Tek eliyle şemsiyeyi tutarken tek eliyle belimden kavradı ve kaldırdı. Şemsiyeyi üzerimizde tutarken ona doğru hafifçe yaslandım. "Sırılsıklam olmuşsun." Başımı salladım. "Sanırım iyi hissetmiyordum." dediğimde hafifçe yüzüne döndüm. Islak yüzüme bakıp yürümeye devam etti. Mırıldandım. "Annenler uyudu mu?" Hafifçe başını salladı. "Saat çok geç oldu." Kaşlarımı kaldırdım ve fısıldadım. "Sen neden uyumadın?" Kapıya gelip şemsiyeyi hafifçe kapayıp beni içeri soktu. Ardından kapıyı sessizce kaparken kenara bıraktığı havluyu getirip vücuduma sardı. "Senin yüzünden." Kısa bir an yüzüme bakıp başını iki yanında salladı ve elimden hafifçe odasına götürdü. Oda sıcaklığını hafifçe yükseltti ardından dolabından bir kaç parça çıkarıp bana uzattı. Uzattığı pijamaya baktım. "Burada mı kalacağım?" dediğimde güldü. "Saat dörtte eve dönmek mi istersin?" dediğinde kaşlarımı kaldırdım. Yaklaşıp omzuma dokundu. "Hadi giyin, üşümüşsündür." Hafifçe üzerimi sıyırıp ıslak tişörtü elimde tutarken elimden hafifçe aldı. Kısa bir an gözlerine baktım. Uyuyamadığı için kızarık ve bitkin gözleri vardı. Ya da belki de ağlamıştı. "Ağladın mı?" dediğimde hafifçe pantolonumu üzerimden sıyırdım. Elimden pantolonumu da alıp odasındaki lavaboya girdi. Islanan iç çamaşırıma dokundum. Banyodan çıkıp banyoya girmemi işaret etti. İçeri yavaşça adımladım ve kapıyı kapayıp üzerimi sıyırdım. Elime verdiği pijamayı hafifçe üzerime geçirirken tanıdık kokusu burnuma doldu. Üzerime hafifçe bol gelen pijamalarının içinde kendimi nedense evde gibi hissettim. Huzurlu hissettim.
Kıyafetlerimi bıraktığı makineye iç çamaşırlarımı bırakıp kapadım. Ardından kısa bir programda kurumaya bırakıp kapıyı araladım. "Kurutmaya attım." Başını salladı ve yanıma yaklaşıp ıslak saçlarımı alnımdan geriye aldı. "Üşüdün mü?" dediğinde gözlerimi kırpıştırdım. "Bilmiyorum, belki biraz." Güldü. "Neden buradaydın?" dediğinde duraksadım. "Merak ettim." dediğimde derin bir nefes alıp yüzüme sessizce baktı. Gözlerine yakından bakıldığında benimkisinden hafifçe daha koyu renkte olduğu görülebiliyordu. Kirpikleri daha sık ve gürdü. Yüzü bir tık daha sıkı ve keskin hatlıydı. Ama yine de bu kadar yakından bile baktığınızda aramızda gözle ayırt edebilecek çok az fark vardı. "Hiç başkasının hayatını yaşamanın nasıl bir his olduğunu merak ettin mi?" dedim sessizce. Kaşlarını hafifçe çattığında hafifçe yatağına oturup sırtımı duvara yasladım. Yanıma oturup başını duvara yasladı ve bana döndü. "Seninle hayatlarımızı değiştirmekten mi bahsediyorsun?" dediğinde güldüm. "Farklı olmaz mıydı?" dediğimde güldü. "Benim hayatım seninki kadar mükemmel değil." Başımı salladım. "Bilemezsin." Gözlerine döndüm ve dışarıdan gelen yağmur sesini dinledim. Omuz silkti. "Kardeş değilizdir değil mi?" dediğinde hafifçe güldüm. "Neden?" Hafifçe güldü. Elini kaldırıp hafifçe soğuk yüzüme değdirdi. "Çünkü olağan dışısın." Elini hafifçe gezdirdi. Saçlarıma dokundu. "Yoksa hayalden mi ibaretsin?" dediğinde hafifçe gülümsedim. "Keşke." mırıldandım ve gözümü ondan ayırıp odasına baktım. Ondan beklediğimden daha sakin ve duru bir odası vardı. Aile fotoğrafları yoktu ya da sevimli bir kaç detay. Sadece kırık bir beyaz duvarın üzerine bıraktığı duvar saati ve beyaz eşyaları. "Kırgın gözüküyorsun." dedim sessizce. Kısa bir an duraksadı. "Tartışmamızı gördün değil mi?" Başımı salladım.
"Çok farklı bir durum değil benim için." Ona döndüm. Mırıldandı. "Her şeyin mükemmel olmasını bekliyorlar." Başını iki yanında salladı. "Ama ben mükemmel değilim."
"Mükemmel nedir?" dediğimde gözlerime baktı. Gözlerimi hafifçe kapadım. "Hiçbir şey mükemmel olamaz Sara."
"Her şey dört dörtlük olsaydı mükemmel olmazdı." Mırıldandım. "Mükemmel olmak için başkaları gibi davranma, olduğun gibi kal." Gözlerimi aralayıp ona baktım. "Herkes birbirinden farklıdır. Bu normal." Başını salladı ve hafifçe başını omzuma yasladı. "Belki de." Kısık bir sesle konuştu. "Keşke herkes beni senin gibi görebilseydi."
Söylediği cümle o an kalbime bir bıçak gibi saplanmıştı. Daha önce hiç böylesine acı veren bir cümle duymamıştım herhangi birinden. Üstelik benim onu nasıl gördüğümden nasıl emindi bunu da bilememiştim. Ben onu nasıl görüyordum ki böyle söylemişti bilememiştim. Bu zamana kadar aramızda geçen şeyleri unutmuş gibi konuşmasına şaşırmıştım. Aramızda geçenlerden ne anlamıştı diye düşündüm. Kötü ve hastalıklı davranışlarımı görememiş miydi? Yoksa bu hastalıklı davranışı mı sevmişti? Kendime daha önce hiç böyle seslenmemiştim.
"Seni üzmedim mi?" dediğimde başını iki yanında salladı. "Gözümü açmamı sağladın." Hafifçe doğrulup yüzümü hafifçe kavradı ve yüzüme yaklaştı. Gerilen vücudumla hafifçe gözlerine baktım. Ne olacağını düşünmeden sadece bekledim. Dudaklarını dudaklarıma yaklaştırırken hafifçe kucağıma yerleştiğinde ellerim benden bağımsız beline yerleşip onu kendime çekti. Hafifçe dudaklarıma fısıldadı. "Sadece seni öpmek istiyorum."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sacrifice gxg
Historia CortaBaşka biri olmaya o kadar kapılmış ki neye dönüştüğünü kendine söyleyemeyecek kadar korkak, aslında kim olduğunu göremeyecek kadar da körleşmiş.