"Sözler; insanlarla aramızda ya duvar ya da köprüdür."
Bölümdeki bazı diyaloglar dalga geçme amaçlı değildir. Keyifli okumalarr<3 :)
Kesik kesik olsa da uyuyabilmiş en azından uykumu alabilmiştim.
Dün gece aklıma gelince kafamdaki soru işaretleri kendini belli etmişti tekrardan.
Hayatım boyunca hiç olmayacak kadar soru zihnimi ele geçirmişti sanki.
Oflayıp koltuktan doğruldum. Duru yanımda uyurken Sima ve Adelina diğer koltukta beraber uyumuştu.
Her ne kadar Adelina ve Sima pek anlaşamasa da Adelina simanın dırdırından bıkıp üzerindeki pikeyi ona örtünce Sima sonunda susmuş ve uykuya dalmıştı.
Bakışlarımı onlara çevirince Adelinanın üşüyor gibi kollarını kendine doladığını gördüm. Kaşlarımı çatıp Simaya baktım neden bu kadar bencildi ki?
Pikeyi ikisinin de üzerine örtmek için koltuktan kalktığımda başımın dönmesi ve etrafın kararmasıyla yere düştüm.
Başıma feci ağrılar saplanıyor,kulaklarım uğulduyordu.
Gözlerimi kapattım.
Sakin olmalısın Berceste.
Sakin olmalıyım.
Derin nefesler alıp kendime gelmeyi bekledim. Bir müddet o şekilde oturup karartının geçmesini bekledikten sonra gözlerimi açtım.
Bulanık görüyordum her yeri ama görebiliyordum en azından.
Gözlerimin dolduğunu biliyordum. Korkuyordum çünkü.
İtiraf edemesem de korkuyordum, hemde çok.
Güçlü durmaya çalışsam da olmadığımı biliyordum.
Yaşların akmasını engelleyerek gözlerimi silip tekrardan ayağa kalktım.
Tansiyonum düşmüş olmalıydı, saatlerdir aç ve susuzdum bunun üzerine birde stres eklenince...
Simanın sadece bir kısmını örttüğü pikeyi eşit olacak şekilde ikisinin de üzerine örttüm.
Gözlerim cama kayınca güneşin yeni yeni kendini belli ettiğini görüp bir kez daha kâbuslarıma lanet ettim.
Çok kez yaşamıştım bunu bir gecede bir çok kâbus görüp daha güneş doğmadan uyandığımı hatta bazen avaz avaz çığlıklarla ve gözyaşlarıyla gözlerimi açtığımı hatırlıyordum.
Ama beni teselli etmeyi, kâbus olduğunu sakin olmamı söylemeyi bırakın uyku halinde istemsizce bağırdığım için beni cezalandıran bir halam vardı.
Hayatımda sahip olduğum tek kişi.
Ne acı öyle değil mi?
Saat daha erken olduğu için henüz Çağıl ve adını bilmediğim adam da uyanmamış olmalıydı. Öyleyse herkesin uyanmasını beklemeliydim.
Ama o an birşey oldu.
Zihnimden bir ses geldi sanki.
Yabancı bir ses.
"Git. Bekleme onları tanımıyorsun onlara güvenemezsin."
Bu ses de neyin nesi?
Korku ve panikle etrafıma baktım. Odanın içinde kızlar uyuyorken ben camın önünde öylece duruyordum.
"Beni göremezsin Berceste. Çünkü ben senim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Varolmak İçin Kaybolmak Gerek
ChickLitBu dünyada bir kız çocuğunun daha vişne çürüğü dudaklarından kopan acı vaveylalar kayboldu, gece acıyı yuttu, kalemler kırıldı... * Dilime sürgün edilen kelimelere zihnim pranga takmıştı. Zihnim, yine en büyük düşmanıymışım gibi bana hakaretler savu...