🍷 11. BÖLÜM 🍷

10.3K 249 45
                                    

İyi okumalar ❤

🍷 11. Bölüm 🍷

Raflar arasında dolaşırken bir yandan da kitaplara göz gezdiriyordu. Aslında aradığı bir şey yoktu. Bulduğunda anlayacaktı.

Şehrin en büyük kütüphanesindeydi. Orta Çağ'dan kalma gibi görünen bu yer, tarihi bir yapıydı. Görkemli, işlemeli sütunlar, tablolar, ahşap masalar, şamdan gibi görünen avizeleriyle farklı bir yüzyıldaymış gibi hissettiriyordu.

Uzun raflar arasında gezinirken 18. Yüzyıl modasını anlatan bir kitap buldu. Gezmeyi bırakarak rafın önünde durdu ve cildi eskimiş, yıpranmış, sayfaları sararmaya yüz tutmuş kitabı karıştırdı. Birkaç bükülmüş sayfadaki resimlere bakıp, bir yandan da kendisinden önce buraya uğrayanların özensiz davranışlarıyla bu, aslında oldukça güzel olan, kitaba zarar vermelerine söyleniyordu.

Sessiz ortamda uyumsuzca yankılanan adım sesleri yaklaştığında başını kaldırıp bulunduğu sıranın başına baktı. Onu görmeyi beklemiyordu ama şaşırmamıştı da. Bir şekilde sürekli yanında bitiveriyordu. Şimdiyse, akşam yemeğinde olması gereken bir saatte, bu yüzyıllar öncesinden kalma kütüphanedeki tek tük kişiden ikisiydiler.

Umursamazca bakışlarını kitaba çevirdi. Bu sefer sadece resimlerine bakmamış, gösterişiyle ünlü bir düşesin feodal topraklarında, zamanın modasına nasıl yön verdiğini açıklayan bir paragrafta göz gezdiriyordu.

Adamın uzun bedeni yakınında durup kitaplığa yaslandığında bakışları hala kitaptaydı.

"Neden buradasın?" İlk soruyu Mehir sormuştu.

"Kitaplara bakıyorum." Genç kız tabii ki buna inanmadı. Kim inanırdı ki? Başını dikleştirip adamın gözlerine baktı.

"Buna inanmamı bekliyorsan, yanılıyorsun. Beni takip etmeyi bırakmalısın. Neden yaptığını bilmesem de..." Genç adam belli belirsiz gülümsedi.

"Kar yağıyor. Herkes evde televizyondaki saçma programları izliyor, sosyetedeki kadınlar birbirinin dedikodusunu yapıyor ve erkekler sessizce birilerinin kuyusunu kazıyor. Sen ise eski bir kütüphanede moda kitabı okuyan bir pratisyen hekim adayısın. Neden seni takip ettiğim çok açık değil mi?"

Genç kız gözlerini adamın üzerinde hızlıca gezdirdikten sonra aralarındaki boy farkından dolayı kendininkilerden oldukça yüksekte kalan okyanus gözlere baktı.

"Senin işin falan yok mu? Takım elbiseli ve belinde silah olan adam sürülerini kontrol etmek gibi? Ya da yönetmen gereken paravan bir şirket?"

Teoman'ın yüzündeki gülümseme fark edilebilir bir boyut aldığında başını dayandığı rafa yasladı. Mehir ise önünde, elinde kalın, ciltli bir kitapla duruyordu.

"Biliyor musun, hayatımda ilk kez bir şey için azar yedim." Gözlerindeki hayran, belki biraz âşık... Hayır, hayır; çok âşık ifadeyle sözlerine devam etti. "Kontrol delisi olan ben, sürekli işlerimi aksatıyormuşum. Bir anda ortadan kayboluyor ve kimsenin telefonlarını açmıyormuşum. Önümdeki toplantı raporlarını okumak yerine hayallere dalıyor, hatta bazen gülüyormuşum kendi kendime." Dayandığı yerden çekilip dikleşti. Yüzündeki gülümseme kayboldu. Bakışları artık ciddiydi.

"Ben gülmeyi uzun zaman önce unutmuştum. Âşık olup olmadığımı sordu. Babam... 'Hayır!' diye bağırmak istedim. Ama yalan söylemekten nefret ettiğimi de herkes bilir ve artık sen de öğrendin."

Genç kızın boğazı düğümlenirken beklemediği bir anda aldığı bu itirafa ne cevap vereceğini bilemedi. Yutkundu. Duygusal olarak boş olmadığını biliyordu ama istemiyordu. İçinde bulunduğu bu karanlık dünyaya alışmıştı. Onu seviyordu. Herkesten çok benziyorlardı birbirlerine ama orada bir yerde, kimseye söylemediği hatta kendine bile itiraf edemediği hayallerde hep bu dünyaya ait olmayan biriyle birlikte olmak istemişti. Belki ona huzurun ne olduğunu öğretebilecek biriyle... Silah taşımayan, her geceye tedirginlikle beklediği değil, günde birkaç kere aradığı, akşamki yemeği veya sadece sesini duymak için uydurulan bahaneleri konuştuğu biriyle... Ya da hiç kimseyle... Ve Teoman her iki seçeneğe de uymuyordu.

Dip (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin