9. Bölüm

2.6K 222 26
                                    

-Psycho Psychiatrist-

Yazar: Gintoki

9. Bölüm

Baekhyun patatesini alıp ağzına götürecekken Chanyeol’ün yemek yemeyi bırakıp beklemeye başladığını fark etti. Önündeki tabağa bakan uzun bedene odaklandı. Yüz kaslarıyla savaşıyor, hissettikleri yüzüne yansımasın diye çabalıyordu.

-Söyle Chanyeol.

Baekhyun’un sözleriyle şaşkınlığa uğrasa da ifadesiz yüzünü takınmakla meşguldü. Tepkilerini yalnızca Baekhyun anlayabiliyordu. Chanyeol’ün saniyenin onda biri kadar kısa bir sürede göz kapaklarının titreştiğini görebiliyordu. Karşısındaki psikiyatrı inceleyip tepkilerini görmek onu mutlu ediyordu.

-Ne söyleyeyim Baekhyun?

-Neden yemek yemeyi bıraktığını söylemekle başlayabilirsin.

-Ah, düşünüyordum fark etmemişim.

Baekhyun Chanyeol’ün gözleri kendininkiyle buluşana kadar ses çıkarmadı. Chanyeol ona baktığında ise geriye yaslanıp konuşmaya başladı.

-Aramızdaki garipliğin farkındasındır. İletişimimiz normal değil. Ama bu ikimizi de rahatsız etmiyor. Aksine yıllardır aradığımız bu. Bak Chanyeol, ben kimseye karşı dürüst bir insan değilimdir. Güvenmemen gereken insanların başında yer alıyorumdur belki de. Çoğu zaman gerçek düşüncemi değil karşımdakinin duymak istediğini söylerim. Ama seninleyken bundan vazgeçiyorum. Aklımda ne varsa söylüyorum. Tıpkı şu an yaptığım gibi. İnsanın kendini anlatması zordur. Bir sırdaşım olsun isterim. Her şeyimi bilen. Her şeyini bildiğim. Bu kişi sen olmalısın Chanyeol. Sıradan insanları sevmiyorum. 
Chanyeol’ün geriye yaslanıp kollarını göğsünde kavuşturmasını izledi Baekhyun. Kafasını hafif yana yatırıp kalın sesiyle söze girdi.

-Yemek yerken ağzından sesler çıkıyor ve ben bundan nefret ederim.

Baekhyun kafasını geriye atıp kahkaha attı.

-Ah Chanyeol. Söylediklerime %100 katılıyorsun demek. Bunu belirtme şeklin bile kendine özel. İşte tam da bundan bahsediyordum. Şunu söylemeliyim ki zekan boyundan büyük.

Yana yatmış kafası ve gülümseyen dudaklarıyla küçük bedenin iltifatını büyük bir zevkle kabul etti Chanyeol. 

-Bugüne kadar zekama yapılan en zekice iltifat buydu sanırım. Aynı şeyi senin içinde söylememi ister misin Baekhyun?
Baekhyun Chanyeol’e gözlerini devirerek cevap verdi.

-Kimse kimseyi değiştiremez Baekhyun. Çok kötü bir adam vardır. Hayatında yaptığı en iyi şey kötülüktür. Bir kızla karşılaşır ve tüm hayatı değişir. Dünyanın en iyi insanına dönüşür. Yaptıklarının tamamı unutulur,kimse ona artık kötü gözüyle bakmaz. Ve bu ancak masallarda olur. Sonu iyi biten masallarda. Bir insanın kişiliğini değiştirmek on katlı bir binayı yumruklayarak yıkmaya çalışmakla aynı şeydir Baekhyun, imkansıza son derecede yakın. Bu amacından vazgeç öncelikle. Değişmeyeceğim. Değişebilseydim kendim yapardım. Başkasından yardım bekleyecek kadar aciz değilim.

Karşısındaki kararlı, karanlık Chanyeol kalbinin hızlanmasına neden oluyordu. Heyecandan kuruyan dudaklarını yalayıp gözlerinin içine yakıcı bakışlarını gönderen adama cevabını vermek için sırtını dikleştirip kollarını masaya koydu.

-Sonu iyi biten masalları en çok kimlerin okuduğunu bilir misin Chanyeol?

-Hayatının asla öyle olmayacağını bilen kişiler.

