19.Bölüm

828 120 57
                                    

Önceki bölüm

Mert ve Da Fu, evden çıktılar. Onlar ayrıldıktan sonra Jin de eve girdi ve mutsuz bir şekilde evi yenilemeye başladı. Aşırı hızlıydı.
.
.
.
.
.
.
Mert ve Da Fu, kasabada iyi bilinen bir kaplıcaya gelmişlerdi. Mert, tüm kaplıcayı kapattırmıştı. Bu yüzden de yalnızlardı. Sıcak su rahatlamalarına yardımcı oluyordu.

Kocaman bir havuz vardı. Kapalı havuzun kenarlarında ise yakılmış tütsüler bulunuyordu.

Çeşitli bitkisel kokular, sıcak su ve buhar ile Mert iyice rahatlamıştı. Bir yandan da düşünüyordu.

-Az daha zorluk çıksa anamdan emdiğim süt boğazımdan çıkacaktı lan. O neydi öyle! Korkudan altına sıçacaktım!

-Böyleydi şansın gelmişini geçmişini...

-Ulan Jin midir nedir gelip beni buldu amk. Başka kişi mi kalmadı da beni buldun mendebur varlık!

- Allahım, madem Türkiyeden kaçtım neden bu şekilde acı çekiyorum!? Elin veletiyle banyo yapıyorum ya!

-Şu velet de neden utanıp duruyor ya? Kız gibi kızarıyor! Hiç mi çıplak beden görmedi!?

-Üf, vücudum da taş gibi maşallah! Tü tü...nazar gelmesin! Kendime yükseldim lan! Yok mu şöyle eli düzü Düzgün bir insan evladı?

Da Fu, Mert'in aklından geçen düşünceleri bilmiyordu. İlk defa sıcak bir suda temizce yıkanıyordu. Sıcak suyun etkisi ile rahatlamış ve kızarmıştı. Neredeyse uyuyacak gibi hissediyordu.

Da Fu, başka biriyle yıkanma fikrine pek sıcak bakmasa da yapacak bir şey de yoktu. Göz ucuyla Mert'i inceledi. Bembeyaz parlak cildi vardı. Simsiyah saçları açılmış ve su da ıslanmıştı. Gözleri kapalıydı. Kirpikleri uzun ve kıvrımlıydı. Burnu küçük ve sevimliydi. Dudakları parlak, ıslak ve pembeydi. Ayrıca dolgundu. Vücudu, suda az çok belli oluyordu.

Da Fu, utansa da bir şey söylemedi. Mert'in yanında kendisini çok kaba hissediyordu. Fakat o da iyi görünüme sahipti.

Açık buğday bir teni vardı. Fakat zayıf ve yetersiz beslenmeden dolayı biraz sarı gibiydi. Kana benzer kıpkırmızı canlı bir renk saçları vardı. Çok kırık olsa da saç rengi dikkat çekici ve güzeldi. Kirpikleri de kaşları da gözleri de kıpkırmızı idi.

Biri asla Da Fu'yu görmezden gelemezdi. Bunu yapmak gerçekten de zordu. Çok dikkat çekiyordu.

Da Fu, vücudunda gördüğü yaralara baktı. Çizikler, morarmalar ve izin kalmış olan kamçı yaraları...

Küçük bedeni için çok acı verici dönemlerden geçtiği belli oluyordu. Fakat bu dönemler Mert'in gelişi ile geçmişti.

Şu anda onun sayesinde bu sıcak kaplıcanın keyfini çıkartabiliyordu. Bunun için minnettardı. Fakat bunu dile getirme konusunda kesinlikle eksikti. Yapmayacaktı.

Da Fu, gözlerini kapattı ve sürekli olarak gördüğü rüyaları düşündü. Rüyaların çoğunluğunda kendisini görmüyordu. Hep başka birileri vardı.  En son gördüğü rüya da bir Antik tapınaktaydı. Sonra başka bir gördüğü rüya da ise ormanda ilerliyordu. Yanında bir çok çocuk vardı.

Başka rüyalarında ise tuhaf şeyler vardı. Sürekli kıdemli kardeş dediğini hatırlıyordu.

Rüya da duyduğu başka bir kelime ise ki çok fazla tekrar edilmişti... Mert Savaşçı ismiydi!

Da Fu, bu rüyaları kendisini bildi bileli görüyordu. Her seferde tuhaftı. İlk başlarda anlayamasa da bu rüyaların aslında önceki yaşamlarına ait olduğunu anlamıştı.

Challenges of being a senior sibling [BL] [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin