Evime gelmiş iç çamaşırlarıma kadar katlayıp yerleştirmişsin!"
"Bunda kötü ne var ki?"
"Özel hayat diye bir şey var!" dedim bağırararak. Yüzümün kızardığını hissedebiliyordum.
"Sütyenlerin oldukça düzdü. Özel bi tarafı yoktu. Olsa görürdüm."
"Göremezsin zaten!"
"Öyle diyorsun." dedi kafasını aşağı yukarı hareket ettirerek.
"Bak Yavuz. Evime izinsizce girdin, tamam. Çay istedin buna da tamam. Ama gelip iç çamaşırlarıma bakma haddini kimden alıyorsun?"
"Senden."
"Toplasan iki gündür tanışıyoruz ve aramızda samimi bir ilişki de yok. Şimdi çayını içeceksen iç sonra defol git evimden!"
"Şimdilik yok."
"Sıçarım sana da çayına da o zaman!" dedim ve Yavuz'u kolundan tutarak dış kapıya götürdüm. Dış kapıyı açıp ayakkabılarını kucağına fırlattım. Şaşkın bakışları devam ederken kapının önündeki sırt çantamdan raporumu çıkartıp uzattım.
"Şunu da hastaneye gidince bırakırsın." dedim sakince ve kapıyı yüzüne kapattım.
Salona girdim ve çayımı yudumladım.
Kuruyemişleri önüme çekerken diz üstü bilgisayarımdan venom filmini açarak izlemeye başladım.●●●
Kulağıma gelen sesle gözlerimi açmaya zorladım. Bilgisayarın başında uyuyakalmıştım. Elimi sesin kaynağı olan telefona uzattım. Elimde çevirip baktığımda tanımadığım bir numara olduğunu gördüm. Telefonu açıp kulağıma yaklaştırdım.
"Alo?" diye seslendim. Ses tonum kalınlaşmıştı ve sanırım ateşim de vardı.
"Bade?"
"Kimsiniz?"
"Ben Murat. Kardeşin olan." dedi gülerek. Bir şey demeden bekledim.
"Seni arayayım belki buluşuruz diye düşünmüştüm." sesi sona doğru kısılmıştı."Üzgünüm. Hem üşütmüşüm hem de sinüzitim var. Birkaç gün zehir bana anlayacağın."
"Annemin de sinüziti var. İçtiği bir çay vardı, iyi geliyormuş. Sorayım mı?"
"Gerek yok. Ağrı kesici aldım geçer birazdan." dedim. Ondan gelecek hiçbir yardımı istemiyordum. Sanki kendime ihanet ediyormuş gibi hissediyordum.
"Tamamdır. İyileşince beni ara ama olur mu?" diye sordu çekingence.
"Arayacağım. Sözüm olsun." dedim gülerek. Bana eşlik ettikten sonra 'Görüşürüz!' deyip kapatmıştı.
Kapanan telefondan saate baktığımda akşama doğru üçe geldiğini gördüm. Hiç istemeden de olsa ayağa kalktım ve mutfağa geçtim. Boğazıma iyi gelecek bir mercimek çorbası hazırladım. Dolapta geçen gün aldığım tavuk kanatlarını soslayıp ızgaraya attım. Yanına da pirinç pilavı yaptım. Bu yemekler beni iki gün götürürdü. Sadece sabah ekmek almam gerekiyordu.
Yemekler pişince salona götürüp yedim. Etrafı toparlayıp bulaşıkları yıkadım ve odama geçtim. Telefonumu yanımda şarja taktım. Yatağın örtüsü açıp içine girecektim ki kapı çaldı.
Saat akşam altıya gelirken kimseyi beklemiyordum.
Mutfaktan bir bıçak alıp arkama sakladım ve kapıyı açtım. Bu sefer kapıda dona kalan bendim."Annneni içeri almayacak mısın?"
_____________________________
663 kelime.
Bölüm notları hariç.Bölüm hakkındaki düşünceleriniz?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bostan Sokak
Novela JuvenilTanıtım 1 Babamın vefatından sonra bana bıraktığı mektupla sokağın başında duruyordum. Bostan Sokak. Girişinde sonunu gördüğüm, hayatımın 26 senesini bırakacağım sokaktı. O gün sokakta tek kişi olmama rağmen sokağın sonunda beni izleyen adam, hay...