-Evet… Tutunabilecekleri bir dal arar sürekli o insanlar. Uzanabilecekleri en uzak dalı seçerler hep. Belki de uzanmalarının imkansız olacağı iki üç ağaç ötedeki dalı seçerler. Çünkü ümit etmek tükenmeyen bir duygudur Chanyeol. Kimse hedeflerini kolay seçmez. Özellikle ben. Zor olanı yapmak istiyorum. Seni etrafına gülücükler saçan bir Pollyanna’ya dönüştürmek isteyip, insanlardan nefret etmeyen asıl kişiliğiyle yaşamaya başlayan birine dönüştüreceğim. 

-Ben izin verdiğim sürece tabii.

-İzin vereceksin Chanyeol. Eğer gerçekten benziyorsak sen de bunu istiyorsundur.

-Bence bu konuşma burada bitmeli. Dün gece akışına bırakma kararı almıştım. Düşündükçe toprağı eşeledikçe altından iğrenç görünümlü solucanlar çıkıyor. Biliyorum büyük ihtimalle sonunda enfes bir hazine var ama kazmaktan yaralanmış ellerimin iyileşmesini beklemek istiyorum sadece. Daha çok canım yanıyor çünkü. 

Chanyeol’ün örneğiyle irkilen Baekhyun onun ne kadar acı çektiğini sesinden anladı. Zor olduğunu anlıyordu. Bir beden de iki –belki de üç- kişi barındırmanın bedelinin ne kadar ağır olduğunu karşısındaki yıpranmış bedende görebiliyordu. 

-Pekala Chanyeol, ben doydum. Sen de yemeye devam et. Kütüphaneye gidip izin alacağım. Nerede buluşalım?

-Ben de doydum. Hangi kütüphanede çalışıyorsun? Büyük ve kapsamlı bir kütüphaneyse aradığım birkaç kitap var gelip bakayım.

-Merkez kütüphanede çalışıyorum. Bulursun yani büyük ihtimalle. 

-Gidelim o zaman.

Masalarından kalkıp dükkanın kapısına ilerlediler. Yan yana yürümeye başladılar. Chanyeol’ün kişiliklerini düşündü. İlk karşılaştıkları günkü paniklemiş halini, acıyan canını hiçe sayıp gururu yüzünden su getirip dalga geçildiğini fark ettikten sonraki deliye dönmüş hırçın halini, dünkü oyundaki masum,yaralı,kırgın ve yalnız halini. Tıpkı dün olduğu gibi ona sarılıp onu içine,kalbinin derinliklerine sokma isteği duymuştu. 

O gerçek bir egoistti. Belki biraz sadist olabilirdi. Bunu sonra gözlemlemeye karar verdi. Evet, Chanyeol egoist,paranoyak,sadist,kendini beğenmişti. Ama aynı zamanda saftı. Düşünceli,kibar ve kırılgan. Oksijen ihtiyacı hissederek ciğerlerini havayla doldurduğu sırada koluna Chanyeol’ün kemikli dirseği çarptı. Aslında tam olarak çarptı diyemezdi çünkü Chanyeol bilinçli olarak dirseğini Baekhyun’un koluna geçirmişti.

-Yeter artık.

-Anlamadım?

-Yeter diyorum, düşündüğün yeter.

Anlamanın verdiği refleksle kaşlarını havaya kaldırıp başını salladı Baekhyun. Yürürken önün bakan genç adamı izledi.

-Chanyeol?

-Efendim?

-Sarılabilir miyim?

Sorulan soruyu anlamadığından normal yürümeye devam eden Chanyeol soruya soruyla karşılık verdi.

-Hı?

-Sana sarılabilir miyim?

-Ne? Ama neden?

Chanyeol adımlarını yavaş bir tempoya çevirirken Baekhyun gözlerini devirdi.

-Nedeninden sanane. Sarılmak istiyorum işte.

Chanyeol ellerini diz hizasındaki kabanına sokup normal yürüyüşüne devam etti.

-O zaman sana birkaç yoldan bunun olmayacağını açıklayayım. Öncelikle nedeninden sanane diye bir şey söyleyemezsin sarılacağın insanın ben olduğumu unutmaman ve benim iznim olmadan bana sarılamayacağını aklından çıkarmaman gerekir. Birincisi nedenini öğrenmeden buna izin vermem. İkincisi nedenini öğrensem bile beni tatmin etmezse ve mantıklı gelmezse yine izin vermem. Mesela “içimden geldi” gibi bir şey. İçin mi? Neresi? Şahsen karaciğerin istedi diye bana sarılma girişiminde bulunman seni benim gözümde deli yapar. 

