Merhaba!
Multimedya : Yavuz&Bade çiftimiz...
İyi okumalar!
Boğazımdaki yanmayla gözlerimi araladım. Gözlerimin kenarında oluşan çapaklar gözümü yakmaya başlamıştı. Halsizlikle üstümdeki yorganı yatağın kenarına atarak zorlukla ayağa kalkıp lavaboya gittim. Yüzümü yıkayıp, gözümü iyice ovaladıktan sonra kuruladım. Aynaya baktığımda gözümün altındaki mor torbalar, solmuş tenim ve kızarmış yanaklarımla, hastalığıma "Merhaba!" demiş bulunmaktayım.
Lavabonun altındaki dolaptan derece ölçer aldım ve çıktım. Mutfağa girip tezgahın üzerinde olan şişe suyumdan son yudumlarımı aldım. Mutfaktan çıkarken dereceyi yavaşça kulağıma koydum. Odama dönüp telefonumu alıp saate baktım. 06.47 yi gösteriyordu. Telefonumu yerine bırakıp aynı yavaşlıkta yatağımı topladım. Kulağımdan gelen derece ölçerin bip bipli sesini duyunca kulağımdan yavaşça çıkardım ve dereceye baktım. 38.4°
Şu an çok yüksek değildi ama uyumaya devam edersem daha kötü olacağını bildiğimden hastaneye gitmeye karar verdim.Maalesef doktor olduğum, kendimi ilaç manyağı edeceğim anlamına gelmiyor.
Hem terzi de kendi söküğünü dikemiyordu?
Kendi kendime saçmalamaya son verip lavaboya geri girdim. Derece ölçerin başlığını yıkadıktan sonra kağıt havluyla güzelce kuruladım. Aynı şekilde yerine koyduktan sonra dişlerimi fırçaladım ve lavabodan çıktım.
Salona girip dün giydiğim tayta baktım. Kurumuştu. Şeritteki diğer kıyafetlerde kurumuştu ama onları katlayacak halim şu an yoktu. Odama girip pijamalarımı çıkardım. Taytımı giydikten sonra liseden kalan siyah, düz ve kalın polarımı giydim. Açık saçlarımı elimle taradım ve at kuyruğu yaptım. Cama yaklaşıp perdeyi kaldırdım. Sonbaharın ikinci aynına geçmemizin etkisiyle, hava daha aydınlanmamıştı. Sırt çantamı aldım. Yanımdan hiç ayıramadığım eşyalarımı koydum; şarjımı, cüzdanımı, kulaklığımı ve kremlerimi çantama koydum. Çantamı sırtıma taktıktan sonra odamdan çıktım.
Bu sırada telefonumdan bi taksi uygulamasından taksi çağırdım. Koridora geldiğimde vestiyerdeki botumu ve küçük, çantaya atılmalık şemsiyemi aldım. Kapının kilidini açtım ve dış tarafından geri deliğe soktum. Ayakkabımı giydim ve şemsiyeyi çantama attım. Dış kapıyı kendime çekip iki defa kitledim ve anahtarımı da çantama attım.Bahçe kapısının önünde duran sarı taksiyi görünce polarımın şapkasını taktım ve bahçe kapısını açarak evden tamamiyle çıkmış oldum. Taksinin ön kapısını açtım ve içeri girdim.
Kendi çalıştığım hastane buraya pek yakın değildi o yüzden şoföre dönerek,
"İstinye Devlet Hastanesine abla." dedim.Evet şoför kadındı. Bu abartılacak bir şey değildi. Kadınların ekmek parasını kazanması mutluluk vericiydi ama bunu abartı bir mutlulukla söyleme gereği duymamıştım hiçbir zaman.
"Tamamdır canım." dedi ve sürmeye başladı. Etraf yeni yeni aydınlanmaya başlamışken, insanların koşuşturmasını arabanın ön camından izliyordum. Acaba başkalarının camında gözükmüş müydüm?
Sahil yoluna geldiğimizde, soğuk havanın etkisiyle, oldukça sakindi. Bir kaç dakika sonrasında duran taksiyle kafamı taksimetreye çevirme gereği duymadım. Çocukluğumdan beri burada yaşadığımdan ücretleri bile ezberlemiştim artık.
Çantamı açarak cüzdanımdan 25tl çıkarıp, şoföre uzattım. "Sağ olasın." dedi.
"Hayırlı işler abla." dedim ve taksiden inip kapısını kapattım. Karşıya geçip hastanenin acil kapısından içeri geçip sandalyede oturup bekledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bostan Sokak
Teen FictionTanıtım 1 Babamın vefatından sonra bana bıraktığı mektupla sokağın başında duruyordum. Bostan Sokak. Girişinde sonunu gördüğüm, hayatımın 26 senesini bırakacağım sokaktı. O gün sokakta tek kişi olmama rağmen sokağın sonunda beni izleyen adam, hay...