Uzun bir aradan sonra merhaba! Bu bölümde özel yerler var. Rahatsız olacakların okumaması tavsiye edilir. Çok uzun konuşmayacağım ve bölüm sizlerle.
Multimedia: Roman'ın evinin manzarası.
Bölüm şarkısı: Havana Brown ft. Pitbull - We Run The Night
Elimde sıkıca tuttuğum anahtarı kapının deliğine sokmaya çalıştım. Apartmanın kolidoru karanlık olduğu için pek bir şey görüyor sayılmazdım. Kahkaha sesleri kulaklarımı dolduruyordu. Mayhoşça kıkırdadım. Elimin tersi ile alnımda biriken terleri sildim. Sonra gözümün önüne düşen bir tutam saçı kulağımın arkasına tıktım. "Telefon." Sesim mırıltıdan ibaretti. Duymadığını belirten tepkiler verdi. Gözlerimi devirdim. "Telefon!" diye sesimi yükselttim. Bağırmam karşılığında yeniden kahkaha attı. Onun kahkahasını saatlerce dinlemek isterdim ama şuan lanet anahtarı deliğe sokmam gerekiyordu. Elindeki telefona tiksinircesine baktı. Ön kameradan fotoğraf çekilircesine yukarı kaldırdı ve dudağını büzdü. Yeniden kahkaha atmaya başladım. "Ver şu lanet şeyi." Der demez avucunun içende sıkıca tutmuş olduğu telefonu aldım.
Apartmanda elektrikler kesik olduğu için kolidorun ışıkları da yanmıyordu.Telefonun kilit tuşuna bastım. Ekranı kaydırdığımda parola çıktı karşıma. "Şifreyi söyle." Dedim. Yüzümün halini tahmin bile etmek istemiyordum. "Ne?" dedi. Bıkkınlıkla, "Şifre." Dedim. Sanki beni deli etmek için yaratılmıştı. Saçlarımı yolmamak için kendimi zor tuttum. "Şifre ne demek?" dedi. Kendimi tutamayıp, "Piç herif." Dedim. Telefonun ekranını yüzüne doğrulttum. Karanlığa gözlerimiz alıştığı için ekranın ışığı gözlerimizi alıyordu. "5, 8, 0, 0." Dediği sayıları aklıma yazdım. Yeniden elinden aldığım telefonun parolasını girdim.
Hemen telefonun fenerini açtım. Parmaklarım titriyordu. Sonunda anahtarı deliğe soktum ve çevirdim. Kilit açılma sesi kulaklarıma doldu. İçimdeki sakinlik canlanmaya başladı. Kapıyı itekledim. Gür bir sesle açılan kapı kulaklarımı bir kedi misali cırmaladı.
Elinden tuttuğum gibi içeri itekledim onu. Apartman sakinlerine fazlasıyla rahatsızlık vermişti. Onu iteklerken yeniden gülmeye başladı. "Ne bokuma gülüyorsun?" diye bağırdım. Aslında sesim bağırmaktan çok azarlamaya meyilliydi. Kafasını sağ omzuna yatırdı ve dudağını büzdü. Ciddi haline döndü birden. Afallamıştım.
Afallamış suratımı yüzündeki ifadeden anlayabiliyordum. "Sıkıldım ben." Diyerek mutfağa doğru yürümeye başladım. Ayak seslerini duyabiliyordum. Gözlerinin arkamda bir yerde olduğunu hissettim. "Gözlerini kalçalarımdan çek Godfrey." Dedim asi çıkmasını umduğum sesimle. Mutfağa girdiğimde tezgaha doğru ilerledim. Kapaklı yerden su bardağını alıp çekmeyi açtım. Bardağı doldurduktan sonra suyu içmeye başladım. Soğuk su boğazımdan aşağı inerken rahatladım. Ağzım fazlasıyla kurumuştu. Sarhoş biriyle başa çıkmak için suya ihtiyacım vardı. Çünkü onu azarlamaktan ağzımda tüy kalmamıştı.
"Güzel kalçaların var." Dedi. Gözlerimi bilerek ayırdım. Bu defa yanaklarım kızarmamıştı. Çünkü alışmıştım. Artık bu kelimeler beni utandırmıyordu. İçten içten kanın yüzüme pompalandığını hissetmiyordum. İşten istifa ederek, "Teşekkür etmem mi gerek?" diye sordum. Gözlerimi kaçırmadan direk gözlerine odakladım. Sorduğum soruyu aklında iyi bir şekilde ölçüp biçmişti. "Etmen gerekmiyor." Diyerek kestirip atmayı tercih etti.
Elimdeki bardağı sonunda tezgaha bıraktım. "Ne dememi bekliyorsun?" diyerek mutfaktan çıkmaya koyuldum. Hala ne dememi istediğini söylememişti. Bu iyiye mi işaretti? Akıllanıyor muydu? Yoksa ben mi deliriyordum?
"Becer beni." Olduğum yere mıhlandım. Az önce ne demişti o? Olduğum yerde topuklarımda döndüm. "Ne dedin?" diye sordum. Onu becermemi mi söylemişti? "Becer beni demeni bekliyordum." Dedi. Yanlış tahmin!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORKAK
Romance"İçimde kendine dair ne varsa öldürdün, ve sen hayatımda gördüğüm gelmiş geçmiş en korkunç katilsin." Uçsuz bucaksız dalgalarla hırçınlaşan denize bakarken buldum gözlerimi.Benliğimi araken gece mavisi olan okyanus derini sahilin gecesindeydim,oysak...