Chanyeol’ün teorilerinin her birine kahkahayla karşılık veriyordu Baekhyun. Onun fazla çalışan beynini yeni tanısa bile çok sevmeye başladığını inkar edemezdi.

-Üçüncü nedeni ise kalabalık bir yerdeyiz. Sarılmana izin verirsem bu kadar insanın bakışlarını üzerimde görmek durumunda kalırım.

İlgi odağı olmayı sevmeyen bir adet Chanyeol vardı şimdi de karşısında. Sahi, bu kadar ünlü olmasına rağmen sadece yazılı röportajları vardı. Hiçbir yayın kanalına katılmamıştı. Yeni bir zayıf yön daha diye düşünerek gülümsedi Baekhyun. 

-Dördüncü nedenine gelince yine sana izin verdim diyelim. Sarılacaksın. Sonra ne olacak? Sonrasındaki muhabbeti düşünebiliyor musun? Kollarını çözeceksin ve İngilizcede “awkard moment” diye geçen bir an yaşayacağız. Sen ne diyeceğini bilemeyeceksin ben de aynı şekilde olacağım. Anladığını düşünüyorum Baekhyun?
Baekhyun kütüphaneye kalan yolu düşündü. Vereceği cevap uzundu. Kalan yol da öyle.

-Öncelikle Chanyeol nedeninden sanane diyebilirim ve dedim. Birinci ve ikinci nedenlerini es geçiyorum çünkü dün senden izin almadan bu eylemi gerçekleştirdim zaten. Sen de halinden gayet memnun gözüküyordun
Yanaklarının renginin soğuktan mı utançtan mı kızardığına karar veremedi Baekhyun. Karar verdiği tek şey kaşları çatık,kafasını çevirmeden ona bakan sinirli Chanyeol’den korkmaması gerektiğiydi. Boğazını temizleyip kaldığı yerden devam etti.

-Ü..Üçüncü nedene gelince…

-Korktun mu Baekhyun?

Sorulan sorudan rahatsız oldu Baekhyun. Ama dürüst olacağını söylemişti ve olacaktı da.

-Evet.

-Korkmalısın da.

“Biliyorum aptal ve korkuyorum da” diye düşündü içinden küçük beden. Yanağını morarttığında Chanyeol’ün kendinden geçmiş halini görmüştü. Sadece yanağının morarmasıyla kurtulduğuna şükretmişti. Ölümüne korkmuştu ama Chanyeol’ün o sinirli tavırları belki biraz da hoşuna gitmişti. Chanyeol gerçekten bir sadistse Baekhyun da mazoşist olmalıydı. Aklındaki saçma düşünceleri kovup devam etti.

-Üçüncü nedenin beni bunu yapmak için en heyecanlandıran şeydi zaten Chanyeol. Herkes bize bakarken ve sen yerin dibine girmek isterken ben eğlenecektim. Dördüncüsünde ise sana sarıldıktan sonra benden çok etkilendiğini söyleyecek ve seni sevmem için bana yalvaracaktın. Bu kadar basit işte Chanyeol tüm teorilerin çürüdü.

-Dediklerini mecaz anlam olarak kabul ediyorum Baekhyun. 

Chanyeol’ün soğuk sesi yüzünden açıklama yapmak zorunda hissetti Baekhyun.

-Şaka yaptım sadece Chanyeol. Klişeleri seven bir insan olsaydım muhtemelen dördüncü teorini açıklamadan sana sarılırdım. Sıkıcı değil mi? –Chanyeol’e dönüp gülümsedi. Karşılığında da bir gülümse alınca devam etti- Her şeyi bu kadar detaylı düşünüyor musun gerçekten?

Chanyeol kütüphanenin büyük demir kapısına sırtını yaslayıp,başını yana eğip ittirirken cevapladı.

-Evet Baekhyun,tıpkı senin gibi.

Sırtıyla kapıyı açtıktan sonra dönüp içeri girdi Chanyeol. Baekhyun Chanyeol’ün içeride tamamen kaybolduğuna emin olduktan sonra kütüphanenin bahçesinden biraz sakinleşmeye karar verdi. Kütüphanenin dışarısında az görünen bir köşe buldu ve gidip çömdü. Dizlerini kollarıyla sardı. Başını kollarına yasladı.

