Bölüm 4 - JULIAN VE HAYATIMIN DEĞİŞTİĞİ GÜN

78 10 3
                                    

"Tanrım, neden bu kadar şanssız olmak zorundayım ki! Sanırım ben de şans dağıtılırken o anda oradan şemsiyeyle geçme bahtsızlığında bulunmuş akıllılardan biriyim."

Burnumu çekerek başucumda duran mendil kutusuna uzandım. Sabahtan beri durmadan akan burnum beni deli ediyordu. Nasıl olduysa, dün gece sapasağlam girdiğim yataktan bu sabah feci şekilde nezleye yakalanmış halde olduğumdan çıkamamıştım. Şanssızlığımla ilgili yeni teoriler üretmeye devam ederken içeri büyükannem girdi.

"Bak sana ne getirdim." Dedi elindeki albümü bana uzatarak. "Bunu geçenlerde tavan arasında buldum, daha önce orada olduğunu nasıl fark etmemişim bilmiyorum. Bakmak isteyebileceğini düşündüm."

Burnumu dramatik bir edayla bir defa daha çekerken yüzümü astım.

"Hadi ama tatlım asma suratını, biliyorum bugün dışarıda Tara'yla olmayı çok istedin ama daha çıkmak için çok zamanın olacak."

"Evet." Dedim dudak bükerek. "Ama büyükanne sen söyle lütfen, yazın ortasında, üstelik her yer cayır cayır yanıyorken benden başka hangi şanssız nezle olabilir?"

"Hassas bir bünyen var tatlım, bu yüzden hava değişiminden etkilenmen çok normal. Kendine yüklenmeyi bırak. Hem bil bakalım sana birazdan ne getireceğim?"

"Yoksa-" dedim umutlanarak. "Sıcak çikolata mı?"

"Aynen öyle."

"Büyükanne muhteşem birisin, biliyorsun değil mi?" dedim neşem biraz olsun yerine gelmiş olarak.

Büyükannem yüzünde tatlı bir tebessümle başını iki yana salladı. Beyazlamış saçlarını bir araya getiren topuzu bir sağa bir sola gidiyordu. "Hastayken bile naziksin. Ne olurdu Tara da biraz sana benzeseydi."

Yaşlı kadının sözlerine gülerken elimdeki albümün kapağını açmamla ifadem yüzümde donup kalmıştı. Boğazımda bir şeyler düğümlenirken annemin fotoğraflardan bana gülen yüzüne bakakaldım. Sanki çölün ortasında, günlerce susuz kalmışcasına daha çok anı, daha fazla şey görmek için sayfaları deli gibi, ardı ardına çevirmeye başladım. Her yaprakta yeni bir poz, yeni bir hatıra, yeni bir zaman dilimi beni bağrına basan bir içtenlikle karşılıyordu. Annemin Matt amcamla, bu eve ait olduğuna neredeyse emin olduğum bir arka bahçede çekilmiş çocukluk fotoğrafları, gençlik fotoğrafları, babamla birlikte yapılan gezilerde çekilenler, düğün fotoğrafları ve benimle olanlar...

Gözlerim dolmuştu. Annemin fotoğrafta benim küçük versiyonuma sanki olacakları önceden hissetmiş de bırakmak istemiyormuş gibi sarılmasına baktım bir süre. O kadarcanlı görünüyordu ki, gülen yüzünün fotoğraftan bana göz kırptığına yemin edebilirdim. Hiç ölmemiş gibiydi. Sanki o kahrolası gün, işe gitmek için evden çıkmamış ve ölmemişti. Belki de uzun zamandır böyle bir şeye ihtiyacım olduğundan albümüme sıkıca sarılıp utanmadan ağlamaya başladım. Annem gittikten sonra kendime verdiğim sözü tutmaya o kadar odaklanmıştım ki gerçekten ağlamaya ihtiyaç duyduğum anları gözden kaçırmıştım sanırım.

.........................................................

"Inanna, uyan tatlım."

Büyükannemin şefkatli yüzü görüş alanıma girdiğinde gülümsedim, ağlarken uyuyakalmıştım. Belki ağlamak değil ama tam o sırada uyuyakalmak gerçekten utanç vericiydi. Yaşlı kadının bunu fark etmemiş olmasını diledim ama elbette yılların deneyimine sahip gözlerinden hiçbir şey kaçamazdı. Endişeli bakışları önce yüzüme sonra hala kolumun altında sıkı sıkı tuttuğum albüme takıldı.

"İlaç saatin geldi."

"Ne zamandır uyuyorum?" diye sordum gözlerimi ovuşturarak.

Büyükannem hapımı uzatırken gülümsedi. "Çok değil, yalnızca iki saat. Sıcak çikolatayı hala istiyor musun?"

AVAHERONA I Zosimos Günceleri I Kitap 1 HAVA I #Wattys2022 (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin