Merhaba! Bu bölümü uzun bir aradan sonra telafi bölümü olaraktan kabul edin. Diğer bölümün ne zaman geleceği hakkında bir fikrim yok. İlham geldiği anda yazmaya çalışıyorum. Bu bölüm anlık bir şeydi. Diğer bölümde görüşmek üzere.
Vote ve yorumlarınızı unutmayınız lütfen... Benim için çok önemli.
Bölüm şarkısı: Of Verona - Raining
"O birayı bitirecek misin?" diye soru kaçtı usulca dudaklarımdan. Kafasını iki yana sallayarak olumsuz cevap verdim. Gözlerimi devirerek elinden yarım şişe birayı almaya denedim. Ellerini havada sallayarak bana engel oldu. "Kendinden geçtin bile." Diye onu uyardım. Maalesef uyarımı kaideye almış gibi gözükmüyordu. Avuç içlerim ile yanaklarına baskı uyguladım. Alnındaki ter damlacıkları gittikçe artıyordu. "Yeter bu kadar tamam mı?" diye sordum yeniden. Yeşil gözleri, kahverengi gözlerimdeydi. Bu anın romantik olması yerine, daha çok ironikti. Gözlerini benden kaçırdı. Bu bir çok anlama geliyordu benim için. Ne diyeceğimi bilemedim. Sadece derin nefesimi dışarıya verdim. "Neden bir anda böyle oldun? Sevişmek mi istiyorsun?" Açık sözlülüğüm artık ona tuhaf gelmiyordu. Aksine bana güvendiğini hissettiriyordu. Tabii ben yanlış düşünmediğim zamanlarda.
"Hayır sevişmek istemiyorum. Bu bir kaçış yolu değil." Dediğinde, ben ne diyeceğimi bilemez hale geldim. Uzanıp burnuna ufak bir buse kondurdum. "Senin için kaçış yolu ne?" Gözlerini tavana dikmişti bu sefer sorduğum soru karşısında. Onun vereceği cevabı bekledim bir ümitle. Umut kapladı içimi...
Gözleri doldu, ne diyeceğimi bilemedim. "Beni en iyi sen biliyorsun. Bunu nasıl bilemezsin." Dediğinde içimde bir şeylerin kırıldığını hisseder gibi oldum. Ben böyle olsun istememiştim. Hadi ama... İmkansız böyle bir şey... "Ben seni seviyorum, sende bunu biliyorsun." Diye açıklamada bulundum. Şu durumda gözlerimin önünde ağlamasını hiç mi hiç istemiyordum. Bunu kaldıramazdım. Rüyalarıma girerdi, bende ağlardım. "Bana ağlayacakmışım gibi bakmayı keser misin?" diye sordu. Kafamı hemen 'tamam' dercesine salladım. Fazla hızlı olmuştu. "Ama ağlayacakmışsın gibi bakıyorsun gözlerime." Dediğim anda gözlerini benden kaçırdı. Parmaklarımı çenesine koyup, "Bunu bana yapma." Diye onu tatlı sert bir şekilde uyardım. "Neyi yapmayayım?" diyerek anlamamış gibi yaptı. Fakat suratında bir tane bile mimik yoktu. Hiçbir kası oynamıyordu. Gözlerimi ondan kaçırdım. "İşte bunu yapmandan bahsediyorum. Her defasında bu hareketi yapıyorsun. Sıkıldığımdan değil..."
Elindeki bira şişesinin deliğine baş parmağını soktu. Elimi üzerine koydum. "Bana ver o şişeyi." Dedim. Artık içmesini istemiyordum. Annesi ile arası bozuk olduğu için amcasına gitmişti. Orada bir güzel kavga edip dudağını parlatmış ve sol gözünü morarttırmıştı. Temizlemek istediğimde beni net bir dilde reddetmişti. "Hayır." Sesi kulaklarıma doldu. Bugün çok reddedilmiştim ben... Acı verici bir şeydi bu.
"Gidiyorum ben," Derken ayağa kalkmaya çalıştım. Bağdaş kurduğum bacaklarımı çözmüştüm. Kolumdan tutup yüzüme bile bakmadan, "Gitme." Dedi. Bir anda durgunlaştım. Onun bu halleri beni çok derinden etkiliyordu. "Seni ikaz etmiştim. Sen beni dinlemedin. İşte şimdi gidiyorum. Bırak kolumu." Sesim ayarladığımdan biraz daha yüksek çıkmıştı. Yüksek sesimden dolayı yeşilimsi gözlerini yüzüme çevirdi. "Gitmek mi istiyorsun? Tamam, git." Kovmak değildi bu, özgür kılmaktı. "Gitmek istemiyorum ama gitmeye zorluyorsun." Tamamen ayağa kalktığımda elindeki bira şişesini aldım çabucak. "Kaçıncı bu? Saymayı unuttum." Diye azarladım. Düşüncelere boğulurken, "Unuttum. Çok..." dedi. O kadar içmişti ki, çakır keyfi bırakın sarhoşlukta kademe atlamıştı. "Bu hallerine alışmak istemiyorum Roman." Dedim tatsız bir sesle. Hali: Lisede dayak yemiş çocuklar gibiydi resmen. İçler acısı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORKAK
Romance"İçimde kendine dair ne varsa öldürdün, ve sen hayatımda gördüğüm gelmiş geçmiş en korkunç katilsin." Uçsuz bucaksız dalgalarla hırçınlaşan denize bakarken buldum gözlerimi.Benliğimi araken gece mavisi olan okyanus derini sahilin gecesindeydim,oysak...