Önceki bölüm
Gözünü açtığı anda etrafına baktı. Nerede olduğunu bilmiyordu. Burasının neresi olduğunu, tuhaf sesler çıkaran makinelerin ne olduğunu...
Hiçbir şey bilmiyordu!
Tek bildiği şey, Da Fu olduğuydu!
.
.
.
.
.
.
Mert, bir ayın sonunda kendisine gelmişti. Etrafına baktığında hastanede olduğunu gördü. Ağır ilaç kokan bu oda kalbinin rahatlamasına neden oldu.Neden hastanede olduğunu bilmiyordu. Fakat başka bir dünyaya gitmek yerine evine, yurduna dönmek harika bir histi. Yerinden kalkabilse kesinlikle dışarı çıkıp toprağı öperdi.
Mert, vücudunu incelediğinde oldukça zayıflamış olduğunu fark etti. Ayrıca tamamen alçılara kaplanmıştı. İki bacağıve kolları da havadaydı. Hareket etmesi imkansızdı.
Karşıda ki koltukta uyuyan arkadaşına baktı. Aradan yıllar geçmişti. İlk başta tanımasa da sonunda bu kişinin "Anıl" olduğunu fark etti.
Anıl, onun üniversite arkadaşıydı. İlk yıl uyum programında tanışmışlardı. Çok Kafa dengi bir adamdı. Geri dönmek ve arkadaşlarıyla tekrar karşılaşmak harikaydı.
Fakat nasıl geri dönmüştü ki? Ayrıca neden buradaydı? Neden alçılıydı? Aklına Da Fu geldi. Ona ne olmuştu?
-Seni küçük şerefsiz! Yaptın yapacağını! Kesin senin yüzünden bu haldeyim! Oruspu çocuğu!
Mert, derin bir iç çekti. Kollarına bağlı serum bitmişti. Kısa sürede serumları değiştirmek için hemşireler gelecekti. O zaman onlara neler olduğunu sorabilirdi.
Mert, Da Fu'yu bir daha görmeyeceğinden emindi. Artık eve dönmüştü. Yeterince macera yaşamıştı. Bir daha istemiyordu. İçinde tuhaf bir kayıp hissediyordu. Fakat bunu kolay kolay kabul edemiyordu.
Mert'in beklediği gibi bir hemşire odaya girdi. Mert'in uyandığını görünce gülümsedi.
-Mert Savaşçı değil mi? Sonunda uyandınız. Nasıl hissediyorsunuz?
Mert, parlak gözlerle hemşireye baktı.
-Hem harika hem de bok gibi hissediyorum. Bana ne oldu? Ne zamandır hastanedeyim?
Hemşire, elinde ki hasta kimliğini inceledikten sonra konuştu.
-Buraya 1 ay önce geldiniz. Geldiğinizde tüm kemikleriniz kırılmıştı. Arkadaşlarınız olmasaydı ölebilirdiniz. Şimdi doktorunuzu çağıracağım ve size bazı testler yapılacak. Ayrıca polislerle de konuşmanız gerekiyor.
Mert'in yüzü buruştu. Öfkeyle parladı gözleri. Ölmeden önce kemikleri kırılmıştı. Binlerce hatta yüz binlerce kilo ağırlık üstüne binmişti. O acıyı asla unutamazdı. Hepsi Da Fu'nun suçuydu.
-Anladım. Ne zaman hastaneden çıkabilirim?
Hemşire, sakin bir sesle konuştu.
-Bunu doktorunuzla konuşarak öğrenebilirsiniz. Biraz bekleyin.
Mert ve hemşirenin konuşmasının ardından Anıl da uyandı. Kaşlarını çatıp gözlerini ovuşturduktan sonra esnedi ve Mert'e baktı.
-Salak herif, kemiklerini kırmayı nasıl başardın? Öleceksin diye ne kadar korkum biliyor musun? Angut!
Mert, Anıl'a dikkatli bir şekilde baktı. Onun aksine Anıl hiç değişmemişti. Pis bir şekilde sırıttı ve konuştu.
-Buna yetenek denir! Her neyse, eyvallah dostum. Bana ne olduğunu anlatsana.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Challenges of being a senior sibling [BL] [Tamamlandı]
FantasyBir türk olarak zor zamanlar geçirdim. Her zaman Wuxia türü çin novelleri okuyordum. Bir çin hayranıyım. Eh, eskiler "Bir şeyi çok istersen gerçekleşir" derlerdi. Bu benim de başıma geldi. Beni kıskanmaya devam edin! Bu kitap BL'dir. Küfür ve smut...