***

#Baekhyun

Kahretsin… Kahretsin… Kahretsin. Ne hissettiğimi bilmiyorum. Sadece kalbimin şu an tüm yaşamım boyunca attığından daha çok attığını biliyorum. Chanyeol gerçekten havalı. Öyle olmak için uğraşmamasına rağmen havalı. Az önce kütüphanenin kapısını açarken, dün bana geçmişini anlatmaya çalışırken yere odaklanmış gözleri ve titremek üzere olan sesiyle… Her şeyiyle havalı. Çığlık atmak istiyorum. Yorulana kadar,boğazım yırtılana ve sesim çıkmayana kadar.
Gerçekten neler oluyor? Her şey çok garip. O bir erkek ve böyle hissetmek… Ne hissediyorum, kahretsin bilmek istiyorum. Hayatıyla ilgili her anını bilmek istiyorum. Merak ediyorum. Her tepkisini. Her sözünü. Gözyaşını. 

Aşıkmışım gibi hissediyorum. Lisedeki zamanlar gibi. Yuri’ye hissettiğim duygular gibi. Daha yoğun ama karmaşık. Bu duygunun asıl kaynağı merak olmalı. Onu sevsem bile bana geri dönüşü aynı şekilde olmayacak. Bugüne kadar gördüğüm en garip insan. Yıllardır bugünü, bu insanı bekliyordum. Onu kaybetmek istemiyorum. Hayatındaki tek insan olmak istiyorum. Acılarını tek tek anlatsın, ben de tek tek onları sarayım ve bana minnettar olsun istiyorum. Tanrım… Dünyadaki en bencil insan ben olmalıyım.

Aşık olduğumu söylersem veya anlarsa tıpkı onun yerinde olsam benim de öyle yapacağım gibi hayatından beni çıkaracak. Bu yüzden aşık olmak istemiyorum. 3 günde bir insana aşık olunmaz zaten. Saçmalıyorum. Gerçeklikten uzaklaşmak istemiyorum. Şu an aşık olup olmamak benim elimde. Bunu engelleyeceğim.

***

Olduğu yerde doğruldu Baekhyun. En çok acı çektiği zamanlarda, canının en çok yandığı zamanlarda yaptığı gibi daha fazla gülümseyemeyecekmiş gibi gülümsedi. Kütüphanenin kapısına doğru yürüdü. Aptal insanlar. Gözlerinin içine gerçekten baksalar içindeki fırtınaları göreceklerdi. Gözyaşlarının artık içine aktığını bileceklerdi. Derin bir nefesi içine çekip kütüphanenin kapısının olduğu tarafa geldiğinde kapının yanındaki duvara yaslanmış, karşıya bakmakta olan Chanyeol’ü gördü. 

“Tanrım, yine aynı şeyi yapıyor. Sadece her zamanki gibi bencil olup içeri girseydi ne olurdu sanki?” diye geçirdi Baekhyun en büyük gülümsemesiyle Chanyeol’e bakarken. 

-Chanyeol ne yapıyorsun burada? İçeri gidelim hadi. Öğle iznim bitmek üzere zaten.

Başını Baekhyun’a doğru çevirdi uzun beden. Gözlerini gözlerine dikti. Klişe bir yaşamları olsaydı Chanyeol “senin üzüldüğünü hissettim seni bekledim” gibi bir şeyler söylerdi. Baekhyun bir an bu cümleleri duyacağına gerçekten inanmıştı.

-Kimliğimi unutmuşum, içeri giremedim. İzin al gidelim artık. Uzanıp uyumak istiyorum.

-T..tamam geliyorum hemen.

Chanyeol cebindeki telefonunu çıkarıp oyalanacak bir şeyler aradı. Her zaman oynadığı oyunu oynamaya başladı. Yere oturup Baekhyun’un gelmesini beklerken kendini kaybettiği oyununu oynamaya devam etti. Öyle kaptırmıştı ki yanında dikilen bedenden habersizdi. Baekhyun bacağına tekme atarak kendine getirdi Chanyeol’ü.

-Kalk yerden Chanyeol. O pis pantolonla evime girmene izin vermem.

Yerden kalkarken lafını esirgemedi Chanyeol.

-Evinin pantolonumdan temiz olduğundan eminiz değil mi?

