Kapalı odanın camından ona baktım. Parmaklarını piyanonun üzerinde gezdirişini izlerken önümde bir ayna varmış gibi hissettim. Aynanın önünde durmuş öylece kendini izleyen biriymişim gibi. Sizden bir tane olması mümkün müydü? Birinin tıpatıp siz olması... İstese tüm hayatınızı çalabilecek bir yüze sahip olması.
Hayatımın çalınmasından yana bir korkum yoktu. Fakat ya çalmak isteyen ben olsaydım diye düşünmeden edememiştim. Ellerinin nazikçe hareket edişine bakarken nasıl bu kadar kusursuz görünebildiğini merak ettim. İçten içe bir yanım o olmak istiyor muydu diye düşündüm. Mümkün olsa ne o ne de ben birbirimizin yerinde olabilir miydik ki? Olsak da aynısı olur muydu ki?
Elini piyanodan çekip hafifçe arkasına döndü ve bana baktı. Eliyle havaya bir soru işareti çizdiğinde hafifçe gözlerimi kırpıştırdım ve kapıya uzanıp araladım. İçeri doğru girip odanın boğuk havasından bir nefes çektim. "Sanki bu odaya intihar etmek için girmişsin gibi." dediğimde mırıldandı. "Rüzgar çok esiyor." dedi ve devam etti. "Neden buradasın?"
Yavaşça yürüyüp yanına oturdum ve piyanonun bir tuşuna dokundum. "Merak ettim." dediğimde bana baktı. Gözlerimi piyanodan alıp gözlerine döndüm. "Neyi merak ettin?" dedi sessizce. İşaret ettim. "Piyano çalmanın nasıl bir his olduğunu." Mırıldandım. "Küçükken annem uyurken hep klasik müzik dinletirdi." Omuz silktim. "Sanki bir parçam delicesine çalmak istiyor." dediğimde saçlarını hafifçe kulağının ardına sakladı. "Neden çalmıyorsun?" dediğinde kısa bir an güldüm ve ona baktım. "Piyano çalmayı öğrenecek vaktim de fırsatım da hiç olmadı. Piyanom da yok." dediğimde omuz silkti. "Piyano çalmak için kendi piyanon olması gerekmez." Başımı salladım. Ayağa kalkıp ellerini elimin üzerine getirdi ve hafifçe piyano tuşlarına bastırdı. Saçları yüzüme çarparken ellerimi yönetmesine izin verdim. Tanıdık melodinin kulaklarıma kendi ellerimin hareketiyle dolması ruhumu yumuşattığında gülümsedim. "Huzur verici." dediğimde başını salladı. "Bazen." Yanıma geçip oturdu ve piyanonun kapağını kapayıp sırtını yasladı. "Herkes resimlerinden bahsediyordu." dediğinde gözlerimi kaçırdım.
"Kendini bir an için suçlu hissettiğin için yanıma geldin değil mi?" dediğinde başımı iki yanımda salladım. "Aslında suçlu hissetmiyorum." Derin bir nefes aldım. "Aslında sadece kafam karıştı." dediğimde başını salladı. "Benimde kafam karıştı Felicia." Adımı duymak tüm vücudumu hafifçe gerdiğinde ayağı kalktım. "Aslında sadece çantamı almak için yukarı çıkmıştım." Ekledim. "Ama sergide değil de burada olmanı görmek hoşuma gitmedi." dediğimde gözlerini araladı. "Neden?" dediğinde mırıldandım. "Çünkü görmeni isterdim." Derin bir nefes aldı. "Ben senin rakibin değilim." dedi.
"Nesin peki?"
Derin bir nefes aldı ve gözlerini başka yöne çevirdi. "Ben seninle başa çıkamam." dediğinde kaşlarımı kaldırdım. "Ben hiçbir zaman sen olamam Felicia." Duraksadığımda hafifçe kalkıp çıkışa yürüdü. "Sen olmaya çalışan biri olmak da istemiyorum. Kendimi seni kıskanırken bulmaktan hoşlanmıyorum." Bana baktı. "Ve bazen tüm benliğimi senin ellerine bırakmak isteyen bir tarafım olduğunu da kabul etmek istemiyorum."
"Bu ne demek?" dediğimde güldü ve bana yaklaşıp yüzümün önünde durdu. "İnsanın kendine tıpatıp benzeyen birini öpmek istemesi biraz narsistçe olmaz mıydı?"
![](https://img.wattpad.com/cover/281949339-288-k350461.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sacrifice gxg
Short StoryBaşka biri olmaya o kadar kapılmış ki neye dönüştüğünü kendine söyleyemeyecek kadar korkak, aslında kim olduğunu göremeyecek kadar da körleşmiş.