Okyanusta ölmez de insan,
gider bir kaşık sevda da boğulur.Nasıl oluyor tüm bunlar aklım hayalim almıyordu. Sanki biri beni o sıkıcı, boğucu hayatımdan alıp bir karmaşanın ortasına bırakmış gibi hissediyordum.
' öyle olmadığını nerden biliyorsun' gelip biri bana "bir gece yarısı markete girdim gözümü kutup kadar soğuk bir ormanın içinde açtım. Ardından üç kızla tanıştım çünkü onlarda benim gibi mucizevi bir şekilde ormanda bulmuşlar kendilerini" dese sanırım onun tescilli deli olduğuna inanırdım.Yaşadıklarım saçmaydı. Buraya gelmeden önceki hayatım çokta normal olmadığı içindi belki de bu kadar yabancılık çekmem.
Tüm olup bitenlerin sonucu işte; 2 katlı,kestane rengiyle göze hoşnutluk veren dışardan bakıldığında sıcak, huzurlu, küçük bir yuva gibi görünen bu dağ evi belki de ormandaki tek huzur verici ve güzel şeydi.
-"Ee kim kapıyı çalmak ister?" Durunun muzip bir sesle konuşmasının ardından Sima;
-" Ay bu soğukta kim kapıyı açar kim kapatır kavgasına giremem. Biraz daha böyle dikilirsek zatürre olacağız bilmem farkında mısınız?" Kızgın bir sesle konuşsada haklıydı.
-" Bir çıkış yolu bulduk onun sevincini yaşayalım dedik kursağımda bıraktın!" Durunun Simaya çıkışmasıyla yine bir kavga çıkmasın diye;
-" Tamam, sorun değil ben çalarım kapıyı." Dememle Adelina'dan hemen
-" Bencede" diye onaylama geldi. Duru Simaya ters bir bakış atarak önümden çekildi. Kapıya yaklaşıp elimle iki defa tıklattım. Kalbim neden bu kadar hızlı atıyordu? Korku? Tedirginlik? Heyecan? Belki de tümünü hissediyordum. Kapıda herhangi bir hareketlenme olmamasıyla
-" Tekrar vur ama bu sefer daha sert, belki duymamıştır." Simanın ısrarlı sesiyle dediği gibi daha sert bir şekilde kapıyı tekrar tıklattım. Birşey de yolunda gitseydi şaşardım! İçerde kimse yok sanırım demek için ağzımı açmıştım ki kapı bir gıcırtı eşliğinde açıldı. Ağzımı kapatmamla yutkunmam bir oldu. Düşüncelerimi dile getiren kişi Simaydı;
-" Vay anasını yanlış yere mi geldik?" Bunu her ne kadar kısık sesle söylemiş olsa da kapının önündeki çocuğun duyduğunu anlamak zor değildi.
Kahverengi gözleri, kumral saçlarıyla oldukça dikkat çekiciydi ama dikkat çekici başka birşey ise belirgin yüz hatları düzgün burnu ve çene kasıydı. Çocuğun yüzündeki ifade de neydi böyle? Şaşkınlık mı? Hayır sanki şaşkınlıktan çok hayal kırıklığı gibiydi. Başka birini bekliyor olabilir miydi? "Bu kadar soğuk ve bu kadar ıssız bir ormana misafir olarak gelmek isteyen biri olduğunu sanmıyorum." Bende üzgün ses. Bende.
Adelina ve Duru arkamda kaldığı için tepkilerini göremesemde bana bıraktıkları izlenime dayanarak, Durunun Simayla aynı şeyleri düşündüğünü, Adelina ise biran önce gidelim burdan havasında olduğunu tahmin ediyordum. Ben mi? Hayır tabi ki çocuğun yakışıklılığını falan düşünmüyorum tek derdim bu ormanın bir çıkışı olup olmadığını ya da bu çocuğun bize yardımcı olup olmayacağıydı. Yine ilk konuşan Adelina oldu;
-" Rahatsız ettiğimiz için kusura bakmayın, biz arkadaşlarla dolaşmaya çıkmıştık ama arabamız bozulunca ormanın ortasında kaldık. İzin verirseniz eğer, telefonunuzu kullanabilir miyiz?" Hah! Harika tam bir yaz dizisi seneryosu. Araba bozulur genç kızlar genç çocuğun evinde kalır ve işte evet aşk doğar! Diğer dikkat çekici yer ise Adelinanın ciddiyetiydi. Biraz daha Adelina'ya baksam gerçekten bunlar yaşanmış zannedebilirdim. Kızda yetenek var galiba. Hâlâ kapıyı yarısına kadar açmış olan çocuk yana çekilerek kapıyı tam açtı;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Varolmak İçin Kaybolmak Gerek
ChickLitBu dünyada bir kız çocuğunun daha vişne çürüğü dudaklarından kopan acı vaveylalar kayboldu, gece acıyı yuttu, kalemler kırıldı... * Dilime sürgün edilen kelimelere zihnim pranga takmıştı. Zihnim, yine en büyük düşmanıymışım gibi bana hakaretler savu...