Gülümserken gözlerini devirerek cevabını verdi Baekhyun’da. Yan yana yürümeye başladılar tekrar. Çok yürümeden Baekhyun aniden neşelenerek karşıdan gelen insana doğru adımlarını hızlandırmaya başladı. Chanyeol olduğu yerde Baekhyun’u gözlemlemeye başladı.

Neşeli bir şekilde konuşuyordu. Elleri sürekli karşısındaki kişinin vücudunda bir yerlerdeydi. Bazen koluna koyuyor bazense ellerini tutuyordu. Uzun süredir görüşmedikleri her hallerinden belliydi. Söylediklerine kahkahalarla cevap vermesi de aynı sonuca varmasına neden oluyordu. Belki de çok sevdiği birisiydi? Sahi, Baekhyun hakkında hiçbir şey bilmiyordu. Şu an ona sarılan insan kimdi? Asıl yapması gereken meslek neydi? Baekhyun kimdi? Gözlerini yere dikmiş düşünürken Baekhyun tekrar yanına geldi.

-Hadi gidelim.

Chanyeol şaşırarak tek kaşını kaldırdı.

-Normal insanlar az önce konuştuğun kişinin kim olduğuyla ilgili açıklama yapma gereği hissederler. Anormal misin yoksa insan değil misin? Hangisi?

Cevap vermemeyi seçip gözlerini devirdi Baekhyun.

-Benimle arkadaş olmak istiyorsan gözlerini devirmekten vazgeçmelisin Baekhyun. Umursanmamaktan hoşlanmam.

-Bir prenses olmadığına göre her sevmediğin şeyi yapmama gibi bir zorunluluğum yok diye düşünüyorum. Katlanmak 
zorunda olan taraf neden ben olacakmışım?

Baekhyun farkında olmadan Chanyeol’ün bozuk ilişkilerini aklına getirdi. En fazla 1 hafta ona katlanabilen kız arkadaşları. Takıntıları yüzünden uzak duran bir sürü insan. Başını yerden kaldırmaya korktu. Yine o yüzü görebilecek olma ihtimali yüzünden gözlerini yere dikerek yürüme devam etti. Göğüs kafesindeki acı yine gelmişti. Ayakları onu evine kadar getirmişti. Aklı ise geride kalmıştı, gelmesi uzun süreceğe benziyordu. 

İkinci kata çıktıkları sırada Baekhyun’un endişesi daha da artmıştı. Chanyeol iyi görünmüyordu. Bunu cebinden anahtarını çıkartıp kendi dairesine girme girişiminde bulunmasıyla anlamıştı. Kapının anahtar deliğine elini koydu.

-Ne yapıyorsun Chanyeol?

-Baekhyun iyi hissetmiyorum. Asık bir yüz görmek istemezsin. Evime gidip dinleneceğim.

-Bırak da isteyip istemeyeceğime ben karar vereyim. Nazlı bir bebek gibisin Chanyeol. Eğer benim arkadaşım olacaksan sadece mutlu anlarında değil her anında yanında olmalıyım değil mi? 

-Ben senin arkadaşın olmam Baekhyun. Sen benim arkadaşım olursun. Ben istersem.

Baekhyun Chanyeol’ün elinden anahtarlığını alıp cebine attı. 

-Baekhyun. Zoraki işlerden hoşlanmam. dedi birbirine kenetlenmiş dişleri arasından.

-2 saat. 2 saat sonra kendini yine aynı şekilde hissedersen gidersin. Olur mu?

-Evine gelmemin nedeninin bana olan borcunu ödemen yani rahat bir koltukta uyuyabilmem sanıyordum? 

Baekhyun duyduğu sözlere şaşırdı. Büyümüş gözleriyle karşısındaki psikiyatra bakıyordu.

-Pekala buna verecek bir cevabım yok. Neden öyle söylediğimi bilmiyorum.

Ellerini havaya kaldırarak teslim oluyorum mesajı verdi Baekhyun. Chanyeol ise akışına bırakma kararını hatırlayarak ve merak duygusuna kapılarak merdivenleri çıkmaya başladı.

-Zaten bana anlatman gereken şeylerin var. Umarım ilgimi çekebilecek bir şeylerdir.

Son cümleyi fısıltı şeklinde söylese de kendi kapısını açmaya çalışan Baekhyun net bir şekilde duydu hepsini. Kapının açılmasıyla artan merakına engel olamadı Chanyeol.

