Bir kızıl tilki, kendisinden beklenmeyen bir zariflikle birkaç çalılığın arasından koşarak geçti. Aniden durduğunda, zekâ pırıltıları gösteren menekşe rengi gözleriyle çevresini taradı, kulakları dikkatle dikilmişti. Hiçbir şey bulamadığında ta ki ormanın kıyısına ulaşana dek yeniden koşmaya başladı. Bu defa durduğunda uzun, sivri burnunu havaya kaldırıp etrafı şöyle bir kokladı ve küçük bir zafer sesi çıkararak yolun karşısına geçti, hedefi olan iki katlı, yıkık dökük ev gözüne ilişene kadar koşmaya devam etti. Evin eşit derecede eski olan bahçe kapısını burnuyla ittirip açtı.
Bir saniye sonra yanık tenli, uzun bacaklı, belinde büyük tokalı bir kemeri olan şortu ve taba rengi kovboy ayakkabılarıyla gür, kızıl saçlarını basit bir atkuyruğuna toplamış olan çok güzel bir genç kadın bahçeye girdi. Kararlı, uzun adımlarla bahçeyi geçip evin kapısına ulaştı, çaldı. Bir dakika sonra kapıyı siyah güneş gözlüklü, üzerindeki sweatshirtünün kapüşonu altın-beyaz saçlarını neredeyse gözlerine kadar örten genç bir adam açtı.
"Jocelyn..."
"Gabriel. Konuşmamız lazım."
.................................................................
"Inanna. Inanna..."
Otomatik hareketlerle masayı toplayan elim durdu. Başımı yaptığım işten kaldırdığımda büyükannemi düşünceli bir yüzle bana bakarken buldum.
"Dün evden çıkarken her şey yolunda görünüyordu ama eve döndüğünden beri bir garipsin." Elimde kalan tabağı alıp lavaboya götürürken konuşmaya devam etti.
"Bundan sonra birşey olduğunda bana anlatacağın konusunda anlaştığımızı sanıyordum." Sesi dargın çıkmıştı.
Yaşlı kadının yanına gidip sarıldım ve yanağına bir öpücük bıraktım.
"Bu öyle birşey değil tontonum, yoksa sana verdiğim sözü unutmuş değilim."
"Ne öyleyse?" dedi büyükannem, elindeki bulaşık süngeriyle yarım bir şekilde yüzünü dönerek.
"Julian." Dedim, kuru bir sesle. "Dün akşam... Beni öptü."
Yaşlı kadın bunun üzerine bulaşık süngerini lavabonun kenarına bırakarak tamamen bana döndü. Elindeki köpükleri çiçekli mutfak önlüğüne silerken ihtiyatlı bir ifadeyle gülümsedi.
"Bunun seni mutlu etmiş olması gerekmiyor mu?"
"Eğer öpüşmenin ortasında elektrik çarpmış gibi kendini geri çekip kaçarcasına gitmeseydi, edebilirdi." Dedim, huysuz bir şekilde.
Büyükannem küçük bir kahkaha attığında gözlerimi kıstım. Sarılarak beni kendine çektiğindeyse başımı omzuna yasladım, gözlerim dolmaya başlamıştı.
"Hiçbir şey söylemeden mi gitti?"
"Eğer söylemekten kastın, gitmem gerekiyor, evden çağırdılar gibi birşey değilse, hayır söylemedi."
Vücudundan gelen küçük sarsıntılar bana yaşlı kadının bir kere daha gülmemek için kendini zor tuttuğunu söylüyordu.
"Büyükanne!"
"Tamam, tamam kızma." Dedi, vücudu hala bastırılmış kahkahanın etkisiyle sarsılırken.
"Sana gülmüyordum aslında. Sadece hepimizin aynı dönemlerden geçtiğini görmek güzel." İçini çekti. "Ah gençlik!"
Beni uzaklaştırıp parmaklarıyla çenemi kavradı.
"Tatlım, kendini bu kadar yıpratacak birşey olmadığına adım gibi eminim. Olanlara bir de Julian'ın açısından bakarsan belki anlayabilirsin. Zavallı çocuk, muhtemelen heyecanı belli olmasın diye birşey söyleyemeden kaçıp gitmiş."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AVAHERONA I Zosimos Günceleri I Kitap 1 HAVA I #Wattys2022 (Tamamlandı)
FantasyElementler serisinin 1. (HAVA) kitabıdır... On yedi yaşındaki Inanna, sıradan sorunları olan anormal derecede normal bir genç kızdır. O yaz, tatilini büyükannesinin yanında geçirmesi için babasının zoruyla küçük ve sıkıcı bir kasaba olan Finderton'a...