-Sana evimi gezdireyim. Kendi başına gezersen anlayacağını düşünmüyorum çünkü. Burası gördüğün gibi salon –rahat olduğu gözle bile fark edilebilecek bir koltuk, koltuğun tam karşısında büyük bir televizyon, odanın tam köşesinde gömülü kitaplık vardı-. Burası ise birinci yatak odam. Daha doğrusu asıl yatak odam diyebiliriz. 

Chanyeol odayı görünce şok oldu. Gözünün dönüp de görebildiği her yer koyu renkle çevriliydi. Duvarlar koyu bir griydi ve yerde de duvar renginde boydan boya halı vardı. Çift kişilik yatağının başlığı ve yatak örtüsü desensiz piyano siyahındaydı. Dolabı, komodinleri,avizesi bile simsiyahtı. Chanyeol şaşkınlıkla odayı incelerken Baekhyun’da onu inceliyordu. Her detayı kaydeden iri gözleri sürekli hareket halindeydi. Şaşkınlığını üzerinden atabildiğine inandığında öbür odaya gelmesi için sürükledi. 

-Burası da diğer yatak odam.

Chanyeol ikinci şok dalgasının içinde kayboluyordu. Diğer odanın tersinde de burada canlı renkler vardı. Beyaz yatak başlığı ve mobilyalar. Mavi, rengarenk balon desenli duvar kağıdı ve toz pembe halılar odayı süslüyordu adeta. Chanyeol’ün anlamak için çaba sarfetmesine izin vermeyerek Baekhyun söze girdi. 

-Evet,iki yatak odam var. Ruh halime göre hangisinde kalacağıma karar veriyorum. Canım sıkkınsa o sıkkınlığı en üst seviyede yaşamak için diğer odamda uyuyorum. İster istemez o ruh halinden sıkılıyor ve kurtuluyorum. Sonra hoop bu odaya geliyorum. Aynı şekilde iki oturma odam var. Yalnız olmanın en büyük faydası bu sanırım. Ev sadece benim istediğim şekilde.

-Baekhyun… Bu en garibiydi.

Bu sözleri iltifat kabul eden Baekhyun havanın kararmaya başlaması nedeniyle ışıkları yaktı. 

-Senden ne isteyeceğimi merak etmiyor musun Chanyeol?

Chanyeol dürüst olmak zorunda hissetti kendimi. Alt dudağını yaladı yavaşça.

-Ediyorum.

-Tabiki de edeceksin! Asla kabul etmeyeceğin bir şey isteyeceğim Chanyeol. Asla kabul etmeyeceğin bir şey ama kabul etmek zorundasın –ellerini birbirine vurarak alkışlama hareketi yaptı- çok eğlenceli. 
Chanyeol Baekhyun’un garip sözleri arasında her zamanki gibi kayboldu. Ne isteyeceğini deli gibi merak ediyordu. Asla kabul etmeyeceği bir şeyse kabul etmezdi değil mi? Kabul etmezse ne olabilirdi ki?

-Gururun Chanyeol. Gururun yüzünden, bir kere yenilmiş olman yüzünden kabul edeceksin. 
Baekhyun’un eğlendiği yarım gülümsemesinden belliydi. Chanyeol konuyu değiştirmeye karar verdi.

-Ödeşme zamanının geldiğini düşünüyorum. Bana geçmişini anlatmalısın değil mi? Adım kadar eminim ki bu yaşına kadar hep garip bir yaşamın olmuştur. Öğrenmek istiyorum. 

Baekhyun anılarının hücümuna uğradı. Yinede yüzüne yapışmış gülümsemesini silmeye uğraşmadı.

-Anlatacağım. İlgini çekecek mi bilmiyorum. Ama sakın psikiyatr Park Chanyeol olarak konuşma benimle. Channie olmanı istiyorum. Çünkü geçmişimi rahatça bir tek Channie’ye anlatabilirim. 

Y/N: Uzuuuun bir bölüm oldu. Baekhyun deli. Chanyeol ondan deli. Hikaye nereye gidiyor ben de bilmiyorum. Yazarken ben de delireceğim ondan korkuyorum. Vizelerime rağmen oturup sabahın 4’üne kadar yeni bölüm yazdım. Siz de yorumlarınızı esirgemezsiniz değil mi sevgili okurlar? Hikaye hakkındaki görüşlerinizi çok merak ediyorum. Konuşun azıcık yahuuu

-Psycho Psychiatrist-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin